Blossom перевод на английский
961 параллельный перевод
Çiçek açtıklarında sanki bir örtüyle kaplanmış gibidirler.
When they're in full blossom, from the hayloft it looks like one single sheet.
Yaban güllerinin filizleri tomurcuklanıyor.
The wild rose blossom feels its bud opening.
Benim eyaletimde buna, kiraz çiçeği mehtabı denir.
In my province, this is called a cherry-blossom moon.
Tıpkı gece açan lotus çiçeği gibi genç ve solgun.
Young and pale as a lotus blossom which blooms at night.
Madam Lilli'nin gümüş sesi Honoluluda duyulduğundan beri... erik ağaçları daha fazla çiçek verir oldu.
Plum tree blossom many time... since I hear silver voice of Madame Lilli in Honolulu.
Zarif bir bambu filizi, sudaki nilüfer gibidir.
Graceful as bamboo shoot, beautiful as blossom of water lily.
Ben, lris Matilda Henderson, önemsiz bir komünün hiç evlenmemiş kızı ciddiyetle bakir mazimden vazgeçtiğimi duyururum. 26 sı Perşembe günü duvağımı takıp turuncu çiçeklerim ellerimde adımı Lady Charles Fotheringail olarak değiştireceğim.
I, Iris Matilda Henderson, a spinster of no particular parish... solemnly renounce my maidenly past and declare that on Thursday 26... I shall take the veil and orange blossom... and change my name to Lady Charles Fotheringail.
Sana şu kiraz çiçeğinin adını mı koymuşlar?
They named you after this cherry blossom?
Bayan Blossom Franklin.
Dr. Blossom Franklin.
Bu da bir elma meyvesi.
And here is an apple blossom.
Evet, benim elma ağacımın bir tane meyvesi var.
Yes, my apple tree has only one blossom.
Meyve bahçesi her yer, dallar doldu tomurcukla
The land is under plow... and orchards bloom with blossom on the bough.
Gel benim minik lotus çiçeğim... Hayatın boyunca ben neredeydim?
Tell me, my little lotus blossom, where have I been all your life?
Beyazlar içinde ve saçında o küçük turuncu tokayla harika görünüyorsun.
You'll look wonderful in white with a little orange blossom in your hair.
Çiçeklerle dolup taşan bir bahçede bile kızıl bir baharın titrek güzelliği görünüyordu.
"The startling beauty of a crimson blossom... "... is seen even in a garden laden with flowers.
- Bahar.
- Blossom.
Kendisi de vahşi bir çiçek olan Pearl. O, sert kil kadar gururlu, çiçek vermekte hızlı davranan... Ölmek içinse çok genç olan Pearl.
Pearl, who was herself a wild flower... sprung from the hard clay, quick to blossom... and early to die.
Ama o günkü gibi çiçek açmadı.
But it's not in blossom like it was that day.
Tek yapmam gereken şey önünde bir portakal çiçeği sallamaktı.
All I had to do was dangle an orange blossom in front of you.
Kendi ağaçlarının yapraklanıp tomurcuklanmasını... ve meyve vermesini izlemek harika olmalı.
It must be grand watching your own trees put on leaves... come into blossom and bear.
Belki Tubal'ın bahçesinin bu küçük çiçeği bizi aydınlatabilir.
Perhaps this little blossom from Tubal's Garden can enlighten us.
Eşsiz bir çiçek olacak!
She'll grow into a rare blossom.
- "Elmalar Çiçek Açmış" var mı?
- "Apple Blossom Time"?
Kalbimin bahçesindeki en en güzel çiçeksiniz.
In the garden of my heart, you are the most... eh, the most... fragrant blossom.
Titredin! Sebebi bu sözler mi? Bir yaprak gibi, yaprakların arasındaki bir çiçek gibi titriyorsun,..
It is my voice, mine, my own that makes you tremble there in the green gloom, above me, for you do tremble as a blossom among the leaves, you tremble, and I can feel all the way down along this jasmine branch
"İstiridyede inciden çiçekler yapıyor."
"ln the oyster He makes the pearl blossom"
Çiçek açmış tepelerde Hjalmar çok eski bir savaşın şarkısını söylüyor.
On the blossom-covered hill Hjalmar sings Of battles of long ago
Benim gibi bir zavallının, seni hayatının baharında söndürdüğünü düşünmek!
To think that a wretch such as I have plucked you in the full blossom of life!
12 yıl... Bu ne güzellik. Tanrılar Capri'yi seviyor olmalı.
12 years... the gods must love Capri to make you blossom so.
O'nun sevgisi sabah çiği gibi üzerinizde olacak. Ve bir gül gibi açacaksınız.
For his love will be with you as a morning dew, and you shall blossom like a rose.
Goncaydı, güzel bir çiçek olmuş.
The blossom does justice to the bud.
Bu Student Prince ya da Blossom Time değil.
This isn't Student Prince or Blossom Time.
Tüm yüceliğiyle bir kasaba yükselecek burada
# A town will blossom here with all serene
Tam bu an düşündüğümde, Paris'te kestaneler tomurcuk vermişlerdir...
When I think that, at this very moment, in Paris the chestnuts are in blossom...
Eski bir portakal çiçeği gibi kurudu.
It's as dry as an old orange blossom.
Elma ağaçları... tamamen çiçeklerle bezendiğinde...
When sweet apple trees... are in full blossom...
Lotus Çiçeği'ni takdim ederim, birinci kalite geisha-kızı.
Introducing Lotus Blossom, geisha girl first-class.
Lotus Çiçeği herşeyini Awasi'de bırakmış, patron.
Lotus Blossom leave all her things at Awasi, boss.
Buraya gelmesi imkansız, patron, bu yüzden herkes bir el arabası alıp Lotus Çiçeği'ne yardıma gitti.
She got no way to come here, boss, so everyone take a wheelbarrow and go help bring Lotus Blossom.
Lotus Çiçeği gelmek üzere.
Lotus Blossom come along.
- Lotus Çiçeği bu mu?
- That's Lotus Blossom?
- Lotus Çiçeği bu.
- That's Lotus Blossom.
Evet, adı Lotus Çiçeği, binbaşım.
Yes, her name is Lotus Blossom, major.
Oh, tanıyor muymuş, patron?
Oh, he know Lotus Blossom, boss?
Aslına bakarsan, Lotus Çiçeği önceden Awasi'deymiş.
As a matter of fact, Lotus Blossom was at Awasi.
- Oh, zavallı Lotus Çiçeği.
- Oh, poor little Lotus Blossom.
Der ki, Lotus Çiçeği haksız rekabettir.
She say Lotus Blossom unfair competition.
Ama eşit olamazmış, patron Lotus'un varlıklarına sahip olmazsa.
But she say she can't be equal, boss unless she have everything Lotus Blossom have.
Lotus Çiçeği'nin varlıkları hükümeti alakadar etmez.
What Lotus Blossom has the government doesn't issue.
Lotus Çiçeği'nden bütün kadınlara geisha'lık öğretmeyi isteyecekmişsin.
She say she want you to get Lotus Blossom to teach all the ladies to be geisha girl.
Alice adında bir çiçek gördün mü hiç?
Ever see an Alice with a blossom like that?