Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ B ] / Bıç

Bıç перевод на английский

12,011 параллельный перевод
İçeri girip Bayan Bıçaklayıcıyı halledip Caroline'ı almam için yeterli bir süre.
Just enough time for me to get in, take out little Miss Stabby-Pants, and grab Caroline.
Bir vampir kalbinden bıçaklanırsa bu kılıç sihirli bir kanal gibi davranır onların ruhunu bu kötü taşa aktarır.
When a vampire is stabbed through the heart, the sword acts as a magical conduit, transferring their spirit into this nasty stone.
Adilce, etraflıca ve bıkıp usanmadan bu ilişkinin sonucunda ortaya çıkan her türlü halkın güvenini ihlal eden durumu ortaya koymaya söz veriyoruz.
And we promise to fairly and thoroughly and relentlessly pursue any violation of the public trust in this affair.
B uç. C uç.
C, go!
Masum bir adamı kendi arabasından çıkarıp, arabasını da sokakta öylece bırakamazsınız.
You guys can't pull an innocent man out of his own car and just leave it parked on the street.
Elimizde, cesetleri bir hastaneye bırakırkenki görüntünüz var. Sizi, 300 bin dolar nakitle ülkeden çıkmak için bir uçağa binmeye çalışırken yakaladık!
We have video of you leaving their bodies at a hospital, and we caught you trying to board a flight out of the country with $ 300,000 in cash!
- Tamam, çığlık atmayı bırak. Sadece kurtardım seni, dumdum.
Okay, stop screaming.
Hey, bırak çığlığı.
I just saved you, dumb-dumb.
Öyle bir şey olmayacak, Regina. Çünkü senden ders aldım ve bu laneti, onu kıracak tek şeyden yoksun bıraktım. Kurtarıcı'dan.
It's not going to happen, Regina, because I did learn from you, and I built this curse without the one thing you need to break it... a savior.
O kılıcı onarmaya çalışmayı bırak yoksa evliliğin ve krallığın sonsuza kadar kırık kalacak.
Stop trying to mend that sword, or your marriage and your kingdom will be broken forever.
Ona, kılıcı birleştirmesini ve Merlin'i serbest bırakmasını emredebilirim.
I can command her to reunite the sword and free Merlin.
Buraya, sana kılıcı bırakmanı söylemeye geldim.
And I'm here to tell you, leave the sword alone.
Excalibur'u çıkarmamı istiyorsa o zaman bıraksın deneyeyim. Başarısız olduğumda o da yoluna devam eder.
If she wants me to pull Excalibur, then... then let me try.
Özel Operasyonlar, arama alanının çapını 8 kilometreye çıkardı.
Currently, S.O.B. is expanding its grid search to a five-mile radius.
Bırak çıksın.
Just let it out.
Çömleğin onda bıraktığı etki belki de daha kalıcı bir safhaya geçmiştir.
The Shard within her brought visions. Perhaps it's taken on a more permanent state.
Bu yüzden onu yırtıcıların eline bırakamayız.
That's why we can't leave it to predators.
Ar-arama s-s-sebebim s-sebebim b-benim...
How can I help you? - I'm c-c-calling a-about mmm mm mm hello?
Eğer herkes bağırmayı ve çırpınmayı ya da o hareket her neyse onu yapmayı bırakırsa... Pardon.
If you could all just stop screaming and chanting and making whatever that gesture means... excuse me.
Yargıcı onu bırakmıyor.
She's... The judge is
- Sayın Yargıç, biz Chagall tablosunun Bayan Smulders'in temizlikçisine bırakıldığını düşünüyoruz.
Your Honor, we believe that the Chagall painting was left to Mrs. Smulders'housekeeper,
Mısın sen beni görmek her zaman çığlık bıraktığımda?
When you gonna stop screaming every time you see me?
Hemen çıkar! Bizi yalnız bırak.
Away! Leave us.
Nik ve ben düşünüyoruz ki bu aşağılık etki altına alma hareketin ortaya çıktığına göre, gerçekten de bin yıl önce bıraktığımız yerden tekrar başlamamıza engel olacak bir şey yok.
Aurora and I have come to an agreement. Yes. Nik and I find that, now your vile act of compulsion has been revealed, there's really no reason why we can't pick up where we left off a thousand years ago.
Bir dahaki sefere beni o bunaltıcı manastırda bırakma. Mesaj alındı.
Well, next time, don't leave me a prisoner in some stuffy monastery.
Bir anlamı varsa eğer, Aurora'nın düşüncesiz eylemleri beni dehşet içinde bıraktı... ama seni temin ederim... eğer buradan tek parça halinde çıkarsam... Cami'ye hiçbir şey olmayacak.
For what it's worth, I was horrified by Aurora's thoughtless actions, but, I assure you, Cami will be fine, provided I'm allowed to leave here with my head intact.
Bu adamlar bununla başa çıkamazsa, ya işi bırakırlar ya da ürünleri toplamaya başlarlar.
Guys out here can't handle that, and they either wash out or end up doing the product.
Ve şu an içinde bulunduğumuz çılgınca durum. İşte bu senin arkanda bırakmak...
this craziness we find ourselves in, it's exactly what you swore
Mesleki şikayetler, bazı durumlardaki ulusal çıkarlar bu saldırıyı durdurmak için birlikte çalışmak adına bir kenara bırakıldı.
Professional grievances and, in some cases, national interests have been put aside in a unified effort to stop this attack.
Evet, dün akşam Lois ile üzerinde oynaşmak için o'nu buraya çıkardık. Ben de kurusun diye burada bırakayım dedim. - "Kanepe."
Yeah, Lois and I dragged it out here last night for a little hump sesh, so I figured I'd let it dry.
Şu an önemli olan tek şey Julian'ı bulup eve dönememesini sağlamak eğer dahil olmayacaksanız araba yolculuğundan çıkarın beni bırakın gideyim.
The only thing that matters now is that we find Julian and make sure he can't come home, so if you're not in, spare me the car ride and let me out.
Annemiz bize ölümüyle ilgili yalan söyledi oğullarını bıraktı, yeni bir aile kurdu ve bizi sonsuza kadar unutmak için yoldan çıktı!
Our mother faked her death, left her sons behind, started a new family, and went out of her way to forget us forever!
Üstünkörü bir çeviriyle şey gibi bir anlamı var... "Saklı olanı çıkartın." ya da "Saklıyı hür bırakın."
Loosely translated, it would mean something like "Free what's hidden"
Bu adamı, "B" ve "C" takımlarımız iki haftadır takip ediyor.
We've had "B" and "C" teams following him for over two weeks.
Açıkçası bunca yıldan sonra böyle bir saçmalığa maruz bırakılmak, gerçekten bıktırıcı.
You know, it's just... it's awfully tiring, after all these years, to be subjected to this sort of shit.
Hepiniz dışarı çıkıp bizi yalnız bırakın.
Out, all of you, leave us.
Kılıcını bırak.
Leave your sword.
Nadir bir kan grubu olsa dahi, "a-b-c" genel vericidir.
Okay, so, even in a significant bleed, "A-B-C" applies.
A - B - C
A-B-C-D-E-F-G?
Yani diyorsun ki, sadece uyuşturuyu yasa dışı olmaktan çıkarmak yetmez aynı zamanda Amerika'yı tedavi olanaklarını artırmaya bir başka deyişle, mızmızlanmayı bırakıp insanlara yardım etmeye ikna etmem gerek.
So, what you're saying is it's not just taking back the criminalization part of drugs, I am also gonna have to convince the United States to increase treatment, basically take the stick out of our ass, and help people.
Çünkü ortaklığı verirken bana güvendin ve ben de seni karanlıkta bırakmayarak bu güveni boşa çıkarmamaya çalışıyorum.
Because you trusted me with being partner and I'm trying to repay that trust by keeping you in the loop.
Ve bu hareketin şirket dışına çıkmasını istemediğimden iç tüzüğün 28-B maddesine göre Harvey Specter'ın süresiz ve ücretsiz uzaklaştırılmasını talep ediyorum.
And since I would rather not go outside the firm to take legal action, pursuant to section 28-B of the bylaws, I am placing Harvey Specter on immediate unpaid suspension.
Ben olsa kırıklara öncelik verirdim, dostum.
I'd concentrate on those, dude. It's the A-B-C theory...
Promili.08'di, yasal sınırın biraz üstünde.
His B.A.C. was.08... Just above the legal limit.
Hardman'a arka çıkmayı bırakmamı istiyorsun.
You want me to stop backing Hardman.
Duruşması olan benmişim gibi davranmayı bırakırsa muhalif olmama gerek yok, sayın yargıç.
I'll have no need to be hostile if she stops acting like I'm the one on trial here, Your Honor.
Ve sende insanların görünüşlerine aşırı dikkat etmeyi bırakırsan içinde bulunan cinselliği dışarı çıkarabilirsin.
And if you would stop paying attention to the way people look, then maybe you would get out of that rut you're in.
- Ayrıca HIV, Hep B, C kontrolleri de yapılacak.
Right. Okay? And I will also test you for HIV, Hep B, C.
Dr. Bell'e "B" planı ya da "C" planı ya da ne demek ister bilmiyorum ama yeni bir plan bulması gerektiğini söylemeye.
To tell Dr. Bell that she needs a plan "B" or plan "C" or whatever she wants to call a new plan at this particular point.
Dr. Sekara, yanıma gelip plasentayı çıkarmama yardım eder misin? Bırakalım da kızlarıyla tanışsınlar.
Okay, Dr. Sekara, why don't you come down here, help me deliver the placenta, and let these parents meet their daughter?
Gerginlik seviyeni 10 üzerinden 20'ye çıkartacağım. Maruz bırakma terapisi bu.
I am gonna crank your stress levels up to a 20 on a scale of one to ten- - it's exposure therapy.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]