Buckley перевод на английский
709 параллельный перевод
Buckley'i verin.
Let me talk to Buckley.
- Buckley'i bağlayın.
- Get me Buckley.
Buckley?
Buckley?
Bu adam Floyd Buckley.
The man is Floyd Buckley.
Ama 20 milyon dolar kaldırmak istiyorsanız... ve şu Buckley gibi dağ dağdır diye düşünüyorsanız... size yolu göstereceğim.
But if you'd like to pick up $ 20 million... and figure, like Buckley there, that a mountain's just a mountain... I'll show you where to look.
Floyd Buckley'i nalları dikmiş bir halde buldum.
I found Floyd Buckley, sprawled and dead.
Hızın Buckley'e bir yararı yoktu artık, ama bana vardı.
Speed no longer meant anything to Buckley, but it did to me.
Maden arayıcısı değilsin, ama Buckley vurulduğunda tepedeydin.
You're no prospector, but you were up there when Buckley got shot.
Biliyorum kötü görünecek, ama Buckley'i takip ediyordum.
I know it sounds kind of bad, but I was following Buckley.
Floyd Buckley Phoenix Yolcusu Dedemin madenini bulmaya gideceğini söyleyen bu adamla tanışmak istedim.
I wanted to meet this guy who said he was going to find my grandfather's mine.
Bay Buckley, bu gazete haberiyle ilgili birkaç soru soracaktım.
Mr. Buckley, ask you a couple of questions about this newspaper story.
Ama Buckley çok zekiydi.
But Buckley was too sharp.
Buckley madeni bulsaydı, ne yapmayı planlıyordun?
What were your plans if Buckley had found the mine?
Buckley arkadan vuruldu.
Buckley was hit from behind.
Buckley düşmeden önce etrafında dönmediyse tabii.
Unless Buckley spun around before he fell.
Buckley'den çok önce, sen buraya bile gelmeden... aynı bölgede üç kişi daha mıhlandı.
You see, three other guys have been knocked off in this same area... ahead of Buckley, before you even got here.
Buckley dördüncü müydü?
Buckley was the fourth?
Bahse girerim Buckley onu bulmuştu.
Buckley, I bet he found it.
- Buckley bunu mu kastetmişti?
- This is what Buckley meant?
Buckley'de bir Peralta haritası vardı.
Buckley had a Peralta map.
Sonunun Buckley gibi olmasını istemem.
I'd hate to see you end up like Buckley.
Covin'in Buckley'i hatırlatması... heyecanımı biraz azalttı, ama sadece bir dakikalığına.
Covin's reminder about Buckley... took some of the excitement out of me, but only for a minute.
Sadece şunu öğrendim ki, Superstition'da dolaşan tek katil... Buckley'in katili değilmiş.
The only thing I learnt was that the guy who'd murdered Buckley... wasn't the only killer loose in Superstition.
Buckley'i sen öldürdün.
You killed Buckley.
- Buckley.
- Buckley.
- Buckley de kim?
- Buckley who?
Buckley bir şey işte.
Buckley.
Buckley'nin dediğine göre bir erkek o yaşta evlenebilirmiş.
Buckley says that's not too young for a man to marry.
Buckley'nin dediğine göre herkes genç yaşta evlenmeliymiş.
Buckley says everyone should marry young.
Bu çocuk yaşta yapılacak evlilikleri kimin finanse edeceğinden de bahsetti mi bu Buckley?
Did Buckley happen to mention who was going to finance these child marriages?
Buckley'den öyle bir bahsediyordu ki Musa, Einstein ve Gallup'un hepsinin bir arada olduğunu düşünürdünüz.
From the way she talked about Buckley, you'd think he was Moses, Einstein and Gallup rolled into one.
Hangisi Buckley'di?
Which one was Buckley?
Buckley bunu hesapladı.
Buckley has it figured out.
- Buckley'nin ailesiyle zaman geçireceğim.
I'm spending it with Buckley's family.
Hepsi Buckley'nin plânlarına bağlı.
It all depends on Buckley's plans.
Buckley bu tür şeylerde oldukça kararlı.
Buckley's very decided about that sort of thing.
Umarım şu Buckley birkaç basit soru sorarsam benim çok meraklı olduğumu düşünmez.
I hope that Buckley won't think I'm too nosy if I ask a few simple questions.
- Hem bu Buckley kimin nesi oluyor?
- Who is this Buckley anyway?
Ben 20 yaşındayım Buckley ise 26 ve biz yetişkin insanlarız.
I'm 20 and Buckley's 26, and we're grown people.
Buckley hakkında şu kadarını söyleyebilirim ki kimsenin desteğini istemeyecek türde biridir o.
As far as you supporting us, I'll tell you right now he's the kind that wouldn't let anyone support him.
Buckley, dünyada gelip de senden yardım istemez. Açlıktan bir deri bir kemik kalsak bile.
Buckley wouldn't come to you for help, not even if we were starving in the gutter.
İşte bu. Buckley Dunstan.
That's what it is.
Ayrıca kendisi harika bir işadamı.
Buckley Dunstan. And he's a wonderful businessman.
- Sana Buckley desem olur, değil mi?
- You won't mind if I call you Buckley?
Buckley hususunda hiç endişelenmiyordu.
She wasn't worrying about Buckley.
Akşam karşımıza geçip Buckley ile evleneceğini söyledi. Tatlı değil mi?
She sits there tonight and says, I'm marrying Buckley.
- Buckley için endişelenme.
- Oh, don't worry about Buckley.
Öncelikle, Buckley, bu eve ve içindekilere baktığında muhtemelen bu adamın durumu bayağı iyidir diye düşünüyorsundur.
Yes, sir. In the first place, Buckley, you look at this house and everything and you probably think, He's well-off.
Biz de Buckley için aynen sizin gibi hissediyoruz.
Well, we feel just the same way about Buckley.
Buckley.
Buckley.
Buckley hakkında...
About Buckley...