Avrupa перевод на английский
8,726 параллельный перевод
Avrupa'da buna "hot hatch" denir.
In Europe, it's called a "hot hatch"
Aslında atlar için yapılmış Avrupa'nın dar yollarında kullanım için yeterince ufak ve çevik bir araçtır. Otobanda süper arabalara yetişmek için yeterince hızlıdır.
Small and nimble enough to handle the tiny roads in Europe that are really built for horses, and it's fast enough to keep up with the supercars on the autobahn.
Avrupa'da 250 km demek.
That's 250 in Euros.
" Avrupa çapında devrim büyürken ateşkes tarihi yakındır.
" As revolution grows across Europe
Bir çocuk olarak, Avrupa ve Dünya'daki yıkımı hesap edecek olursak o evin nasıl ayakta kaldığına akıl sır erdirememiştim. O dört kaseye dokunulmamıştı.
And as a child, I could not believe how this place could have survived all the destruction which happened in Europe and in the world, but the four plates were not touched.
Birlikteliğimizin ilk yılında Avrupa'da çılgınca bir geziye çıktık.
First year we were together, we took this crazy trip to Europe.
Konuşmuştuk, Berlin ; Rusya veya Doğu Avrupa'da silahları imal edilmiş olarak istiyor.
We've been through this Berlin prefers firearms manufactured in Russia or Eastern Europe.
Yasal Avrupa pasaportlarıyla üç hafta önce gelmişler buraya.
They both came in three weeks ago on legit EU passports issued by Germany.
Onlar sakince yeniden toplanırken bizler de Avrupa'nın gözünde komik duruma düştük.
While the others regroup making us the laughing stock of Europe. We look like toy soldiers.
- Evet, Mags bu, Avrupa boyunca sırt çantasıyla gezecek biri için uygun.
Yeah, Mags, that's practical for someone about to backpack across Europe.
Bir dönem İspanya'da okumuş ve o kadar sevmiş ki mezun olduktan sonra Avrupa'ya gitmiş.
She spent a semester abroad in Spain, and she loved it so much that after she graduated, she went to Europe.
Bütün haftasonu odadan çıkmamıza gerek yok Aslında mekan Avrupa tarzı bir yer..... yani mekanın içine sıcabiliriz. Aslında mekan Avrupa tarzı bir yer..... yani mekanın içine sıcabiliriz.
Actually, it's one of those Euorpean-style places, so we'll be pooing'down the hall.
Avrupa'da ikili bir polis operasyonunda tanıştık.
Met on a bilateral policing operation in Europe.
Adalind ve bebeği Avrupa'dan zor kaçtı.
Adalind and the baby barely escaped Europe.
Avrupa vatandaşlarına, Amerikan vatandaşlarına aktif olarak saldırdıklarına şahit oluyoruz ve aslında bir avantaj görürlerse bunu herkese yapıyorlar.
What we see is that they actively attack European citizens, American citizens, and in fact, anyone that they can if they perceive an advantage.
Bu, UCLA'de oynamadan ve sonra da Avrupa'ya gitmeden önceydi tabi.
That was before he played college ball at ucla And then went pro in europe.
Avrupa'da yedi sene ve son beş yılımı da Amerika'da New York Red Bulls takımında oynayarak geçirdim.
In Europe for seven years and the last five here in the States with the New York Red Bulls.
Avrupa'daki her ülkede öğretmenlik yaptım.
I taught in every country in Europe.
Beni tahsil için Avrupa'ya gönderdiler.
Then they sent me to Europe to study.
Eugene Goostman adlı bir program Doğu Avrupa'dan 13 yaşındaki bir çocuğun tepkilerini taklit etmek için tasarlanmıştı.
A program named "Eugene Goostman" was designed to mimic the responses of a 13-year-old boy from Eastern Europe.
Raffles Avrupa'da 90'lar ve öncesinde aktif olan bir pencere hırsızı.
Raffles is a cat burglar in Europe, active in the'90s and early aughts.
Avrupa, ama evet, haklısın.
Europe, but yeah, you're right.
En azından bizi Avrupa'ya getirdiler yani.
I mean, they've brought us to Europe at least.
Avrupa beatbox şampiyonu da değilim.
I'm not the European beat-boxing champion.
Annenin Avrupa'ya kadar izini sürdüm.
I tracked your mother to Europe.
Avrupa'da olan biten olaylar hakkında çok çok endişeleniyorlardı.
They were very, very concerned about the things that were going on in Europe.
Joe Simon ve Jack Kirby Avrupa'da olan bitenlere bir yanıt olarak Amerikan askerinin mükemmel bir örneğiyle çıkageldi.
Brevoort : Joe Simon and Jack Kirby came up with the quintessential american soldier. Sanderson :
Dünya çapında bir sürü insan topluluğu Avrupa'daki savaşın bitişini kutluyor.
[crowd cheering] Throughout the world, throngs of people hail the end of the war in Europe.
Decembrist olarak bilenen kişiyi arıyoruz anlatılanlara bakarsak Doğu Avrupa'nın sonunu getiren kişi.
The man we're looking for is known as the Decembrist. His acts contributed to the end of communism in Eastern Europe. - How's he connected to Berlin?
Avrupa olabilir.
I'm thinking Europe.
Venedik yaklaşık bin yılı aşkın süre bağımsız bir şehir devletiydi. 15. yüzyıl itibarıyla Avrupa'nın en zengin şehriydi.
Venice was an independent city-state for well over 1,000 years, and by the 15th century it was the richest city in Europe.
Duchez Fransız direnişinin üyesiydi. Almanya'nın Avrupa'nın batı sahilindeki istihkamlarını gösteren Atlantik Duvarı'nın haritasını çaldı.
Duchez was a French Resistance member who stole the map of Germany's Atlantic Wall, their fortifications along the western coast of Europe.
Avrupa'da yasal bir danışmana ihtiyacım var.
I need a legal consultant in Europe.
Avrupa'ya hiç gitmedim.
I've never been to Europe. I...
Adamın biri Avrupa Birliğine girmeye çalışıyor diye Bulgaristan'a baya kızmış.
Some guy upset at Bulgaria'cause they're trying to join the E.U.
Burası Avrupa değil.
This isn't Europe.
Edison'un yeni icadı olan "ampul" ün Avrupa'daki patenti için milyonlar harcadılar.
They'd spent millions buying the European patent for Edison's new invention, the light bulb.
Avrupa hala milyonlarca insanın hayatını kaybettiği tüm savaşları sona erdirecek olan savaşın yaralarını sarıyordu.
Europe is still recovering from the war to end all wars in which millions of men lost their lives.
Savaş Avrupa'yı sardı ve çoğu bilim insanı ABD'ye kaçtı.
The war rolled across Europe and many of the leading scientists fled to the United States.
Avrupa'ya sefere çıktığımda kellesi mızrağımın ucunda çocuğu da yanımda olacak.
When I march into Europe, I will have his head upon my spear and his child at my side.
Türkler Avrupa başkentlerinden hiç birini ele geçiremedi.
The Turks never conquered the capitals of Europe.
70'lerde, çok uzun zaman önce benim jenerasyonum "kim olduklarını keşfederken" ben de kendimi bir sırt çantasıyla Avrupa'da buldum.
Back in the'70s, long time ago, when my generation was "trying to find themselves," and I found myself backpacking through Europe.
Antisemitizmin Avrupa'ya yayılmış olduğu bir dönemde. ... o İsrail'i düşlüyordu. Süt ve bal fışkıran topraklarda bu öncüler çölü bir çiçek bahçesine çevirdi.
At a time when anti-Semitism had spread across Europe, she dreamed about Israel, the land flowing with milk and honey, that pioneers turned the desert into a blooming garden.
Avrupa Araplarla alay etti. Onları sömürüp yağmaladılar. Yahudileri katleden de yine aynı Avrupa'ydı.
Europe, mocked the Arabs, humiliated and robbed them by colonialism, and it was the same Europe, that persecuted and destroyed the Jews.
Kitaplarınızda Avrupa'dan, Avustralya'dan, İngiliz Adaları'ndan bahsetmişsiniz.
Now, in your books, you've written about Europe, Australia, the British Isles.
Çünkü Avrupa'dan kalma sana 600 Dolar borcum var hala.
Because, you know, I still owe you 600 bucks from Europe.
Avrupa'dayken ikiniz de birbirinizin tepesinin tasını attırıyordunuz.
Well, you two ended up on each other's nerves in Europe.
- Bu, Avrupa'da bir kural hâline geliyor.
- In Europe they use nurses.
Avrupa'da kalmadım ki.
I'd never been to Europe.
Avrupa tarihi.
Oh, European history.
Avrupa'da rahatça gezebilirim diye düşündüm.
I thought, in Europe, can't you just move around?