Clues перевод на английский
2,208 параллельный перевод
Danny'nin kıyafetlerini incelenmesi için gönderdim,.. ... belki herhangi bir ipucu bulabilirler.
Uh, well, I sent Danny's clothes to Layout, in case they can yield any clues.
İpuçlarını bulur bulmaz sana mesajlayacağım.
I'll text you clues as I get them.
[ALMANCA] Laboratuar, Hoca'nın evinde TAF patlayıcısına ait emâreler bulmuş.
The laboratory has found the clues of explosive TAF in hodja's house.
Şu anda ellerinde hiç ipucu ya da tanık yok.
Well, at the moment there are no real clues or witnesses.
Araştırmacılar enkazı inceleyerek bu korkunç suçun faillerini ortaya çıkartacak ipuçlarını arıyorlar. Patlamayı şimdilik üstlenen olmadı.
Investigators are combing through the debris, looking for clues that might identify the perpetrators of this horrendous crime.
"Yavru Kedi Yumağı"
Kitty Cat Clues?
Vasat bir hırsız evlere zorla girip, arkasında bir sürü ipucu bırakır. Ama ben bırakmam.
The average burglar breaks in and leaves clues everywhere, but not me.
Aval aval gezinmeni bitirir bitirmez adamlarım da asıl delilleri bulabilir.
Ticktock. Sooner you're done fooling around, sooner my people can find actual clues.
Belki bize kimin yazdığı hakkında ipucu verir.
Maybe it could give us some clues as to who wrote them.
Onlar bize çalışıyorlardı ya vardı ipuçları gömülü tasarımları?
Were they trying to contact us or were there clues embedded in the designs?
Onlar fütüristik ipuçları olabilir bizim nihai bize rehberlik Kader veya antik semboller bizim nihai önünü yıkım?
Could they be futuristic clues guiding us to our ultimate destiny or ancient symbols paving the way for our ultimate destruction?
Belkide Afrika kıtasının millerce ötedeki tarfında daha fazla kanıt bulunabilir.
Perhaps more clues can be found thousands of miles away on the other side of the African continent.
Tarih öncesi astronotların binlerce yıl önce dünyaya geldiğini savunanlara göre, Tarih öncesi sanatsal çalışmalar çok daha fazla delil sağlayabilir. gittikçe gelişen büyüyen deliller : Eski mısırdaki duvar kabartmaları ve heykellerden
For those who believe that ancient astronauts came to Earth thousands of years ago, prehistoric artwork provides more clues in what they claim is a growing body of evidence- - from wall carvings and statues in ancient Egypt to tribal traditions and exotic masks in West Africa
İşte ipuçlarınız.
Those are your clues.
Orada daha fazla delil olabileceğini hiç düşünmüyor musun?
You ever consider there might be more clues there?
Yerini bilmiyoruz, ipucu yok.
No location, no clues at all.
Niye bir katil dedektifleri olay yerine çekip sonra da onları ipuçları ile beslesin ki?
Why would the killer lure detectives to the scene and then start feeding them clues?
Bunca zamandır kanıtları görüyor muydun?
Have you been seeing clues this whole time?
Herb'ün canlı yem dükkanına gidip kanıt arayacağız.
We're heading for Herb's live bait shop, dig up some clues.
Bunu nasıl yaptığına dair ipuçlarını sonraki bir alışveriş yolculuğunda buluyoruz.
'Clues to how he did this come from a later shopping trip.'
Evrenin büyük kısmını kaplıyor olması olası olan karanlık enerjinin ipuçlarını bulduk.
Clues to dark energy that may make up most of our universe.
Belki de hayatının burada sonlamasından endişe ediyordu, o yüzden yaptıklarıyla ilgili bana ipuçları bıraktı.
Maybe he was worried he might end up out here, so he left me clues in case he did.
İpuçlarını izledim.
I followed your clues.
Şanslıyız ki her yerde ipuçları var ve en önemli olanı hemen başımızın üzerinde duruyor.
Luckily, there are clues everywhere, And the most important one is right above our heads.
İpuçlarını izleyerek evrenin çok uzun zaman önce Büyük Patlama dediğimiz bir olayla var olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
Follow the clues, And we can deduce that a very long time ago, The universe simply burst into existence,
Ama tıpkı açıklayamadığı bir şeyle karşılaşan bir dedektif gibi kanıt toplayıp ipuçlarını takip etti ve sonunda oluşturduğu görüş o kadar güçlüydü ki Galen'in kalan sistemi de yerle bir oldu.
But like a detective who comes across something he can't explain, he gathered evidence, he collected clues, until finally, he had built such a powerful case that he brought Galen's remaining system clattering to the floor.
ipuçlarini aramak inanilmaz zor.
Searching for clues is incredibly difficult.
sansliyiz ki bazen ipuçlari bize geliyor.
Fortunately, sometimes the clues come to us.
Ve geride kalmis olabilen ipuçlarini ariyorlar.
And looking for clues it may have left behind.
Karanlık enerji kamerası, bir gecede gökyüzündeki devasa yığını kapsayabilecek ve bunu 5 yıl boyunca, resimlerine daha fazla detay ekleyerek, evrenimizin ve karanlık enerjinin nasıl geliştiğinin ipuçlarını arayacak.
The Dark Energy Camera will be able to cover huge swaths of the sky in a single night and will keep on doing so for five years, slowly building up more detail in its images, searching for clues about how dark energy has evolved as our universe has evolved.
Eğer Ben haklı ise, yaşamın kökeni hakkında ipuçları aramak için en iyi yer, şu anda ölü bir gezegenin yüzeyinde olabilir.
If Ben is right, the best place to look for clues to the origin of life might be on the surface of planet that's now dead.
Aynı yöntemle yapılmış başka bir şey buldum.
Nothing on the clues or answers. But I did find something
11 uluslararası büyük gazetede aynı ipuçları barındıran bir bulmaca yayınlanmış.
1983. Crossword puzzles in 11 major international newspapers, with identical clues.
Bazı özdeş ipuçları eşinizin öldüğü gün farklı birkaç gazetenin çapraz bulmacalarında ortaya çıktı.
Identical clues showed up in several crossword puzzles in different newspapers on the day your husband died.
- Aslında restorana gidip iz bırakmışlar mı bakabiliriz.
Go, team. Well, you know, we could go back to the restaurant, see if they left any clues behind.
Şimdi bunu kimin yaptığına dair kanıtınız var mı? Hayır.
Now, you have any clues about who might have done this?
Ama deliller vardı ve ben...
But there were clues, and I...
Mistik bir macera garantisi, gizli ipuçları, macera, sahte ipuçları *, şeytani kazıklamalar *, ve dorukta heyecan, kafaya inen aşırı darbeler, maddi olmayan zenginlikler hakkında dersler verebilir.
The promise of mystery, adventure, hidden clues, action set pieces, red herrings, diabolical double-crosses and a thrilling climax that ultimately bashes us all over the head with a lesson about the importance of non-material possessions.
Gizli ipuçları size yol gösterecek.
Hidden clues will guide you.
Eğer hazine ile, ipucu ile ilgili bir kelime daha duyarsam kus...
Gah, if I never hear another word about treasures or clues, or, huh?
Tamam, arkadaşlar ayrılalım ve ipucu araştıralım.
All right, gang, let's split up and look for clues.
Ben Öğütücü müyüm?
All the clues fit.
Yani, ipuçlarımız denizanası toksini ile bir küpe.
So our only clues are jellyfish toxin and an earring.
Neden üç ipucu da bir değil?
What if it's three clues, instead of one?
İpuçları sizi bekliyor, çocuklar.
- Clues await, children.
İpuçları sizi, Crystal Cove'dan beslenen bu lânet sırra götürecek.
Clues that will lead you to the cursed secret That feeds on crystal cove.
İpuçlarını deşme, Stevie.
Stop digging for clues, Stevie.
Onun için yanlış ipuçları bıraktım.
I also ordered false clues to be left for him.
Ofisine girebilmek istiyorum. İpucu bulabileceğim özel odaya.
I just wanted access to his office, the inner sanctum where I could find clues.
İpuçları ara.
- Look for clues.
Tam tamına 14 yolu var.
by reading clues in nature- - 14 ways, to be precise.