Bastırın перевод на английский
1,363 параллельный перевод
Bastırın!
Press on!
Kötü yanınızı bastırın doktor!
Contain your evil, doctor!
Akşam yemeğinden önce açlığınızı bastırın... Az yiyin.
it's for allay our hunger before dinner so just a little
Hafifçe bastırın, odaklansın.
Push down and it'll focus.
Kolunuza hafifçe bastırın.
Easy. Apply light pressure on the arm.
" Bastırın Askerler.
The future is yours.
Savaşmayı seçerlerse onları bastırın. "
If they choose to fight, subdue them. "
Sadece bastırın.
You just hold him down.
Haydi bastırın! Haydi bastırın!
All right!
Bastırın çocuklar
Keep it up, guys!
Direnişi bastırın.
Suppress any resistance.
Onu 11 dereceyle yazdırın ve farklı renklerle bastırın.
Print it out 11 degrees, and roll it with different colors.
Birkaç Dublin'li isyanın bastırılmasına üzülmüştü.
Few Dubliners mourned the crushing of the rebellion.
İnsanî duyguları ve acıma duygunu bastırıp yolunda duran herkesi, yüce Tanrı ya da Buddha'nın kendisi bile olsa öldür.
Suppress all human emotions and compassion kill whoever stands in thy way, even if that be Lord God, or Buddha himself.
Ordu isyanın bastırılması ve birliğin korunması için oluşturuluyor.
This Army being raised to quell this, uh, rebellion and to preserve the Union.
Tek amacı başkalarını bastırmaktır.
Its entire purpose is to coerce others.
Babam kafamı kayığın içine doğru bastırıp, bakmamamı söyledi...
My dad... Push me down at the bottom of the boat and he told me not to look.
Bağışıklığı bastırılmış insanların yüzde kaçının tepki verdiğini bilmediğimizden, ölümcül diyoruz.
It's fatal in we don't know what percent of people with suppressed immune responses.
Nasırıma bastın.
Ingrowing toenail!
Şiddetli arzularınızın ateşi... bastırılana kadar duramam.
I shall not stop until the fires of your craving have been quenched!
İrlandalıların isyanı yıllar önce bastırıldı be adam.
The irish rebellion was crushed years ago, man.
Bastırılmış bir siyah adamsın...
You are an oppressed black man...
Canım, koluna bastırır mısın?
Darling, can you hold her arm?
Diğer bir deyişle, duygularını bastır, tamam mı?
In other words, keep your emotions out. Ok?
Bir Bugeisha olmanın ruhu bastırılamaz.
The true warrior's spirit will not suffer to be hidden.
856, "Haydi bastır Roma." 702, "Haydi Bastır Lazio." 90, "Yaşasın Yavrular."
856 "Arriba, Rome"... 702 "Upstairs Lazio"... 90 "Viva la concha"... 75 "Chlorine for clergy"... 38 "God exists" with the variant : " God exists...
"... tahtın tekrar Toyomilere dönmesi için bastırıyorlar. "
"returned to Toyomi once he becomes and adult."
Angel'ın içinde bastırılman gibi mi?
Like you're forced to live inside Angel's?
Normalde yaranın üstüne bastırmakla aynıdır. Bir tıpa görevini görüp onu geçici bir süre hayatta tutar.
Well, the application of more than normal pressure to the wound acts like a plug, temporarily keeping him alive.
Azınlıkların bastırılmasını söyleyen bir kural yok.
There are no rules telling you to oppress minorities.
Duygularını bastırıyor ve unutturuyor.
Surmount his feelings and forget.
Fotoğrafımı bastırıp bütün kasabaya dağıttın.
- So? - So, you didn't ask me.
Doğrusu şu ki, seninle biraz vakit geçirmesi ayaklarını yere bastırır diye umuyordum.
The truth is, I was hoping that spending some time with you... might actually ground her a little bit.
Kollarını birleştir çeneni göğsüne bastır.
Cross your arms, chin to your chest. Lean forward as far as you can.
Hapşırığını bastırmak gibi...
It's like keeping in a sneeze.
Tutuklama kayıtlarımız herhangi bir yolsuzluk suçlamasını bastırıyor.
Our arrest records far outweigh any allegations of misconduct.
Likörün tadı, tereyağı tadını bastırıyor.
The liqueur seems to be overpowering the butter.
Eğer tretonine hayır dersen, bastırılamaz bir kana susamışlığın var demektir, ve bu senin önderliği izleyenlere hizmet etmez.
If you say no to Tretonin, you have an unquenchable thirst for bloodshed, and that does not serve those who follow your leadership.
Daniel'ın bir çeşit komada olduğunu, diğerleri tarafından bastırıldığını düşünüyoruz
We think Daniel is in a sort of coma, having been suppressed by the others.
Hazır değinmişken, fıstık ezmesi lekelerini çıkarmak için Jake'in gömleklerini önceden deterjanlı suya bastırmalısın.
It gets hard. And, on a related subject, the peanut-butter stains on Jake's shirts really require an enzyme presoak.
Bu demek oluyor ki eğer Clare annesinin intiharını tekrar yaşıyorsa bunun nedeni o çatı katında onun bastırılmış anılarına kapı açan bir şey oldu.
What it means is if Clare's reliving her mother's suicide... it's because something happened in that loft... that opened the door to those repressed memories.
Ona bastırışını görüyor musun?
See the way he's pressed up against her?
Amerika hikâyeleri idrak etmeye başladı ve Clinton'un inkâr etmesine rağmen meclisteki Cumhuriyetçiler skandalları ele geçirip hükümetin tam kalbinde yer alan bu ahlaksızlığın araştırılması için düğmeye bastı.
The stories began to grip America, and despite Clinton's denials the Republicans in Congress seized on the scandals and began to press for investigations into this immorality at the heart of government.
Parmağını ona bastırıp yalıyorsun.
And you press your finger on it and then you taste your finger.
- Yani, kampüsteki sesimizi bastırırsanız, biz de kapınıza dayanarak protestolarımızı yazılı olrak yaparız.
- How do you mean? - I mean, if you suppress you will be hearing from us in letters to the board not to mention the around-the-clock protestors
Matt Burke bu kasabadaki iyilerin kötülere çok ağır bastığını söyledi.
Matt Burke says that the good in this town far outweighs the bad.
"Doktor bey, buraya bastırdığımda acıyor, buraya bastırdığımda acıyor!" Doktor : "Sağ işaret parmağınız kırılmış." der.
A brunette comes to the doctor and says : "When I press here, it hurts. When I press here, it hurts, and when I press here, it also hurts." Says the doctor :
Bastırın!
Hut!
Ama kıkırdakta daha fazla yapı var, eklemler, taşıyıcılar ve bastırıcıların mekanizması kendi kendilerine sınırlayabiliyorlar. Çok fazla stresse maruz kaldıklarında bozulup yerlerinden çıkıyorlar.
But the cartilage has many structures, joints, bearings and depressor mechanisms that are self-restrained, they will dislocate under too much stress.
Veya o trajik derecede sade görünen bastırılmış bakire Bayan Robson balayı yakınlığına tanık olmanın kıskançlığıyla.
Or perhaps Miss Robson, the repressed virgin, tragically plain, driven to distraction by the proximity of honeymoon passion...
lstakoz yerken çatalı alıp böyle batırırsın ve böyle bastırdıktan sonra...
But with lobster, you take the fork and you stick it in there like that, and you pull it down and you... pull.