Bankacı перевод на английский
1,785 параллельный перевод
Bankacıların mantığını anlamak istiyorsak açgözlülüğün gurusunu bulmamız gerekiyordu.
IF WE WANTED TO UNDERSTAND THE BANKERS'MINDSET, WE NEEDED TO FIND THE GURU OF GREED.
Emlak, bankacılık ve enerji piyasalarını denetimden kurtardıklarını iddia ediyorlar.
AND TO HAVE HELPED DESTROY REGULATION AROUND HOUSING, BANKING, ENERGY
Avrupa'da bir bankacılık krizi olabileceğini düşünüyorlar.
Believe to be a banking crisis potential in Europe.
İyi bir bankacı dürüsttür.
A good merchant is righteous.
Büyük baban Lord Kang güçlü bir bankacılar loncasının üyesiydi.
Your great-grandfather Lord Kang was a member of a powerful guild of bankers.
Bankacılık işinde artık yerin yok.
You have no place in banking.
Artık bu yeni yatırım kültüründen çıkar sağlayabileceğini düşünen başka bir insan topluluğu vardı. Wall Street bankacıları.
Now there was another group of people who thought they could take advantage of this new investing culture - the bankers of Wall Street.
Amerika'nın finans merkezi olan Wall Street, yıllardan beri genel halka kapalı bir çevrede, birbirleriyle iş yapan bir grup seçkin bankacıdan oluşuyordu.
For years Wall Street, the centre of American finance, was made up of a small, elite group of bankers doing business with each other in a society closed off to the general public.
Hükümetinin bir grup seçkin bankacı ve finansörle yakın ilişkisi vardı.
His administration had close links with an elite group of bankers and financiers -
Fakat seçkin bankacılarla politikacılar arasındaki yakın ilişki Wall Street'e uygulanan düzenlemeleri en az seviyede tutmaya yardımcı oldu.
But the close relationship between elite bankers and politicians helped keep government regulation of Wall Street to a minimum.
Günler sonra, seçkin ve çok saygın bir bankacı olan Paul Warburg, açılış konuşmasında Wall Street aristokrasisini bir kenara atıp hiç de iç açıcı olmayan bir uyarıda bulundu.
Days after the inauguration speech, a prominent and highly respected banker - Paul Warburg - broke ranks with the Wall Street aristocracy, and issued a bleak warning.
Bankacılar mevcut mali erimeyi gidermek için bir şeyler yapmaları gerektiğini biliyorlardı.
The bankers knew they had to do something to avert a total financial meltdown.
Masanın etrafında dört ileri gelen bankacı daha vardı. Onlardan biri de New York Borsası Başkanı Richard Whitney'di.
Around the table were four other leading bankers including Richard Whitney... vice President of the New York Stock Exchange.
Büyükbabam şehrin bazı ileri gelen bankacılarıyla Wall Street 23 numaradaki ofisinde bir toplantı yaptı ve dibe vurmuş olan borsayı desteklemek için neler yapabileceklerini bulmaya çalıştılar.
Grandfather called a meeting, at his office at 23 Wall Street of some of the leading bankers in town and figured out what they could do to support the stock market which was plunging.
Bankacıların devasa nakit enjeksiyonu sayesinde Whitney, piyasanın tekrar hareketleneceğini umuyordu.
With a huge injection of the bankers'cash, Whitney hoped to get the market moving again.
Hafta sonu süresince, bankacıların müdahalesi işe yaramış gibi görünüyordu. Cuma ve cumartesi günleri alım satımlar sakin ve olaysız geçti.
Over the weekend, the bankers intervention seemed to have worked... trading on Friday and Saturday was calm and uneventful.
Açıkçası, satışların hacmi, bankacıların her türlü piyasadaki dalgalanmayı engelleme çabalarını bozguna uğratmıştı.
Clearly the volume of the sales overwhelmed any possibility of the bankers trying to stem the tide.
Kriz, Amerikalıların kırılgan bankacılık sistemlerine olan güvenini sarstı. Bu sistem, müşterilerini paralarının güvence altında olduğuna ikna edecek çap veya itibardan yoksun binlerce kasaba bankasından oluşuyordu.
The Crash had undermined Americans'faith in their fragile banking system, made up of thousands of small town banks that lacked the size or reputation to convince customers that their money was safe.
Tüm bankacılık, kredi ve yatırım alanında sıkı bir denetim olmalıdır.
There must be a strict supervision of all banking and credit and investment.
Banka birikimlerini teminat altına aldı ve bankacıları hükümet denetimi altında çalışmaya zorlayacak yasaları ortaya koydu.
He guaranteed bank deposits and introduced laws forcing bankers to operate under strict government supervision.
Senato Bankacılık Komitesi tarafından krizle ilgili soruşturma başlatıldı.
An investigation into the Crash was launched by the Senate Banking Committee.
Komitenin hırslı avukatı Ferdinand Pecora seçkin bankacılara davranışlarının nedenlerini açıklamaları için meydan okudu.
The committee's ambitious lawyer, Ferdinand Pecora, challenged the banking elite to account for their behaviour.
Bankacıları ifade vermeye çağırdı ve ne öğrendi dersiniz?
He calls these bankers to testify and what does he learn?
Bankacıların kirli ilişkileriyle yarattıkları rezalete cevap olarak Başkan Roosevelt, Menkul Kıymetler Ve Borsa Komisyonu'nu kurdu.
In response to public outrage at the bankers'dirty dealings,
Roosevelt'in bankacılık sistemine olan güveni yeniden kurmasına rağmen Büyük Buhran, II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesine kadar sürecekti.
Although Roosevelt restored confidence in the banking system, the Great Depression would last until the outbreak of World War II.
Bunu avukatlar, bankacılar veya aracılar olmadan yapıyorum.
I do it without lawyers, without bankers, without brokers.
Bankacı olman iyi bir şey dostum.
Good thing you're a banker, pal.
Bay DeWitt'in bankacısı ile konuştum. Hesaplarında tuhaflık yok.
First off, I spoke with Mr. DeWitt's banker and there's nothing fishy going on with his accounts.
Bir bankacının köpek dolaştırması için tuhaf bir yer.
Strange place for a banker to be walking his dogs.
Bankacının dolu bir silah ve iki köpekle yanmış bir dökümhanede ne işi olduğunu bulmakla başlayacağım.
By finding out what a banker was doing in a burned-out foundry with a loaded gun and two guard dogs.
Los Angeles'da Khalid'in bankacılığını yapan Ahmad olduğunu sandığımız bir adam kalp krizi geçirdi.
While on banking business for Khalid in Los Angeles, a man we believe to be Ahmad had a heart attack.
Bunu, ekonomi muhabirimiz Dan Bankacı'nın yorumuna bırakıyoruz.
We asked economic reporter dan banks for his assessment.
Her neyse, geçen akşam bankacı olan beni odasına davet etti.
Anyway, last night, this banker invited me to his room.
Kendimi yavşak bankacılar gibi hissediyorum.
I feel like a fricking mortgage broker.
Ama daha sonra bu sistemin, düşük not alacak bankalara haksızlık olacağını düşündük. Çünkü onlar bazı dikkatsiz borçlar vermiş olabilir, başka bir deyişle, bankacılığı beceremiyorlar.
But then we decided that might unfairly stigmatize banks who scored low on the test because they followed reckless lending practices or were otherwise not good at banking.
Bazı ödenmeyen vergilerle ilgili sorular vardı ve kıyı bankacılığı hesaplarıyla ilgili süren incelemeler, Ama bunu FBI araştırıyor.
There were some questions about some unpaid taxes and an offshore company pulling in proceeds, but the FBI's investigating that.
Bankacı 2 haftadır sana ulaşmaya çalışıyor.
The credit card collector has been trying to get to you for two months.
Bankacılar hiçbir ismi doğru geçiremiyor.
The credit card collectors make up any name to get through.
Zengin bir bankacının oğluyla evlenmek için eğitimini bırakacak.
She will give up her studies to marry a wealthy banker's son.
Torrence'teki bir bankacıdan aldım.
I bought it from some laid-off mortgage broker in Torrance.
Eğer bir bankacıysa kafanı etrafa sürtmen biraz zor oluyor.
It's very difficult to wrap your head around unless you're a banker.
Bak, elimizde mafyanın cebinde olan bir bankacı var.
Look, we've got a banker in the pocket of the mob.
Bankacıyı korkutup mafyaya karşı döndürmeliyiz.
We've got to scare the banker into turning against the mob.
Milyonlarca dolarlık kötü krediler aldınız, sonra evcil bankacınızı Leary'ye sizi zararlı mülkler listesinden çıkarmasını söylediniz ta ki banka kapanana kadar.
You take out millions of dollars in bad loans,... you get your pet banker Leary to write you off as toxic assets... just as the banks go under.
Ama dinle, Bayan Kroy her şeyden emin olmak için bankacınla konuşmak istiyor.
But listen, Mrs. Kroy, she wants to talk to your banker... - and make sure the details are right.
Ve bankacının orada olacağından emin ol.
And make sure the banker's there.
Evet aldı, ama benimkini.. ... o adi bankacı kocasınınkini değil.
She did, from me, not her punk-ass banker husband.
6 aydır Mexico City de yaşayan bir bankacı.
He's a banker who lives half the year in mexo city,
Bankacı mı?
Banker?
Sonra kısmi rezerv bankacıIığı denilen şey çıktı.
Then we have something called fractional reserve banking.
Biri paradan bahseder, ve siz otomatik olarak kabul edersiniz ki, bileşik faiz, kısmi rezerv bankacıIığı, kağıt para iyidir, ve bunları korumamız gerekir, çünkü korumazsak bu bizim için, kötü bir şekilde sonuçIanır.
Somebody talks about money, and you automatically accept without thinking that compound interest, factional reserve banking, and fiat currency is okay, and we have to protect that, because if we don't protect that, it's gonna be bad for us.