Brendi перевод на английский
509 параллельный перевод
Masadaki şişede biraz Brendi bulacaksın.
You'll find some brandy in the flask on the table.
Kızın giysisi kanlar içindeydi. Ocak demiri ayaklarının yanındaydı. Brendi şişesi boştu ve kız yarı sarhoştu.
Girl's dress all over blood, the poker at her feet, brandy flask empty, and the girl half-silly.
Daha sonra yine doğruyu söylediğine inandım. Brendi içmediğini söylediği zaman.
I am convinced further that she was again telling the truth when she said she had drunk no brandy.
Masanın üstünde boş bir Brendi şişesi bulmuştu.
He found the empty brandy flask right on the spot.
Polis müfettişi bizden bu haberi duyurmamızı istedi. İstediğiniz Brendi kokteyli efendim.
We've been asked by th e commissioner of police to broadcast the following... will anyone... brandy cocktail you ordered, sir.
Neden böyle büyük bir şeyi itiraf edip de, birkaç yudum Brendi içmek gibi küçük bir şey yapmadığından bile emin olursun?
Why admit a big thing like that and yet be sure she didn't do a small thing such as drink a drop of brandy?
Ve elbette Brendi şişesi.
And, of course, the brandy flask.
Bunu merak etmeden duramıyorum. Neden o Brendi ile bağlantılı özel bir gelişme olmadı?
i can't help wondering, why nothing spectacular developed in connection with the brandy.
Sanırım Brendi'yi sinirleri yatıştırıcı bulacaksınız.
I suppose you find brandy steadying for the nerves?
Brendi'yi içmiş ve sonra diğer kadının kımıldamaya başladığını görmüş.
"He drinks the brandy, " then he sees the other woman beginning to stir. " He must get away...
Brendi mi?
Grappa?
Bir şişe brendi bebeğim.
It is a bottle of brandy baby.
- Biraz brendi getir.
- Get me some brandy.
Bunlar brendi, şarap ve viski.
That's brandy, wine and whiskey.
Mükemmel bir brendi Montgomery.
An excellent brandy, Montgomery.
- M'ling, Bay Parker'a brendi getir.
- M'ling, brandy for mr. Parker.
Bebeğim brendi ister mi?
Does my baby want brandy?
Tereschenko. Biraz brendi, madensuyu ve limon.
Tereschenko, some brandy, seltzer water and lemon.
Brendi mideyi yatıştırır salatalık ve şampanya da seni kendine getirir.
Brandy settles your stomach... and the cucumber and champagne sets you up.
Tereschenko, bir brendi daha ve büyük bir şişe şampanya.
Tereschenko, another brandy and a large bottle of champagne.
Tereschenko, bir brendi daha.
Tereschenko, another brandy.
- Biraz brendi alır mısınız.
Will you have a little brandy.
Brendi!
Brandy!
Ona bir brendi ikram ederdin elbette.
You would offer her a brandy, of course.
Bilir misin hapse girmeden önce hiç brendi içmedim.
You know... I never drank until I went to gaol.
Bilir misin yanlarına bir şişe brendi koysan millet ölmekken o kadar korkmazdı.
You know, people wouldn't be so afraid of dying if they could take a bottle of brandy with them.
Bir brendi daha ver bana.
I need another brandy.
Olanların üstüne bir brendi içmem şarttı.
After what happened, I had to have a brandy.
- Ardından iki brendi daha.
- And after that, two brandies.
Git biraz brendi getir
Go and get some brandy.
- Dene ve biraz brendi ver
- Come on. - Try and give it some brandy.
Bana büyük bir brendi lütfen.
- I'll like a large brandy, please.
2 brendi ve bir Chartreuse.
- 2 brandies and a Chartreuse.
Biraz brendi getirin
Bring some brandy.
Brendi, Nicholas?
Brandy, Nicholas?
Biraz brendi getir.
Get some brandy. Yes, sir.
Herkesin brendi ve sigara eşliğindeki zafer düşlerini berbat ediyorum.
I seem to be spoiling everybody's brandy and cigars... and dreams of victory.
İçiyordun demek istiyorum. Brendi.
I mean you've been drinking.
- Bana bir duble brendi.
- Give me a double brandy.
Bana bir duble brendi daha.
Give me another double brandy.
- Üçlü brendi olsun.
- Make it a triple brandy.
Biraz da brendi.
And some brandy.
- Brendi, Bayan Isabella.
- The brandy, Miss Isabella.
Biraz brendi al.
Have some brandy.
Bu evde hiç Brendi var mı?
Is there any brandy in the house?
Brendi kalmamış.
Well, there's none there. It's empty.
- Şişedeki Brendi orada mıydı?
Brandy in the flask, was there? She doesn't deny it.
Brendi soda mı?
Brandy and soda?
Garson, bir tane de Brendi soda lütfen.
Oh, steward, a brandy and soda as well, please.
Şimdi, bir bakalım - Biraz brendi getirin, efendim
Here, let me see.
Brendi!
Brandy?