Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ B ] / Board

Board перевод на английский

19,897 параллельный перевод
Bu kararın, Yönetin Kurulu'nun gözündeki değerinin düşmesine neden oluyor.
That decision is beginning to reflect poorly on you, in the eyes of the board.
Yönetim Kurulu seni işe almakla ilgili kararımı sorguluyor. Hastane protokollerine uymanı sağlayamadığım için yetersiz olduğumu düşünüyorlar.
The board is questioning my judgment for hiring you, as well as my inability to get you to conform to hospital protocol.
Yönetim Kurulu'yla durumunu konuşma fırsatı bulduk.
The board finally called me in to discuss you.
CDC, Kaliforniya Tıp Kurulu'na senin hakkında suç duyurusunda bulunacak ve evet, lisansını elinden alabilirler.
The CDC is considering filing charges against you to the California Medical Board, and yes, they can take away your license.
- Yönetim Kurulu'yla konuşurken yanımdaydı.
He was with me when I spoke to the board.
Kurul kontratını sonlandırmamı söyleyince Jesse işi bıraktı.
When the board ordered me to terminate your contract, Jesse quit.
Yönetim Kurulu'na, St. Matthew'u bir numaralı araştırma enstitüsü yapmak istiyorlarsa senin gibi birine ihtiyaçları olduğunu söyledi.
Well, he told the board if they wanted to make St. Matthew's a top research institute, they needed somebody like you.
Yerlerinizi alın...
Please board on track...
Lütfen yerlerinizi alın.
Please board your train.
Kurul iki ay sonra toplandığında...
When the board meets in two months, I will...
Anlaşıldı, Flamingo yolda.
Copy, Flamingo is on board.
Campbell kurula ya da polise giderse ne olacak?
What happens when Campbell goes to the board, huh, or the cops?
Telefonunuza indirebileceğiniz bir mahalle haberleri bülteni var.
Oh, there's a community bulletin board you can get on your phone.
Ama sana şunu söyleyeyim, isim ortaklarının hepsi burada sana ve yönetim kuruluna hala hizmet verebiliriz.
But I'm telling you, the name partners are still here, and we can still service you and the board.
Jessica, eğer ay sonuna kadar ayağa kalkamazsanız yönetim kurulunu tutamayacağım.
- Jessica, if you're not back on your feet by the end of the month, I won't be able to hold off the board.
Eğer ay sonunda ayakta kalamazsak yönetim kurulunu bizzat arayıp istifa edeceğim.
- If we're not back by the end of the month, I will call the board and resign from service myself.
Üstlerine göre, "Raza" da yaklaşık üç buçuk ay kalmışsın.
According to your commanding officer, you were on board the "Raza" for approximately 3 1 / 2 months.
Bütün suçlardan tam dokunulmazlık.
Full immunity from any prosecution across the board.
Binin, hadi gidelim.
Get on board, let's go.
Binin hadi, yürüyün.
Get on board, go.
Onlarla gemide.
On board the ship with them.
- Polis müfettişleri kurulu kararını verdi.
The board of police commissioners Has reached their decision.
Tekrar epi verelim.
Get that epi on board.
DeLuca'ya yardım et. Yatağa yerleştirelim.
You can help DeLuca get her off this board.
Omar çok sıkıcı bir ortaklık yemeğine katılacaktı. Ben de gitmeyi kabul ettim. Yetişkinlerle bir gece geçirmek istedim.
Omar had this really boring partner dinner that I agreed to go to because... hello... night out like a grown-up, and three cosmopolitans later... baby on board.
Çöp alma programı panoya asılır.
Pickup schedule is posted on bulletin board.
Yönetim kurulu üyelerimizden biri bu saçma hikayeyi bana anlatmıştı.
One of our senior board members told me that ridiculous tale.
Söylediğim gibi. Yönetim kurulu üyelerimizdendi.
Uh, like I said, he was a senior board member.
Banyan, kanını kesme tahtasına bulaştırmasaydı, bu duruşma olmayacaktı hırsızlık ve cinayetten müebbet hapisle karşı karşıya olmayacaktı.
If Banyan hadn't left his blood on that cutting board, we wouldn't be starting the trial today and he wouldn't be looking at a long sentence for robbery and homicide.
Kesme tahtasındaki kanın Banyan'nın kanı olduğunu onaylayan adli tıp raporu?
M.E. report confirming Banyan's blood on the cutting board?
Kesme tahtasındaki DNA'dan daha az kanıtlı davalar kazandık.
Oh, we've won cases with less than DNA on a cutting board.
Geçen hafta duruşma için kesme tahtasını çıkardım, sonra aldığım yere geri koydum.
After you checked out the cutting board for trial prep last week, I put it right back where it belonged.
Kesme tahtası yok.
No cutting board.
-... almış olma ihtimali var mı?
- got the cutting board?
Suç mahalinde çekilmiş kesme tahtasının fotoğrafları var. Ve Banyan'nın kanı olduğunu ispatlayan DNA belgelerimiz var.
We have photos of the cutting board from the crime scene and in the lab, and DNA documentation proving that it was Banyan's blood.
İnceleme için kesme tahtasını gösteremezlerse, bu dava düşürülmelidir.
If the people can't produce the cutting board for our review, this case needs to be dismissed.
İlk iki bölümde bulamadık.
No cutting board in the first two sections.
Banyan, birini içeri girip kesme tahtasını çalması için tuttu.
Banyan got someone to break in and steal the cutting board.
Yani hırsız kutuyu açıp kesme tahtasını çaldığında, kutuyu bırakmış olmalı.
Well, that means that the thief must have left it on the box when he opened it to steal the cutting board.
Hırsız, dışarıdan bakım odasına girecek bir tünel açmış, kanıt odasına girmek için kodu girmiş ve kesme tahtamızı çalmış.
So, the thief built a tunnel from outside to the maintenance room, walked across the hall, entered the entrance code to the evidence room, and stole our cutting board.
Kesme tahtasını ne yaptın Donna?
What'd you do with the cutting board, Donna?
Kurbanların mutfağında bulduğumuz kesme tahtasının...
I can't even confirm that this is the same cutting board
Biz her zaman Banyan'nın elini bıçakla kestiğini düşündük. Burada olmuş olmalı.
We always thought that Banyan cut his hand on a knife on the cutting board...
Ve Donna Mark'ı kanıt deposuna tahtayı çalıp yok etmesi için yolladı.
And he had Donna Marks break into the evidence warehouse and destroy the cutting board.
Tony'nin ofisinden çıktıktan sonra, bir kargo arabasına binmeye kalktı. Belediye otobüsüne biniyormuş gibi.
I saw him outside of Tony's office trying to board a FedEx van like it was a crosstown bus.
Geçen haftaki yönetim kurulu toplantısında Londra'daki ofisi idare edecek biri lazım demiştin.
Last week at the board meeting you were saying. ... that you need someone to run the London office.
Şu anda ikinci roundda onu görüyorum.
Right now I've got him going second round on my big board.
Yani siz bikinili turist acentasısınız.
Huh. So you ladies are like the board of tourism in bikinis.
Panoda bir alışveriş listesi mevcut.
There's a grocery list on the bulletin board.
İskan kurulu sıkıştırıp duruyor.
Zoning board is on my ass.
- Varım.
I'm on board.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]