Baştan перевод на английский
16,131 параллельный перевод
Baştan beri yanlış yapıyoruz.
Oh, we've been going about this all wrong.
Baştan sona, Davis.
Head to tail, Davis.
Ayrılırsan, yeni birisiyle en baştan başlamak zorundasın.
Or else you're just gonna have to start over with somebody new.
Baştan başlayamayız.
We can't start all over again.
Baştan alalım mı?
Shall we go for another one, then?
Baştan sona.
From the field stuff.
Öyle olsaydı baştan yapmazdım.
Well, if you had, I wouldn't be.
Yeni baştan bir hesap oluşturmam gerekecek evet ama...
I mean, I'd have to build up a book again, but...
Öncelikle hedefi baştan çıkarması için güzelimizi gönderiyoruz.
First, we send our beauty to seduce the target.
Onu baştan çıkarmaya çalışırken seni öpebilir.
He may try to kiss you, when you seduce him.
Yeni baştan yap.
Shit. Repeat.
20 dakika önce de beynimi baştan yazıyorlardı.
And 20 minutes ago, I was having my brain zapped.
Partnerinizi baştan çıkarırken en önemli olan şey göz temasıdır.
Eye contact is very important when trying to seduce your partner.
Onu nasıl baştan çıkaracağını bana göster.
Show me how you would seduce her.
Baştan aşağı.
re a mathadist, trough and throug...
Bilmem. Sik sertleşmişse, akıl baştan gider.
I know, a hard dick knows no conscience.
Şimdi baştan başlamam gerecek.
Now I have to start over again.
Baştan ayağa file ve Çin kürkü mü?
Head-to-toe mesh and Chinese fur. What?
En baştan başlamamız gerek.
We need to start all over again.
Baştan alıyoruz, Dounia.
We'll start again, Dounia.
Baştan alıyoruz, Jisca.
We'll start again.
Yutulduğunda filamanlar, beyin sapını baştan kuruyor ve acı reseptörlerini engelliyor. Bazı sinirsel yolların harekete geçmesini engelliyor.
Once ingested, the filaments reconstitute in the brain stem and interrupt pain receptors, inhibiting certain neural pathways from firing.
Eğer onu çözemezsek tekrar A.L.I.E. koduna dönüp baştan başlamamız gerekecek.
If we don't crack that, then we might as well go back to the A.L.I.E. code and start again.
Baştan sona rezil oldu.
All ruined from the start.
Jung yaptığım şey baştan sona hataydı.
Jung, I was truly wrong for what I did.
Baştan ayağa bütün ölçülerini anında söyleyebilirim.
Just from head to toe, I can tell your size right away.
Ama balık baştan kokarmış.
But somethings fishy
- Baştan alıyoruz.
- Roll it again. - God damn it.
Baştan uyarayım. Çocuklara savaş taktikleri öğrettim.
Well, look, I better warn you, I taught my kids some battlefield tactics.
Baştan çıkarıyorsun beni.
You turned me on.
Liseden beri devam edegelen ilişkin sonlandı. Çünkü o ilişki baştan kayıptı.
You broke up with a long - time high school boyfriend'cause he just wasn't going anywhere.
Silahlar ve yiyecekler attaya gitti mi koridorlar baştan aşağı homurdananlarla dolar işte.
The guns have gone bye-bye, the food's gone bye-bye, and we got growlers up and down the halls. Man :
Yeni baştan konuşsaydın yani.
If you had a do-over.
Donnie'ye en baştan beri ona güvenebileceğimizi biliyorduk dedim.
I told Donnie we've always known we can trust him.
Hepsi baştan yapılmalı, çocuklar.
I'm gonna have to re-do all of these, guys.
Baştan başlayabilir miyiz? Her şeyin başladığı yere dönelim.
Can we start over, back to where we began?
Ben de "hayır" dedim Başka bir şeyi baştan oynatmak ister misin?
And I said, "No." You need a replay on anything else?
Ama öfke ve baştan çıkarma, bunlar ilginç konular.
But anger? And seduction? Those are interesting.
Ortak düşmanımız ölmüş olacak ve sizin de emrinizin altında baştan aşağı silahlanmış bir ordunuz olacak.
Our common enemies will be dead, and you'll have troops, armed to the teeth, at your command.
- Pekâlâ baştan alıyoruz.
- All right, reset!
Baştan.
Reset.
Baştan. May'in başaramayacağını düşünüyorsun.
You don't think May can conquer this.
Baştan başlayacaksın.
You'll start all over.
Peki, Londra'nın en uzun, baştan aşağı camlarla kaplı binasında nasıl yaşıyorsun?
So how do you live in the tallest building in London with floor to ceiling glass?
Bu hapishanenin baştan aşağı bir başarı abidesi olduğunu düşünmüştüm.
I thought the whole point was this prison was a flash of success.
Richard Clayton davasında elimizdekiler en baştan beri sağlam değildi.
Our case against Richard Clayton wasn't that strong in the first place.
Sıfırlama tuşuna basıp her şeye baştan başlayabilirim sandım.
I guess I thought I could hit the reset button and start all over.
Beni baştan çıkarmaya çalıştı.
He fucking tried to seduce me.
Hikayeyi kafamdan baştan yazmaya da çalışmayacağım.
And I'm not gonna try to rewrite your story in my head.
"Baştan ayağa... "... tıpkı bana benzer.
He is very, very like me from the heels up to the head.
Söyle, o eski sancağımız baştan çıkartıyor mu doyumsuzların ve kölelerin yurdu memleketim üstünde?
Oh, say, does that far-fangled banner ad deprave o'er the home of pure greed and the land of the slave?