Basıl перевод на английский
7,735 параллельный перевод
Belediye Başkanının karısıyla basılınca şehri terk etmeniz gerekebiliyor hâliyle.
You kind of have to leave town if you're caught sleeping with the mayor's wife.
Dinleyin beni, üzerinde sudan başka bir şey olmayan basılı kağıt sattım sadece.
Listen to me. I sold him plain paper with nothing but water and print on it.
Mikrofonu kaldırın ve küçük siyah tuşa basılı tutun ve konuşun.
You just pick up the mic and you hold down the little black button and you can talk.
Evet, burada fotoğraf çekilir, basılır, istediğin boyutlarda büyütülür.
Yeah, they come in, take the photos, print the photos.
Bir an önce, tek başına nasıl tamir edileceğini öğrenmen lazım.
Soon you'll have to learn how to fix it by yourself.
Başını nasıl bir belaya soktuğunu zerre umursamıyorum.
I don't care what trouble you got yourself into.
Şuraya basınca da geçen hafta bugünü, geçen ayı ve geçen yılı görebiliyorsun.
And if you click here, you can see the same day last week, last month, and last year.
Bir kaç yıl başı boş bir şekilde dünyayı dolaşmıştım.
I bummed around the world for a couple years. I was in europe.
GoldFinch'in bu kopyası 1 yılı aşkındır baş ucu kitabın oldu.
That copy of the goldfinch has been on your nightstand For over a year.
Yani içinizde AIDS reçetesi yazdırmak isteyeniniz varsa gitmeniz gereken kişi şuradaki başında taç olan kızıl, anlaşıldı mı?
So if anybody needs their truvada prescription filled, that ginger over there in the crown is the one you go to, all right?
Apartmanına gidiyorum, pılı pırtıyı toplamış, adam basıp gitmiş resmen.
I go over to his apartment, and all his shit is gone, just fucking gone.
Herhangi birimizin buraya nasıl evet, ı umurumda değil, çünkü O inanılmaz ve büyük aklınızı başınızdan, bu.
Yeah, because I don't care how any of us got here, it's mind-blowing, incredible and grand.
Tüm 70. 000 geçmişlerini baş aşağı yazılır, çünkü Bize zorla baş aşağı onları okumak için.
Because all 70,000 histories are written upside down, forcing us to read them upside down and thus capsizing the importance of the past.
Bir Troll ile nasıl baş edebiliriz?
How do we fight a troll?
Başın nasıl oldu?
How is your head?
Başıboş bir adamın bu revaçta olan büyüyle kendini eğlendirmek istemesi anlaşılır elbet.
Understandable for an idle chap to want to amuse himself in this fashionable way.
Dr. Fell'in başına nasıl bir şey düştü ki onun yerine sizi burada gördüm, merak ediyorum.
I'm curious as to what fate befell Dr Fell to see you here in his stead.
Bunların hepsi senin başına geldiğinde nasıl hissedeceğini bilmek büyüleyici bir his.
I'm just fascinated to know how you will feel when all this... happens to you.
Doğrusu şu ki ; hakimiyet fikrine yatırım yaptın ve bunu başımıza kakmaya da bayılıyorsun.
The truth is, you're invested in the idea of authority and you love lording it over all of us.
Muhtemelen meşgul olursun o yüzden Chuck E. Cheese'de yalnız başıma takılırım.
You'll probably have plans, so it'll just be me alone at Chuck E. Cheese again.
İnsanlara çok başarılı bir baş belası olmadığını göster.
Show everyone you're not an over-achieving pain in the ass.
Ya etrafta başıboş takılır, kaybettiklerinin yasını tutar kendini diğerlerinden dışlar ve hissizleşirsin veya kim olduğunu benimsersin.
You can skulk around, lamenting all that you've lost, try to keep yourself numb and isolated. Or you can embrace who you are.
Nasıl başı boş bir şekilde işleri halletmeye alıştınız bilmiyorum ama biz böyle yapmayız.
I don't know what kind of shit show you people are used to running, but this is not how we do things.
Seyircinin kızın akıbetine kapılıp gitmesi için, hırsızlık yaptığı ve sonrasında başına gelenleri gösteren sahneleri kasten kısa tutmam gerekti.
HITCHCOCK : It was necessary to make the robbery, and what happened to the girl, purposely on the long side, to get an audience absorbed with her plight.
Her yıl fotoğraf gönderdiği sürece kendi başıma idare edebileceğimi söyledim.
I told him I could make it on my own as long as he sent me a picture every year.
Bak, her şeyi kendi başıma yapabilirim, tamam mı?
L _ ool... I can do everything on my own... alright...'? Oh...
- Kendi başına nasıl halledecek? - Hayır, hayır.
No no... l-low will he manage on his own'?
Ben gençken, babam bana çok çok az farklılıklarımızın masa başında karşılıklı dürüst bir sohbetle çözülemeyeceğini söylerdi.
When I was young, my father used to tell me there were very few differences that cannot be settled by a good honest chat across a table.
- Biliyoruz ki insan zihni kendi başına bırakılınca çok güçlü olabiliyor.
- We know that the human mind can be pretty powerful when left to its own devices.
Yüksek basınçlı oksijen tedavisi hipoksiyi önleyip ödemi azaltarak hücrelerdeki hasarı geri döndürüp canlılığı arttırabilir.
Hyperbaric oxygen treatment can increase the viability Of reversibly damaged cells By preventing hypoxia and reducing edema.
Yazılı basın halkın nefesi.
Newspaper is the public air.
Kan tek noktada toplansın diye canavarları üç gün boyunca baş aşağı asılı bıraktık.
First hang the monsters... on the right and upside down for three days and nights, so that all the blood can gather in one point.
Asıl güçlü olan Şamdancıbaşı.
It's actually the Lamplighter.
Başından beri biliyordum. O zaman neden onlarla takılıyorsun?
Then why do you hang out with them?
Eğer bana yaklaşırsanız öyle bir baş ağrısı veririm ki yüz yıl kendine gelemezsin.
Kol : You come anywhere near me, and I will give you a headache that will last a century.
Proust yan karakterler aracılığıyla başını belaya sokmayı başarıyor. *
Through his secondary characters Proust'in a grain of pepper'* manages to'pull the doughnuts out of the fire'. *
Yıldız atlet ve başarılı öğrenci kaçırılma davasında baş şüpheli olmayı sürdürüyor ve tehlikeli olduğu kabul ediliyor.
The star athlete and honor roll student remains the top suspect in the kidnapping case and is presumed to be dangerous.
- Evet, kitaplarla yazılı basın için.
Yeah, for books and all printed media.
Bu nasıl görünecek sanıyorsun ya? Kışkırtıcı ele başını geri getirmek?
How do you think that's gonna look, bringing back the agitator in chief?
Bu her yıl yüzlerce, binlerce insanın başına gelen ve mağdurlardan bazılarıyla da Jolene'in ilgilendiği çirkin bir olay.
Is a heinous act suffered by hundreds of thousands of victims yearly, some of whom Jolene has cared for.
Başımızın belaya girmesini istemiyoruz ama geri nasıl döneceğimizi bilmiyoruz.
We don't want... want to get in trouble, but we don't know how to get back.
Ama bunu gerçekten kendi başıma denemeliyim. Nasıl olursa olsun.
But I really need to try this on my own, however I can.
Birleştirilmiş sindirim enzimleri tasarlayan eczacılık şirketleri mi basınç odalarına gitmeler mi dersin.
The compounding pharmacy designer digestive enzymes the trips to the hyperbaric oxygen chamber...
"Bir dahaki sefere onlarla nasıl baş edeceğimizi öğrensek iyi olur."
"We shall better know how to deal with them next time."
Ki böylelikle "Gelecek sefer onlarla nasıl baş edeceğimizi bilelim."
So that we will "better know how to deal with them next time."
- Gruplara ayrılıp her köşe başına...
- We have to pair up and take turns...
Bazen onun başına akıl almaz şeyler geliyor.
But something beyond my imagination happened to her.
Bu üçü bütün yıl boyunca İngilizce, fen ve matematikte başı çektiler.
These three magnificently topped the whole year level in English, Science, and Mathematics!
Seni baş gözcümüz olarak koymayı düşüneceğim ama karşılığında bir şey istiyorum.
I'll consider you being our primary lookout, but I want something in return.
Nasıl bir kral avlanmaya tek başına gidip kaybolur?
What kind of king goes off hunting alone and then gets lost?
Eski günlerin hatrına başına geçiyorum senin memur-ilişkili atıcılığında tutarsızlıklar var.
Heads up for old times'sake... there are inconsistencies in your officer-involved shooting.