Breaking перевод на английский
12,957 параллельный перевод
Haneye tecavüz, yasalara aykırıdır.
Breaking and entering's against the law.
Aşağıda, polislerle beraber kahve içip şakalaşıyor.
Downstairs drinking coffee with the detectives, breaking each others'balls.
Araçları yakıyor, camları kırıyor, isyan çıkarıyor, polise saldırıyorlar...
They are burning cars, breaking windows, looting, attacking police officers...
Güzel kamufle olmuşsunuz askerler.
Very good, men. Breaking up the outline.
Bir damla terlemeden onca merdiveni nasıl tırmandın?
How you climbed all those steps without breaking a sweat.
Veya belki de senin evine girdiğini sanan biridir?
Or maybe it was somebody who thought they were breaking into your house?
Ben yasaları çiğnemiyorum.
I am not breaking the law.
Yeni bir gelişme var mı?
Any late breaking developments?
Ayrılmaya başladılar.
Okay, they're breaking off.
Bir şeyleri kırıp dökmesi gereken biri varsa o da benim!
If anybody should be breaking shit, it should be me!
Kalbim sızladı yahu.
Aw, y'all are breaking my heart.
¶ Breaking out is useless ¶
¶ Breaking out is useless ¶
haneye tecavüz, soygun, kasıtlı saldırı, ve hepsinde de ne kullanmış tahmin et.
breaking and entering, burglary, agg assault, and always with a... guess.
Öncelikle yaralarını halledin.
Start breaking'her in. You and hark can start on the north fence first thing in the morning. Yes, sir.
Son dakika haberleri!
This is breaking news!
Başkanlarının kaçırılması haberinin duyulması sonucunda hisselerin tepe taklak olmasını engellemek isteyen yönetim kurulu aynı gün içinde parayı yollamayı kabul eder.
The board hopes to avoid the plummeting share price that would result in the breaking news of their president's kidnapping. So, they agree to send the funds within the day.
Sizin dünyanın kırılma olduğunu kabul etmek zordur.
It's hard to accept, that your world is breaking.
Bizi çömez bir züppe bıırakmamalı.
We can't be breaking in a new dude.
Ateşi geçmeyince de antibiyotiğe başladım.
Also started with antibiotics when i saw the fever wasn't breaking.
O zaman niye ateşi geçmiyor?
So, why isn't her fever breaking?
Sizin için burada dişimi tırnağıma takıyorum.
I'm out here breaking my neck for you guys.
- o zaman.
- breaking even.
O.J. Simpson'la ilgili yeni bir gelişmeyi bildiriyoruz. Los Angeles'ta bir otoban kovalamacası.
We bring you this breaking update on the O.J. Simpson a freeway in Los Angeles...
Hertz için havalimanında sıçrıyordun bir engeli daha karizma, espri ve zekanla geçiyordun.
And when they cut away to the commercial, there you were again, leaping through the airport for Hertz, breaking another barrier with charisma, humor, intelligence.
- Bütün kurallarımı çiğniyorum.
I'm losing it. I'm breaking all my rules.
Benden ayrılıyorsun.
This is you breaking up with me.
- Haneye tecavüzden.
- Breaking and entering.
Lizzie, bilinsin ki o parayı verdim çünkü kimi geceler beni acımdan uzaklaştıran sendin.
Lizzie, I want it known, that money was for you because, some nights, it was you... .. who stopped my heart from breaking.
- Ne? - Karen Jennings'in GCPD'nin göz altından kaçırılmasından şüpheli olarak seni burada tutacağım.
- I'm holding you on suspicion of breaking Karen Jennings out of
Kanunları çiğnemenin doğru hamle olduğu zamanlar vardır.
There are times when breaking the law is the right thing to do.
Hapishaneler insanları içerde tutmak için tasarlanıyor, içeri girmelerini engellemek için değil.
Prisons are meant to stop people from breaking out, not in.
Şu an birden fazla kanunu çiğniyoruz.
I'm sure we're breaking more than a few laws right now.
GOTHAM POLİS DEPARTMANI SON DAKİKA HABERİ
GCPD BREAKING STORY
Lütfen, gitme. Lütfen, kalbimi kırıyorsun.
Please, you're breaking my heart.
Daireme gizlice girmeler, kullan-at telefon almalar, silindir çantalar falan.
Breaking into my apartment, buying a burner phone, grabbing this duffel.
Ve her nasılsa bir de sandalyeyi kırdım.
And somehow I ended up breaking a chair.
Yemek mi yiyoruz yoksa atıştırıyor muyuz?
Are we breaking a fast or eating a meal?
Bir şeyler kırmak iyi hissettiriyor.
Oh, please. Feels good breaking shit.
- Bir dakika, neyi biliyorum? King County Hapishanesi'nde kitlesel bir isyan bildirildi. Kızılca kıyâmet kopuyormuş orada.
King County prison, reports of massive riots, all hell's breaking loose out there.
Orada da kural çiğneme yok değildi hani.
No, that was a little bit of rule breaking right there.
Bacak kırmak istemiyorum.
I'm not breaking legs.
Geçtim, sadece bir gün New Mexico Barosu'nun kurallarını ihlal etmeden ya da patronunu kızdırmadan durabiliyor musun bakalım.
Hell, one day without breaking the rules of the New Mexico Bar Association, or pissing off your boss.
Söylediklerin doğruysa Jimmy evrakta sahtecilik, dolandırıcılık delil değiştirme ve hatta haneye tecavüzle suçlanabilir.
If what you're saying is true, Jimmy could be charged with forgery, fraud, falsifying evidence, even breaking and entering.
Evrakta sahtecilik, dolandırıcılık, delil değiştirme haneye tecavüz.
Forgery, fraud, falsifying evidence... Breaking and entering.
Şimdi tabağı kırıyorum!
Crash! Oh! Now I'm breaking a plate!
Birçok yasayı çiğnediğinizi itiraf etmeseydiniz yapılırdı.
Well, you might have, had you not just admitted to breaking... several laws.
- At eğitimi işinin bir parçası mı?
- Breaking horses? Is that part of your job?
Sinir krizi geçiriyorsun tatlım.
You're breaking up, honey.
Hayır, sinir krizi...
No, you're breaking...
Seninle ayrılmıyorum ki.
I'm not breaking up with you.
Bir bokum yok ama yine de kırıp döküp içeri giriyorlar.
I ain't got shit, and they keep breaking in anyway.