Botlar перевод на английский
2,335 параллельный перевод
Botlarım çok ağır.
My boots are so heavy.
Botlar hariç, kaptan.
Except the boots, captain.
Tanrıya gözetmesi için dua edin ve de botlar için, dua edeceğim ben.
Praise for the caution! And boots, I will pray!
- Botlarını göster?
- Show your boots!
# Good Golly Miss Molly ve botları
# Good Golly Miss Molly and boats
Mesela o çocuğun botlarını geri götürmeyi isyemek gibi?
Like wanting to take that kid's boots back there.
Sana o botları alacağımı daha önce söyledim.
I already told you I'm not gonna take the boots.
Ben sadece botların güzel olduğunu düşündüm.
- I just thought the boots were nice.
Tişörtü, eteği ve botları.
She's got the - Got the shirt and the skirt, And the boots.
Botların, dostum...
Your boots, though, man...
Çok kıyak botlar.
- They are nice-ass boots. - Whoo-hee!
Çok kıyak botlar.
They're nice-ass boots.
Hani bazı botlar vardır ya, kendini gösterirler.
Some boots right there, they ain't tricking.
Kıyıda bazı küçük botlar var.
Some small boats are on the shore.
Ve botlar.
And the boots.
Botlarımı bir çıkarayım.
Just get my boots off.
Güzel, beyaz botlar ve güzel bir manto alırsın.
You buy pretty white boots and fine coat.
Yakıt depoları da biz cankurtaran botlarına geçene kadar yüzeyde kalmamızı sağlar.
And the fuel tanks are buoyant enough to keep us afloat until we got in the life rafts.
Tamam, yani pahalı botları ve hatta daha pahalı silahları olan bazı herifler buradaydı.
Okay, so... Some dudes with expensive boots and even more expensive guns were here.
Plaja falan git. Botlarını çıkar ve biraz Molsons iç.
Just go to a beach somewhere... kick off your boots and drink a few Molsons.
Botlarımın üstü dolu.
My boots are filled.
8 Temmuz 1924'de gabardin giysileri ve çivili botlarıyla yol arkadaşı Sandy Irvine ile son olarak zirvenin 250 metre altında görüldü.
On June 8, 1924, dressed in gabardine and hobnailed boots, he and his fellow climber, Sandy Irvine, were last seen 800 feet below the summit.
Tırmanış esnasında Mallory'nin üzerindekilere göre tasarlanan giysi ve botları denemeyi planlıyor.
During his climb, Conrad plans to test clothes and boots modeled on those he found on Mallory's body.
Botlarım dondu ve sertleşti.
My boots were frozen hard on my feet.
Ancak botları bugün giydiklerimizle karşılaştırınca uygun olmadıklarını kesinlikle söyleyebilirim.
But compared to the boots that we wear these days, these things look decidedly, you know, inappropriate.
Çivili botlar ve gabardin paltolarını giyen Conrad ve Leo dağa doğru tehlikeli yolculuklarına başladı.
Wearing hobnailed boot and gabardine jackets, Conrad and Leo venture onto the mountain.
Botlar beni tuttuyor.
I'm getting seasick on boats.
Motorcu botlarıma ne yaptın, lan?
What the fuck you do with my biker boots?
Santiago'da botları ayarladı.
Santiago's got the boats.
Botların işi bitmiş, şimdi ne yapıyoruz?
Boats are trashed. How are we gonna get out of here?
botların içinde karı kocalar vardı. Kim onları bulabilirdi ki?
Get on the boat, for a couple of spins, who's there to find out?
Kendi botlarını bağlamayı bile bilmiyorlar.
They don't know how to lace up their own boots.
Bunu biliyorum çünkü devriye botlarından birisi teknemizde bowling topu büyüklüğünde bir delik açmak için ilerlemeye başladı.
And I know this because one of their patrol boats Proceeds to blow a hole the size of a bowling ball In our hull.
Benim botlarımdan var onda da.
Hey, he's got my boots.
Bu numaradaki botların ticaretini yaptığını söyledi.
She said you traded sizes on a pair of boots like these.
O botları çalıştığı yere kadar ben götürdüm.
I even took'em down to the place where he worked.
Kaçakçılar onlara "hızlı giden botlar" diyorlar.
Smugglers call'em go-fast boats--says it all.
Bu güzel lastik botları giyinirsem benim hakkımda ne düşünürler?
If I wear a nice pair of rubber boots, what would the others think of me?
Taze kahvem, rahat, tüylü botlarım.
I have a fresh cup of coffee, comfy, fur-lined boots.
O botlar bana yine lazım olacak.
I'm gonna need those boots back by the end of the day.
Ya Neal Lowery lastik tabanlı botlarını giymediyse?
What if Neal Lowery wasn't wearing his rubber-soled boots?
Bilirsin, kendisine henüz eroin enjekte eden birinin muhtemelen botlarını giyebileceğini düşünmüyorum.
You know, I just don't think that someone who just shot himself up with heroin is likely to, uh, put his boots on.
Angela, Neal'ın botlarının kalıntılar arasındaki hâlini çıkarabilir misin?
Angela, can you call up a photo of Neal's boots as they were found in the remains?
Denklemden botları çıkarılmış simülasyonu çalıştırmaya hazırım.
I am ready to run the simulation with the boots removed from the equation.
Önce elektrik verilmiş sonra öldükten sonra botlar ayağına geçirilmiş.
He was electrocuted first, and then his boots put back on after he was dead.
Botlarım.
My boots.
Yürüyüş botlarınızı da alın.
Pack your hiking boots.
Belki ona bir bot almalıyım, erkekler botları severler bence.
Maybe I'll buy him a boat. Guys like boats, right?
Ediyorum ama ajan botları gibi göründüler gözüme.
Well, I still hate them, but I think they look like spy boots.
Zafer sizler tarafından kazanılacak! Siz astsubaylar kolunuzda nişanlarınızla ve içinize doğanlarla botlarınızdan kanlar aka aka kazanacaksınız!
The victory will have been won by you - you, the NCOs, with the chevrons on your sleeves and the instincts in your guts and the blood on your boots.
Şimdi botlarımızı değiştirmeliyiz.
[All panting] We should put our boots on now.