Carbon перевод на английский
2,216 параллельный перевод
Karbon fiber kaskı, paraşütçülükte kullanılır. Ama giysisi yanmaya dayanıklı.
Carbon fiber helmet's designed for skydiving, but the suit is flame-retardant.
Kurbanın boynundaki yarada bulduğumuz parça, karbon fiber çıktı.
The fragment we recovered From the victim's neck wound is carbon fiber
Birim hücrede iki karbon atomu bulunuyor.
Unit cell contains two carbon atoms...
Lima fasulyesi değil, karbon atomu.
Not lima beans, carbon atoms.
Daha büyük karbon atomları lazım.
Needed bigger carbon atoms.
Ben karbon atomları yaparken sen de proton ve nötronları ayırabilirsin.
You can start sorting protons and neutrons while I build carbon atoms.
Fotosentez yapan bitkiler güneş ışığını, karbon dioksiti enerjiye dönüştürmek için kullanırlar ve bu işlemle oksijen açığa çıkar.
Photosynthesising plants used sunlight to convert carbon dioxide into energy and in the process released oxygen.
Bu dönüm noktasının merkezinde, olağanüstü bir element var - karbon.
The breakthrough centred on an extraordinary element - carbon.
Bu karbon elmasın en saf hali.
This is carbon in its purest form diamond.
Fakat karbonun bizim için bundan daha değerli olan halleri de vardır çünkü karbon Dünya'daki tüm yaşamın temelidir.
But there are other forms of carbon that are far more valuable to us than this because carbon is the basis for all life on Earth.
Bitkiler, atmosferdeki karbon dioksitten karbonu ayırmak için ve canlı dokularını yaratmak için güneş enerjisini kullanırlar.
Plants use the sun's energy to extract carbon from carbon dioxide in the atmosphere, and use it to create their living tissue.
Güneşten ısı olarak gelen enerjiyi açığa çıkararak ateşi yakan karbondur.
It is this carbon that burns in a fire, releasing the energy that originally came from the sun as heat.
Yakıt karbon açısından ne kadar zengin olursa, o kadar fazla ısı üretir.
The more carbon-rich a fuel is, the more heat it produces.
Sadece kısmen yanıyor ama bu şekilde daha saf ve karbon zengini olan yakit olan kömür üretilir.
It only partially burns, but in doing so it creates a much purer, carbon-rich fuel charcoal.
Yeni bir karbon kaynağı gerekiyordu.
A new source of carbon was needed.
Sonuç olarak, karbon zengini bir çok ağaçların bir çoğu gömüldü Dünya tarihinin bu kısmı karbonafiber olarak bilinir Karbon Çağı.
In fact, so many carbon-rich trees were buried that this period in the Earth's history is known as the Carboniferous - the Age of Carbon.
Mevcut karbonu yakmak yerine, kömür bize Dünya'nın geçmişinden gelen büyük ve yeni bir kaynağa erişim sağladı.
Instead of burning carbon from the present, coal gave us access to a huge new source of carbon from the Earth's past.
Bugün gezegenin eski karbon depolarının dünyamız üzerinde daha büyük etkisi var.
Today, the planet's stores of ancient carbon have an even greater impact on our world.
Bu darbe başka bir karbon türüne dayanıyor.
That impact hinges on another type of buried carbon.
İçerisi bu eski karbon deposunun, nereden geldiğini ve nasıl oluştuğunu gösteriyor.
Inside is evidence that reveals where this other store of ancient carbon comes from and how it's made.
Hayat dolular hepsi karbondan oluşuyor.
They're teeming with life all made from carbon.
Milyonlarca yıl sonra, bu iskeletler karbon tortularına dönüştü... ve tuz katmanlarının altına gömüldüler.
Over millions of years, these skeletons are transformed into a sludge of carbon and buried under sediment and layers of salt.
Yoğunlaşmış karbon enerjisinin esas kaynağı bu.
It's the ultimate source of concentrated carbon energy.
İnsan medeniyetindeki her büyük ilerleme daha enerji zengini karbonları Dünya'ya yaymamızı sağladı.
Every major advance in human civilisation has been made possible by our ability to raid the Earth for ever more energy-rich forms of carbon.
Ancak karbon temelli yakıt ile olan aşkımız bir sona yaklaşıyor.
But our love affair with burning carbon-based fuel is coming to an end.
Karbonun kendisi problem haline geldi.
Carbon itself has become the problem.
Ve eğer bu demek oluyor ki, insanlık medeniyeti gelişmeye devam edecekse bu süreç ve karbon yakma arasındaki bağı koparmak zorunda kalacağız.
And that means if human civilisation is to continue to advance, we will have to break the link between progress and the burning of carbon.
Carbon Hill.
Carbon Hill.
Karbonmonoksit.
Carbon monoxide.
Bilindik şeyler, tıpanın karbon tarihi balmumunun moleküler testi camdaki spektroskopik ışık kırılması falan.
Standard stuff - carbon-date the cork, Run a molecular test on the wax, Spectroscopic refraction on the glass.
Aynı zamanda karbonmonoksit dedektörü.
It's also a carbon monoxide detector.
Şuna da bak! Karbon King hem de.
Wow, check it out... carbon king.
Gerçek olduklarından emin olmak için karbon yöntemi ile yaş belirlememi istemişti.
He asked me to carbon date them, wanted me to make sure it was real.
Bir organizma ölür ölmez karbon girişi durur.
As soon as an organism dies, it stops taking in new carbon.
Özellikle karbon 14 üzerine odaklanıyoruz. Beden ölür ölmez bozunmaya başlar. Bozunma oranına bakarak ölü organizmanın yaşını mükemmel doğrulukta tahmin edebiliriz.
Specifically, we focus on carbon 14, which starts to decay in the body as soon as it dies, and by examining the rate of decay, we can actually date the age of the dead organism with incredible accuracy.
Karbon testindeki çelişkiyi görünce Medina'da...
And so did Medina when he discovered the discrepancy in the carbon dating.
Oksijen çektiğinizi ve karbondioksit üflediğinizi duyabiliyorum.
I can hear you metabolizing oxygen and expelling carbon dioxide.
Tarla açmak için ormanlar yakılarak temizlendi bu da atmosferdeki karbon dioksit miktarını arttırdı.
Fires were used to clear the forests for farmland, which increased the amount of carbon dioxide in the atmosphere.
Karbon dioksit ve metanın her ikisin de güçlü sera gazları.
Both carbon dioxide and methane are powerful greenhouse gases.
Karbon dioksit ve metan oranı son 15 milyon yılın en üst seviyesinde.
Levels of carbon dioxide and methane are higher than at any time in the last 15 million years.
Atmosfere saldığımız fazla karbon dioksit okyanuslar tarafından emildi.
Some of the extra carbon dioxide we've pumped into the atmosphere has been absorbed by the oceans.
Metan, kabon dioksite göre 20 kat daha kuvvetli bir sera gazı.
Methane is 2o times more potent than carbon dioxide as a greenhouse gas.
Bu süreç, atmosferdeki karbon dioksitin yağmurda ve karda çözünmesiyle başlar.
The process begins when carbon dioxide in the atmosphere is dissolved in rain and snow.
Burada, karbon deniz canlıları tarafından özümsenir.
Here, the carbon is absorbed by marine creatures.
Bu canlılar öldüğünde, deniz tabanına çökerler ve nihayet kaya haline gelerek, karbonu hapsederler.
When these die, they sink to the sea floor, eventually becoming rock, locking the carbon away.
Bu atmosferden daha fazla karbon dioksit çekilmesini sağlayarak gezegeni soğuttu ve nihayet Arktik'in yeniden donmasını sağladı.
This drew more carbon dioxide out of the atmosphere, cooling the planet and eventually leading to the re-freezing of the Arctic.
Karbonun gömülmesi uzun süredir, gezegenin tek korunma yöntemi ancak bizim de bunu yapmayı denememizin önünde hiçbir engel yok.
Burying carbon has long been the sole preserve of the planet, but there's no reason why we can't have a go at doing the same thing ourselves.
Atmosferdeki karbonu çekmeyi sağlayacak yeni yöntemler geliştiriyoruz.
We are now developing ways to take carbon out of the atmosphere.
Bu yöntemlerden biri, alg tomurcuklarının büyümesini hızlandırmak. Böylece fotosentez yoluyla atmosferdki karbon dioksiti çekebilirler.
One method is to stimulate the growth of immense blooms of algae that use photosynthesis to draw carbon dioxide from the atmosphere.
Ancak en büyük zorluk karbon dioksitin, en başta atmosfere erişimini durdurmak.
But the biggest challenge is to stop carbon dioxide reaching the atmosphere in the first place.
Karbon sonuçlarınız doğruymuş.
Your carbon dater was right.