Beş dakika перевод на английский
8,442 параллельный перевод
Beş dakika daha deldikten sonra içeri girecekler zaten.
Another five minutes of drilling, they'll be inside anyway.
Bu canlandırıcıyı kullanırsan beş dakika boyunca ölümsüz olursun.
Take this boon and you can't be killed for five minutes.
Aaron'la beş dakika içinde aşağıda yemek yiyeceğim!
I'm supposed to be having dinner with Aaron downstairs in five minutes!
Beş dakika kadar önce.
Like, five minutes ago.
Baksana, eğer terapinin sonunda beş dakika falan kalırsa, benim için ufak bir soru sor.
( sighs ) So, hey, if you have, like, five minutes at the end of your session to ask, like, a little question for me.
Beş dakika daha acı çekeceksin- - ömürlük mutluluğuna kavuşacaksın.
_ _
Tamam anne, Gabrielle şu anda beş dakika arayla olduğunu söylüyor.
Okay, Mom, Gabrielle said they're five minutes apart now.
ev beş dakika uzaklıkta.
you live five minutes away.
Beş dakika daha azı çekeceksin sonra ömürlük mutluluğa kavuşacaksın.
Five more minutes of pain for a lifetime of happiness.
Tamam, beş dakika bekle.
_
Sahile beş dakika. Çok güzel bir bölge.
A five-minute walk to the beach.
Bir röportaj. Beş dakika. Burada ve şimdi.
One conversation - five minutes, here, now.
Beş dakika.
Five minutes.
Shaw ve ben yaklaşık beş dakika.
Shaw and I are about five minutes out.
Beş dakika içinde o dosyaları bana zarar görmemiş bir şekilde getireceksin. Yoksa seni Charleston Hapishanesi'ne kendi ellerimle tıkarım.
You present those files to me intact in the next five minutes, or I will kick your ass all the way to Charleston Prison myself!
Adamla beş dakika görüşsem yeter.
I need five minutes with this guy.
Beyler bize beş dakika verebilir misiniz?
Gentlemen, would you give us five minutes please?
Tamı tamına beş dakika ya da daha az.
I'll literally be less than five minutes. Less than that.
Bana beş dakika ver. Hemen gelirim.
Just give me like five minutes, I'll be right out.
Peki, beş dakika ara.
All right, take five.
Sylvia bu yoldan gittiyse ve ev sahibi beş dakika sonra ona rastlamadan geldiyse arabası bir yerde yoldan çıkmıştır.
If Sylvia left going this way and the landlady showed up five minutes later without having passed her, her car would have had to go off the road somewhere...
Tanıtım ve alışma turu beş dakika içinde başlayacaktır. Lütfen güney çıkışına doğru ilerleyin.
[dramatic music]
Beş dakika demiştim.
I said 5 minutes.
Sarah'ı al, beş dakika içerisinde FBI ofisine getir.
Get Sarah and get to the Federal Building in five minutes.
- Beş dakika daha verir misin bana?
Oh, could you give me just five more minutes?
Tamam. Beş dakika.
All right, five minutes.
Beş dakika.
- All right, fine.
Gözümü beş dakika senden ayırdım ve sen bunu mu yaptın?
I take my eye off you for five minutes, and you do this?
Tüm kargosu ile feribot beş dakika içinde batacak.
The ferry with all its cargo should go down in less than five minutes.
Beni bu piçle beş dakika yalnız bırakın.
Give me five minutes with this son of a bitch.
Ben de "yok, almayayım" dedim ama beni duymazdan geldi. Belli ki ben de öyle yapmalıymışım çünkü en az beş dakika geçmesine rağmen Holly ortada yok.
I said, "No, thank you" and she ignored me, which is obviously what I should have done as it's been at least five ticks and still no Holly.
Beş dakika demiştin.
You said five minutes.
Beş dakika demiştin lütfen.
You said five minutes, please.
- Beş dakika doldu.
- Been five minutes. - No.
Beş dakika önce burada buluşacaktık.
She was supposed to meet me here about five minutes ago.
Beş dakika.
Five minutes?
Merhaba beyler, şurada beş dakika ara verir misiniz?
Hi, guys. Can you maybe just go take a time out over there for five minutes?
Tamam, beş dakika ara verelim.
Okay, let's take a five minute break.
Beş dakika amına koyayım!
Five fucking minutes.
Beş dakika verin bana.
Give me five.
Bebeğin beş dakika içinde şu markette olacak.
Your baby's going to be in that store in five minutes.
Hikayesi, şimdiye kadar duyduğum en acıklı hikaye fakat onunla beş dakika geçirirseniz iyi kötü anlarsınız çünkü başka herkes elinde olmayanlar için ağlarken bu çocuk, bu hasta çocuk, bir sonraki adımını planlıyor.
His story should be the saddest story ever, but you spend five minutes with him, and somehow it isn't because while everyone else is crying about all the things that they don't have, this kid, a sick kid, is... is plotting his next move.
Beş dakika sürer ancak.
Five minutes.
Beş dakika daha.
Five more minutes.
On beş dakika mesafede, fabrikaya komşuyum resmen!
15-minute commute, door-to-door!
- Onunla beş dakika lazım.
- I need five minutes with him.
Ben şurada hızlı bir beş-dakika masajı yaptıracağım.
I'm just gonna get a quick five-minute chair massage.
- Beş on dakika.
~ Five or ten minutes.
Onu içtikten beş ya da on dakika sonra işe yaramazdı.
Five, ten minutes after she ingested it, she'd be useless.
Beş saat, yirmi bir dakika önce.
Five hours and 21 minutes.
Beş dakika otur şurada.
Sit over there, five minutes.