Bilet перевод на английский
6,858 параллельный перевод
Friedman Teknoloji anlaşması, Stillman tarafından imzalanan taahhüt mektubu bir de Rachel ve senin için bu akşamki Daft Punk konserine ön taraftan iki bilet.
Deal memo on Friedman Technologies, engagement letter signed by Stillman, and oh, two front row tickets to Daft Punk for you and Rachel tonight.
Swedish House Mafia Haziran 2012'de ayrılışlarını ilan etti. Dağılmadan önce son bir turne yapma kararı aldılar. Dünya çapında 50 gösteri yapılacak Son Bir Turne için bir hafta içinde 1 milyon bilet satıldı.
Swedish House Mafia announced in June 2012 that it would stop at they wanted one last time on tour within a week there were a million tickets sold... 50 shows the world
Onu bilet olarak say ve Sally Langston Noel'in erken geldiğini zannetsin.
Put him on the ticket, and Sally Langston will think Christmas came early.
Buzios uçağına iki açık bilet ayarladım.
I got these open tickets to Buzios.
Evet, çocuklarının geleceklerini gerçekten umursayan tüm ebeveynlere bilet gönderdik.
Yes, we send tickets to all the parents, the majority of whom take an actual interest in their child's well-being.
Onlar futbol maçı için bilet alacaklardı ama ben "50 metre..."
They were gonna get him football tickets and I was like, " 50-yard line?
Burada bir bilet koçanı var. Dünün tarihi yazılı.
I got a ticket stub here, dated yesterday.
- Tek bilet mi var?
- Just one ticket?
Bilet yoksa eğlence de yok.
No tickets, no fun.
Bilet, bilet. Biletleri görelim.
Tickets, tickets, let me see those tickets.
Bilet, bilet. Biletleri görelim.
Tickets, tickets, let me see your tickets.
Bilet yoksa... Hop, biletleri görelim beyler.
No tickets... hey, let me see those tickets, boys.
Şimdi Tamsin onun ruhunu aldı, yani Valhalla'ya altın bilet.
Now Tamsin has his soul, the golden ticket to Valhalla.
Sonra bu karşında duran sevgilim dedi ki Cumartesi gününe bilet alabilirim, ama ekonomi sınıfında uçmamız gerek.
[Sirens whining] Woman : So then boyfriend here says he can get us tickets for Saturday, but we have to fly coach.
- Sadece bir bilet mi aldın?
- You only bought one ticket?
- Yeni bir hayata bilet.
- A ticket to a new life.
Havayolunu arayıp ilk uçuşa bilet alırım.
I'll call the airlines and get the first flight out.
En kötüsüde bu hafta sonuki Madison Square Garden'daki Bon Jovi konserine bilet almaya bir tık uzaktaydım.
And the worst part is I was one click away from getting tickets to Bon Jovi this weekend at Madison Square Garden.
Atalarımız sırada bilet almak için böyle beklemiş olmalı.
You know, this must be how our ancestors waited in line for tickets.
Charisma halam bilet karaborsacısı da.
My aunt Charisma's a ticket scalper.
Sahte bilet mi?
Fake tickets?
Evet balkonda, direğin arkasında ve konser neredeyse biter ama sahte bilet olayı yüzünden ne kadar üzgün olduğumu bilmenizi isterim.
Yeah, it's in the balcony, and behind a pillar, and the show's almost over... but, look, I just wanted you to know how truly sorry I am about the fake tickets.
Görüşürüz bilet satıcısı.
See ya, Tucket-master.
Kimsenin istemediği o bilet sayesinde biz de sahne arkasına geçebildik.
Oh, that ticket nobody wanted got us a backstage pass too.
- Bilet mi aldın?
- You have the ticket?
Bilet olsun para olsun...
For the ticket and...
Bilet ver!
Here, stamp me!
- Saat 11 seansına iki bilet lütfen.
Hi, um, two for the 11 : 00?
Merhaba. Farhampton'a bir bilet lütfen.
One ticket to Farhampton, please.
Bu gece kalkan uçağa bir bilet aldım.
So I got you a flight. It leaves tonight.
Lucknow'a üçüncü sınıf iki bilet
Two tickets, Lucknow. Three tier.
Bu arada bakarsın da Dakar'a bilet bulur ve gümrükten geçmeden kaçar.
Can give direct flight to Dakar, without the right to duty-free.
Bir bilet yüzünden Fransa'dan sürülenler oldu.
Many are deported because of a subway pass.
Sana söyleyeyim, benim karım hayatta olsaydı ve bana İtalya'ya gidebilir miyim diye sorsaydı iki tane birinci sınıf bilet alır, havaalanına götürürdüm onu.
I'm telling you, if my wife was still alive, and she asked me to take a trip to Italy, I'd buy two first-class tickets and beat her ass to the airport.
Los Angeles'a bir bilet lütfen.
One ticket to Los Angeles, please.
Bir fikrim var. Golden State Warriors maçına bilet alayım sen de onu bizimle gelmesi için davet edersin, ne dersin?
And I got an idea- - why don't I get some tickets to a golden state warriors game, and you can invite him to go with us--what do you say?
Sana ilk gemiden bilet alacağım böylelikle diğerleri gibi olmayacaksın.
Buy you the first ticket out... so you don't become like the rest of them.
İkimize de bilet alacağım.
I'll get us both tickets.
Üç bilet aldım.
I got three tickets.
Bana bilet mi aldın?
You bought me a ticket?
Ben bir çizik bilet 500 dolar kazandı.
I won 500 bucks on a scratch ticket.
İki tane son dakika vizesi ve JFK'den kalkan ilk uçakta Mumbai'ye iki tane birinci sınıf bilet.
Um, I need two last-minute Visas and two first-class tickets to Mumbai leaving JFK as soon as possible.
Çocuğuna, mavi gözlü, hindistan cevizi kokulu kızın doğum günü için bir bilet kazandırdım ve kötü adam benim.
I score her kid a ticket to some blue-eyed, coconut-smelling tween chick's birthday, and I'm the villain.
- Yani? Bunu her kim yaptıysa ya bilet aldı ya da almak zorunda değildi.
Whoever did this bought a ticket, or didn't have to.
Bilet satışlarından da görebilirsiniz.
You can see from the ticket sales. Ah.
Bilet sattığınız, kaçtı, 20 kişiyi tanıyor olma şansınız var mı?
Any chance you might have recognised some of the, what, 20 people you sold tickets to?
- Horwich'e bir bilet lütfen.
I want to get up to Horwich, please.
Dedim size, karaborsa bilet almak yasak.
I told you. Buying scalped tickets is against the rules.
Sheldon, bizimle karaborsa bilet alıp almaman umurumda değil ama manyak gibi gidip de zavallı adamı korkutma.
Sheldon, I don't care if you get scalped tickets with us or not, but please don't be creepy and go stalking this poor guy.
Devredilmez bilet alıyorsunuz.
You're buying non-transferable tickets.
- İki bilet, lütfen
Two tickets.