Breakfast перевод на английский
15,897 параллельный перевод
Bu yüzden kahvaltıda şekerlememiz yok.
This is why we don't have candy for breakfast.
- Kahvaltı için babaannene gelsene.
- Will you come to Grandma's for breakfast?
Yatakta kalıp kahvaltı edeceğiz, kalkıp kahve ve sigara içeceğiz.
We'll stay in a bed and breakfast, get up, have coffee and a cigarette.
Kahvaltıya gelmedin.
- Well. You didn't come for your breakfast.
Her sabah kahvaltıdan önce, düşünürüz Altı imkansız şeyden.
Every morning, before breakfast, we'd think of six impossible things.
- Hey, kahvaltıdan bahsederken, elimde bir tane var :
- Hey, speaking of breakfast, I've got one :
Bana kahvaltı ısmarlar mısın?
Will somebody buy me breakfast already?
Peki, biraz kahvaltı yapıp işe gizlice, ayrı ayrı girmeye ne dersiniz?
So? What do you say we get a little breakfast and all sneak in to work separately?
Kahvaltı eder misin?
Have some breakfast?
İnsanlar o kamera kaydına bakıp kendilerine şunu sormalı, dünya, polislerle kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan kurşungeçirmez zencilere hazır mı?
Those people need to look at that dashcam footage and ask themselves if the world is ready for bulletproof niggas that eat cops for breakfast.
Kahvaltıda yumurta, tost ve sade kahve içti, son kahvaltısı tabii.
He'd just breakfasted on eggs, toast, and a black coffee. His last breakfast.
Kahvaltıda biber.
Chili for breakfast.
Evvet kahvaltı isteyenler?
All right, who wants breakfast?
Ben kahvaltı istiyorum!
I want breakfast!
Sabah olduğunda Bay Church kahvaltı hazırlıyordu. Çeşnili bir kokusu vardı. Müziğini dinliyordu.
And come morning, there was Mr. Church making breakfast... smelling like soap and seasonings... listening to his music.
Kahvaltıyı ben hazırlarım.
I'll make breakfast.
Kahvaltı hazırlıyorum.
Cooking breakfast.
Kahvaltısız gitmeyin.
Don't leave without breakfast.
Kahvaltı için geldim.
I'm here for breakfast.
Sana kahvaltı hazırlıyordum.
I was just trying to make you some breakfast.
Kimse bana kahvaltı hazırlayayım bile demiyor.
Nobody ever offers to make me breakfast.
Her gün aynı gelen kahvaltı öğünlerinden mi sıkıldın yoksa deniz aşırı bir yerlere gitmeleri mi bu kadar özel yapıyor onları?
Is it you just get bored with the same breakfast cereal, or do they pick up something overseas that makes them so special?
Gidebilirsin artık.
Your free bed and breakfast ends today.
Jerry bu sabah bana kahvaltı için krep getirmiş.
Jerry brought me crepes for breakfast this morning.
Bakalım kahvaltı nasılmış bugün.
Let's see how breakfast was today.
Onların kahvaltıda ne kokusu.
I could smell, what they had for breakfast.
Sadece kocaman bir yarak kahvaltısı.
It's just a big dick breakfast over there.
Yemek masasında oyuncak yok lütfen.
No toys at the breakfast table please.
Yemekten sonra ne yapacağımı biliyor musun?
Do you know what I'm going to do after breakfast?
Ama sadece yemeğini yersen.
But only if you eat breakfast.
Yemeğimi yedim.
I had my breakfast.
Artık hizmetçilerin birinden şu genç kızdan isteyeceğim bütün yemeklerimi o hazırlayıp getirsin.
I'm going to ask one of the maids, um... that young girl, to prepare and bring me breakfast and all my meals from now on.
Tamam. Bebeklerim, kahvaltıda ne istersiniz?
- Okay, babies, what do you want for breakfast?
Kahvaltı hazırlıyorum.
I'm making breakfast.
-... yeni kahvaltı yaptım.
-... had breakfast yet.
Hayır, kimse kahvaltıdan söz etmedi.
No, no one just mentioned breakfast.
Galiba kahvaltıda yediğim bir şey dokundu.
I think something in my breakfast must have disagreed with me.
Bir defalığına normal bir aile kahvaltısı yapalım istiyorum.
Just once I want to have a normal family breakfast.
Kahvaltısını hala içerek mi yapıyor?
He still drinking his breakfast?
Ciddiyim sırf zevk olsun diye en büyük safiri içine sokuyor ve safir içindeyken merdivenleri çıkıp kahvaltıya gidiyor.
I swear she puts one of the biggest sapphires into her body for pleasure and walks up the stairs to breakfast with it still in place.
Bu sabah kahvaltıda ikimiz olacağız Mary.
There'll be two of us for breakfast this morning, Mary.
Teyzesi sabahları kahvaltı için merdivenlerden çıkıyormuş. Yani binanın içinde bir yerlerde olmalı.
She talked about her aunt coming up the stairs to have her breakfast in the morning which means it has to be in the building somewhere.
Kahvaltı hazırlayayım sana, buyur.
So I'll make you some breakfast. Take a seat.
Peralta kahvaltıda baharatlı sandviç mi yiyorsun?
Peralta, are you eating a * for breakfast?
- Nihayet kahvaltı yapıyoruz.
Finally eating breakfast.
Gidip biraz kahvaltı şekerlemesi alacağım.
I'm gonna go get some breakfast candy.
Sonra pansiyona gittim ama orada kendimi iyice bok gibi hissettim.
Then I've been at a bed-and-breakfast, but that's just made me feel even more shit, so.
Daha yeni kahvaltı ettim, o yüzden...
I just had breakfast, so...
Sabahtan beri öğle yemeğindeydin.
Been at lunch since breakfast.
Kahvaltı yapmak ister misin?
Some breakfast?
Bence sabahları okula geldiklerinde onları bekleyen ılık bir kahvaltı olması çok hoş bir jest olur.
I just think it would be a nice gesture to have a warm breakfast waiting for them when they come in.