Açıkcası перевод на английский
11,502 параллельный перевод
Benim de bir kocam var ve açıkcası senden daha fazla eşcinsel olduğumu da söyleyebilirim.
I have a husband, too. And frankly, I would say I'm gayer than you.
Bu saldırıyla uğraşmayı göze alamayız. Ve açıkcası bence 5.9 milyon doları koltuk minderleri arasında bulabiliriz. Hiçbir şey.
We can't afford this hack right now, and frankly, I think we can find $ 5-9 million in between our couch cushions.
Sırlarımı açabileceğim birini arıyorum açıkcası.
I actually need someone to confide in.
Açıkcası bu sana bağlı değil.
Frankly, it's not up to you.
Açıkcası senin de burada olacağını düşünmemiştim.
Honestly, I didn't think you'd be here, too.
Ve açıkçası şaşkınlıktan dolayı, Milyonlarca galibiyet Lane hub-bub sahiptir.
And obviously elated with surprise, miles enjoys the victory Lane hub-bub.
Açıkçası bunu düşünecek zamanım olmadı.
Honestly, I haven't had time to think of it.
Açıkçası biraz gerginim.
I have to admit, I'm nervous.
Açıkçası, istidadım vardı.
Quite simply, I had a predisposition.
Bana hata yapabilen bir insanın başkasının kafasında neler olduğunu anlamaya çalışması saçma geliyor açıkçası.
I just think it's s... silly for a fallible human being to try and explain what's going on in someone else's head.
- Ben de bilmiyorum açıkçası.
Uh, uh, honestly don't know exactly.
Açıkçası ben hayatımı tekrardan yaşamak istemiyorum.
You see, I don't want to go over my life again.
Açıkçası kadınlardan hoşlandığını düşünmüştüm.
Honestly, I just figured you fancied the ladies.
- Demek istiyor ki... - Açıkçası bu ülkenin enerjisinin yarısı kömürden geliyor. Ve şu anda tüm Kentucky'deki en geniş maden damarlarından birinde oturuyorlar.
- What he means is... well, to be perfectly Frank with you, Sheriff, half this country's electricity comes from coal, and right now they're sitting on one of the widest seams in the whole state of Kentucky,
Açıkçası bilmiyorum, Jake. Belki de çöpe atmışlardır.
Well, I don't know, Jake, maybe they got thrown away.
Açıkçası gitmeni biz de istemiyoruz.
Well, we don't want you to go away.
Açıkçası hiçbi şey umrumda değil. Hepiniz ya bu düğünü onaylarsınız ya da onaylarsınız!
No, frankly, I don't give a possum's dirty derriere y'all approve of these nuptials or not.
Açıkçası, ellerinde dava konusu olacak bir şey yok.
Clearly, they don't have anything actionable.
Hatırlamıyorum açıkçası.
Well, uh, I... I don't remember.
- Açıkçası artık ne düşünsem bilemiyorum.
Honestly, I don't even know what to think anymore.
Açıkçası hayır.
Honestly, no.
Açıkçası, önemli değil.
Truth is, it doesn't matter.
Reklamlara kanacak bir adam değilim açıkçası. Ama yirmi tane daha soracağım olsa da daha fazla sormayacağım.
I'm not the kind of guy advertising works on, but I'll take 20, no questions asked.
Açıkçası, farklı stadyumlarda benimle rakip oyuncular ve takım maskotları arasında geçen fiziksel olaylar yüzünden altı geçici uzaklaştırma cezam var.
And to be fair, I am currently serving six temporary suspensions from different stadiums for some physical incidents that took place between myself and some opposing players and team mascots.
Açıkçası bence "atlayan" sözü daha ağır.
And frankly, I'm more offended by the word "leaping."
Açıkçası kaka konusunda biraz gergindim ama tabiri caizse yediler.
To be honest, I was a little nervous about the poo, but you know, they ate it up, so to speak.
- Açıkçası milletin ufak eğlencelerinin bedelini ödememe aldırmıyorum.
I don't mind... folks having a bit of fun at my expense.
Açıkçası, bilmiyorum.
Honestly, I don't know.
Frank bu adamı NYPD'den daha hızlı bulacağını sanıyor ve açıkçası, ben ona katılıyorum.
Frank thinks he can find this guy faster than the NYPD, and, honestly, I agree with him.
Açıkçası hayır.
Actually, no.
Kıyafetlerim üstümde kalsın istiyorum, açıkçası.
I'll need my clothes on, actually.
- Açıkçası kurbanımızın güzel kırmızı bir elbise giydiğini düşünüyorum.
Well, I'm thinking our victim wore a cute red dress.
- Baya garip gidiyor açıkçası.
Pretty surreal, if I had to be honest.
Hayır, hayır, hayır, ben sadece karakterin açıkçası...
No, no, no, I'm just saying as the character, obviously...
Açıkçası, Charlie, neler olduğunu bilmiyoruz.
Quite frankly, Charlie, we don't know what the hell's going on.
Açıkçası mantıklı ya da asil olmakla ilgilenmiyorum.
The truth is I have no interest in being reasonable or generous.
Açıkçası, ereksiyon olamamak...
Obviously, being unable to obtain an erection is, um...
Açıkçası, iki gün daha buradayız.
Truth is, we've got two more days here.
Açıkçası, bence çok ılımlı davranıyorlar.
Frankly, I think they're playing it too conservatively.
Açıkçası, buna dayanabileceğini sanmıyorum.
Frankly, I don't think you have the stamina.
Açıkçası, sadakat gözümü korkutmuştu.
Frankly, the commitment seemed too daunting.
Ama açıkçası samimiyetini merak ediyorum.
But frankly... I wonder about your sincerity.
- Açıkçası bilmiyorum.
Oh, uh, honestly, I don't know.
Açıkçası hayır, değil.
Honestly no, not really.
Açıkçası, hatırlamıyorum.
Honestly, I don't remember.
Bu mantıklı bir durum açıkçası.
That makes sense actually.
Ve açıkçası...
And frankly?
Açıkçası kullanmaktan çok anlamada daha iyiyim.
I am way better at understanding it than actually doing it, but...
Açıkçası sana pek katlanamıyorum, ama şu anda güvendiğim tek kişi sensin.
Frankly, there are a lot of things i can't stand about you, But right now, you're the only person i trust.
Açıkçası onu faydalı buldunuz.
You obviously found him useful.
Açıkçası Luke'un notları ve test sonuçları biz eğiticimlerin vasat dediği türden.
The reality is that Luke's grades and test scores are what we educators call suboptimal. Is that good?