Bunch перевод на английский
18,573 параллельный перевод
Cidden inanamıyorum.
Bunch of cheapskates.
Bana Newark'ta bir sürü işe yaramaz mülk aldırıp onları kendisinin gizli ve tek faydalanıcı olduğu bir yediemine koydurdu.
She had me buy up a bunch of rundown properties in Newark, put them in a trust where she was a secret sole beneficiary.
Burada olağan dışı bir şeyler oluyor ama cinayet soruşturmasına dalıp şerife etrafında görevliler varken soru soramazsın.
There is something unnatural going on here, but you can't just walk up in front of a bunch of officers and demand that the sheriff give you details on a murder investigation.
Bürodaki bir arkadaşından bir grup dosyanın fotokopisini istemişti.
He asked a friend at the Bureau for copies of a bunch of files.
Hadi ya! Cinsel becerimi puanlamanı istesem...
I pulled a bunch of hanky-panky on everybody, OK?
Birkaç kere hem de. Anlarsın ya?
A bunch of times, if you know what I'm saying, huh?
# Bir yığın aptal kediyle #
♪ With a bunch of stupid cats ♪
O ve diğer satıcı kondomları Utopiumla doldurup yutmuşlar.
Him and this other dealer swallowed a bunch of condoms full of Utopium.
# Yada çoğunun #
♪ Or a bunch ♪
Temizlenmek için birkaç kez duş almam gerekeceğini hissediyorum.
I feel like I want to take a bunch of showers.
İçeri girdiğimde gördüm, bir sürü güvenlik kamerası vardı. Kontrol etmek zor olmaz.
I know I signed in and there was a bunch of security cameras.
Kullanmam için bana nakit para verdi.
He gave me a bunch of cash to use.
Nişanlısını zombiye dönüştürdüğün, işini kaybetmesine sebep olduğun ona yakın olan çocukları öldürdüğün, kaçırıp dondurucuda tuttuğun ve ölene kadar işkence ettiğin adamı?
You know, how you turned his fiance into a zombie, then cost him his job, killed a bunch of kids that were close to him, kidnapped him, locked him in a freezer and tortured him, before finally stabbing him to death?
Farklı şeyler var.
Just a bunch of random stuff.
Sabah üç gibi bir sıçan çetesi geldi ve ortalığı dağıtmaya çalıştılar.
Around 3 in the morning, a bunch of possums decided to set up shop in here.
Birkaç sefil velete bakayım diye.
To take care of a bunch of needy brats.
- Sinirlendi, çünkü bir sürü saçma sapan brunch fikri var seni salak.
- if you could just make a decision. - She's just mad because she had a bunch of dumb brunch ideas, you damn fool.
Kafasının içinde bir İrlanda Festivali var sanki patates kabukları, kırık arabalar, kemanla çalınan bir melodi tamamlanmamış rüyalar, kanlı formalar ortalarda gezinen, adları Moira olan birkaç kadın. Tamam.
It's like an Irish carnival up there... just potato peels, broken rides, fiddle music, dreams left unfulfilled, bloodied soccer jerseys, bunch of women limping around named Moira.
... birkaç doğacı hippiye.
To a bunch of maple-sucking tree huggers.
Motorola'nın güvenliği, teknik güvenliği falan var ama hazineye ulaşmam iyi bir çene ile sadece 15 dakika sürdü.
Motorola had a bunch of security, technical security, but it only took me 15 minutes with a good gift of gab to get the crown jewels.
Bir grup öğrenci zamanda geri gidip hitleri öldürmek istemiş
A bunch of students wanted to go back and kill Hitler.
Audrie Pott intihar etmişti ve bir sürü şey olmuştu.
And Audrie Pott committed suicide and there was a bunch of...
Ağabeyimin birkaç arkadaşıyla birlikte evinin bodrumunda içiyorlardı.
And him and, um, a bunch of my brother's friends were drinking at his place in his basement.
İçlerinden ne yaptığını bir tek o çocuk itiraf etti.
He was the only one out of the whole bunch that admitted what he did.
Ama artık Dylan da bu işin içindeydi ve bir avuç zorbaya boyun eğmek istemedi.
But Dylan was part of this now and didn't want to give in to a bunch of bullies.
Birkaçımızın o gelire bel bağlamasını bekledi. Çünkü o bizim tek gelir kaynağımızdı.
She waited until a bunch of us relied on that income because that was our only source of income.
Bir sürü kötü el yazısına benziyor.
It looks like a bunch of scribbles.
Hazır olsalardı bir sürü eleman, sunum malzemeleri, video izleme ünitesi Allah ne verdiyse getirirlerdi.
If they were ready, they would have brought a whole crew and a bunch of video equipment, a bunch more files, all kind of shit.
Ama sivillere karşı kullanan ülkelere satıyorsunuz.
So you sell it to a bunch of countries who do use it against civilians.
Bu eğri büğrü yazılar mı?
A bunch of squiggly lines?
Walter'a kızdın diye sırf onu kızdırmak için kurumsal kartıyla bir sürü manasız pahalı şey mi aldın?
You were mad at Walter so you charged a bunch of expensive nonsense to the corporate card just to annoy him?
Sadece bir avuç deve ve pislik vardı.
It was just a bunch of camels and shit.
McCarthy ve ölen annesi defalarca aynısını tekrarladı
Both McCarthy and the dying mother said it a bunch of times.
Bunlar bir avuç tersane işçisi ve futbol anneleri gibi.
It's like they're a bunch of Docker dads and soccer moms.
Ortak odanın her zaman kalabalık olduğunu söylemiştin bir sürü motorcuya görünmeden kilidi nasıl açacak?
You said the common room is always crowded, how's he supposed to pk a lock without a bunch of bikers seeing him?
Yani onca yolu bu saldırıyı gerçekleştirmek için gelirsin ve sonra da durup birkaç insanın hayatını mı kurtarırsın?
So, you come all this way to carry out this attack, and then stop to save a bunch of innocent people's lives?
İş birliği yapmadığına göre korunaklı tutuklama yapmayacağım. Birkaçımız diğer tutuklular senin polis olduğunu öğrendiklerinde ne kadar dayanacağına dair iddiaya girecek.
You're not cooperating, so I'm taking protective custody off the table, and a bunch of us are wagering on how long you're gonna last once the inmates find out that you're a cop.
Sahipleri gece hayatları olmayan bir grup insan.
Owned by a bunch of lowlifes.
Sen olmasan...
Thanks a bunch.
457 ) } gelmek ister misin bizimle? Arkadaşlar!
A bunch of us are going out soon.
60 ların radikal gruplarından biri değil o yüzden mi leah morino sherborne hotelinin önünde protesto düzenliyor çünkü sherarborne aynı işi yapan kadınlara erkeklerden
Women for Change is not a bunch of'60s radicals. Oh, yeah, then why is Leah Marino leading a protest down at the Sherborne Hotel?
Bir dolu eşya bu hafta geldi.
A bunch of stuff came this week.
Bana türlü yalanlar söyledi.
Fed me a bunch of lies.
Kendine asıl neden kızdığını sormalısın. Yalan söylediği için mi?
All you adults are a bunch of phonies.
Bir avuç mal herif, geçmişi düşünemeyen ama o topu potaya sokabilen herifler.
A bunch of dumb animals, can't think past anything but getting a ball in a hoop.
Bunch, baksana.
Yo, Bunch.
Herif tam bir göt, Bunch.
Guy's a dick, Bunch.
Sorun nedir Bunch?
What's the problem, Bunch?
Tüm belgeleri bir avuç adamın, hatta belki de çocuğun demeliyim, milyonlarca belgeyi haftanın 7 günü 24 saat vasıtasıyla taradıkları Hindistan'a yolluyorlar.
I designed it. They put the files on a plane to India, where they got a bunch of guys... Or kids, for all I know...
Hemen telaşlanma.
No one knows who it is. Don't get your bells in a bunch.
erkek türünü yok etmek fikrinden bizim dikkatimizi dağıtmayı sağlamak aman Allahım evet ve biz onun cinayetini çözüyoruz
These so-called feminists are nothing but a bunch of Lez-banese man-haters, and the reason they're always screaming about their reproductive rights is to distract us from their real plot, which is getting rid of the male species. Oh, good Lord. Yeah.