Aynısı перевод на английский
51,754 параллельный перевод
Sosyal gruptan bir birey yardım derneğinde gönüllü çalışmaya başlarsa arkadaşlarını da aynısını yapmaya teşvik edebilir.
If one person in a social group begins to volunteer for a charity, they can influence their friends to do the same.
Bu yüzden şimdi sana aynısını yaşatacağım.
So now... I'm giving that to you.
Bize ne olursa sana da aynısı olacak.
Whatever happens to us happens to you too.
Aynısı senin için de geçerli değil mi?
Same goes for you, too, right?
.. ben de aynısını yapmak zorunda kalırım.
I'll have to do the same.
Bu iş için sana güveniyorum ve aynısını yine yapabilirsin.
I am trusting you with this, and I know you'll do the right thing.
Ona bu şekil yapıştırıyorum ve ne yaparsam aynısı olacak.
Stick it on him and he'll do whatever I do.
Yeni patronla tanışın, eski patronun aynısı.
Meet the new boss, same as the old boss.
Uyumlu bankalar, muhabir hesaplar, Bu taktiklerin aynısını BM yaptırımlarını atlatıp... Hizbullah'a fon sağlamak ve devrimi dünyanın kalanına taşımak için kullandınız.
Compliant banks, correspondent accounts, these are the same tactics used to counter UN sanctions, fund Hezbollah, export your revolution to the rest of the world.
O da aynısını yaptı.
She did the same.
Ronald Reagan da aynısını yaşadı ama onu koruması için ordunun süvari birimlerine çağrı yaptı mı?
So did Ronald Reagan. Did he call out Army Cavalry Units to protect him?
Evet, ben de aynısını senin için söyleyebilirim.
Yeah. Guess I could say the same thing for you.
Aynısını bana da yaptı. - Gidiyoruz.
She did the very same thing to me.
Aynısının burada da yaşanabileceğini mi söylüyorsunuz?
You're saying this is what we can expect here?
Sizi temin ederim ki, daha önce aynısını yaşamış biriyim.
And trust me, it only goes downhill from there.
Aynı fikirlere sahip bir arkadaşımın olması çok güzel.
It's so nice to have a friend who's on the same wavelength.
Hepiniz aynı şeyin parçasısınız.
You are all part of the same thing.
Sadece çoğu insan için başkasının yaşamına son vermek kendi yaşamına son vermekle aynı değil.
I'm just pointing out that most people don't look at ending somebody else's life the way they do their own.
En müteşekkir olduğum şey, hayatımın aşkıyla tanışmış olmam. Herkes bu şansa sahip olamıyor. Sadece tanışmış olmak da değil, onun da benim için aynı duyguları beslemesi birlikte bir hayat kurmamızı sağladı.
The things I am most grateful for are having met the love of my life - not everybody gets to do that- - and having not only met the love of my life, having him feel the same way about me,
İşin gerçeği, prezervatif kullananlar ve kullanmayanlar karşılaştırıldığında, aynı eşli insanlarda test edildi ve görüldü ki, prezervatif kullanımı vajinada en az üç tür bakterinin oluşumunu artırıyor ve kızarıklığa sebep oluyor veya vulvada kızarıklığa ve sürekli bir yırtılmaya sebep oluyor.
The truth of the matter is when people use condoms, as compared to not using condoms, it's been tested with people within the same partner, that condom use does increase the presence of three different types of bacteria, at least, in the vagina, and also causes erythema, or a reddening in the vulva, which is consistent with more tearing.
Ama aynı zamanda para da yapıyor, bu benim düşüncem tabii.
But it also creates money, so, you know, that's my opinion.
- Evet, yine. Aynı doktordan.
It's the same doctor.
Ne demek istediğini biliyorum, ama sadece Aynı şekilde hissetmek biraz zor Beni öldürmek istediğinizi bilerek.
I know what you mean, but it's just it's kinda hard to feel the same way knowing that you want to kill me.
Eminim ikimiz de aynı şeyi istiyoruz.
I'm sure it's what we both want anyway.
Flo'nun aynı şehirde biraz uzağında başka biri tarafından alındığını bilmek zor.
Which makes it even harder knowing Flo's in the same city just a few miles away, being brought up by someone else.
Aynı fırsat başından beri de vardı.
Same one that's been there since the beginning, I guess.
Terapinin seni delice sıktığına dair hiçbir şüphem yok, aynı benim de dişlerimi fırçalarken ve kıçımı silerken sıkıldığım gibi.
I have no doubt that you would be bored senseless by therapy, the same way I'm bored when I brush my teeth and wipe my ass.
Biri sana saldırırsa aynı öğrettiğim gibi biber gazını kullan, torpidoda.
Anybody tries for you, use the pepper spray just like I taught you, it's in the glove.
Hepsi aynı.
It's all the same.
Bir de kalkmış aynı şeylerin yaşanması için neden harekete geçmediğimi soruyorsun.
And you ask why I chose not to help start the cycle all over again?
Lütfen kralın yüksek protokolüne karşı aynı şekilde cevap verin.
Please respond in kind to the king's high protocol.
aynı isimde.
My suspect's parole officer.
Ovülasyon sırasında içmemen gerekiyor... ama aynı zamanda bir kez daha ayık olarak o şeyin gözüne bakmam gerekirse, pencereden atlayabilirim.
Well, you're not supposed to drink during ovulation, but at the same time, if I have to look that thing in the eye sober one more time,
Ama yine de biliyormuş gibi davranma işte şu an benim yaptığım gibi aynı.
But it's still just pretending, like I'm pretending now.
Manzara aynı.
View's the same.
Cezası gerçekten yapmış olmasıyla aynı.
The penalties are the same as if he actually did it.
Biri Franny ile aynı yaşlarda.
One is close to Franny's age.
Temel Sorun Franny'nin Bay Quinn ile aynı ortamda olmasıysa o sorun çözüldü.
If the main issue is Franny's exposure to Mr. Quinn, that problem has been resolved.
Videoyu yapan her kimse sadece bu hareketi geri alıp ona kişisel olarak zarar vermeye çalışmıyor, aynı zamanda başkanlığıma zarar vermeye çalışıyor.
Whoever made the video is not only trying to undo that and damage him personally, but to damage my presidency.
Olay sadece her konuda ketum olması değil aynı zamanda onu hiç internette görmedim.
And it's not just that he's always so secret about everything. I've never seen him online.
Kızınızla aynı espri anlayışına sahipsiniz.
You and your daughter seem to have the same sense of humor.
- Yemek şirketiyle sahipleri aynı.
It's the catering company. They own it.
Şu bilgisayarında yaptığın aynı şeyi yapmanı istiyorum.
She's... I need you to do that thing that you do on your computer with the... you know, go on Facebook.
Bir kaya tırmanışında ölmen lazımdı aynı oğlun İsa gibi geri gelmen lazımdı... Ama gariptir, küçük kartında onun adını dahi anmamışsın.
You had to die in a rock climbing accident and come back to life just like your son Jesus, who, strangely, doesn't seem to get a mention here on your little card.
Aynı yeri defalarca aramışımdır.
I've covered the ground in between a hundred times.
Sıvının yapısı suyla aynı ama su değil.
The fluid will have the same consistency as water, but it is not water.
Titus olmayınca aynı değil, değil mi?
It's not the same without Titus, though, is it?
Durumu aynıymış.
They said he's stable.
Babamın planı 15 hücrenin de aynı anda saldırı yapmasıydı.
My father's plan was to have all 15 cells launch their attacks at once.
Aynı annenin yaptığı gibi kokuyor.
It smells just like your mother's.
Sana gene aynı yalanları söyleyecek o kadar.
He's just going to tell you the same lies.