Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ C ] / Constantly

Constantly перевод на английский

3,215 параллельный перевод
Burnu büyük herifin tekiydi, sürekli geç kalıyordu tuzlu bong suyu kokuyordu.
I love a hot underdog? He was totally conceited, constantly late, and smelled like salt and bong water.
Bu yapmaman gerektiğini bildiğin halde durmadan aptalca şeyler yaptığın anlamına geliyor.
It means you're someone who should know better, but you constantly do stupid things.
Matty'nin kalıcı çekiciliğini, sürekli olarak hatırlatılıyordu.
I was being constantly reminded of my lingering attraction to Matty.
Ama benim için bağlılığın bir karanlık tarafı var. Sürekli aynı soruyu soran karanlık bir kısım.
But for me, commitment has a shadow side, a darker drive that constantly asks the question...
Safra kesesi ameliyatıydı.
- It is! It's about how you constantly ignore me!
İşine ne geliyorsa onu yapıyorsun!
Constantly! You do what works for you.
Yani sen sürekli olarak, gerçekten oraya ait olan insanların hedefi haline gelmiş olmalısın.
I mean, you must have constantly have been a target for all those ethnic people who actually belong there.
- Evet
Constantly.
Onun yaşındaki biri devamlı seks istiyor.
A man his age wants to have sex constantly.
En çok hangi filmi izler?
What movies does she constantly watch?
Harika. Çünkü ben de sürekli'kafa'arıyorum.
That's crazy,'cause I'm constantly looking for head also- - all the time.
Buranın dışında, durmaksızın azalan bir dünya var.
There's a world out here, constantly peddling.
Ağzında yemek varken durmadan konuşması olabilir mi?
How about "constantly talks with food in her mouth"?
Hele haftasonları.. bir sürü sarhoşla dolu
Especially on the weekends. I'm constantly stumbling over drunks.
Bir takım sesler sürekli sorgulayıp, analiz yapıyorlar.
They're-they're like voices, constantly questioning and analyzing.
Daima dökülüyor...
He is constantly shedding.
- Hep çalışıyor.
- Constantly work.
Oldukça kaşındırıyor ama dürüst olmak gerekirse kafam zaten sürekli kaşınıyor.
It's really itchy, but to be fair, my head is constantly itching.
Güç sürekli olarak etrafınızda dolaşıyor. Öne, arkaya sağa ve sola. Her zaman ihtiyacınız olan kavrama gücüne sahipsiniz.
The power is constantly moving around... front, back, side to side... so you've always got the grip you need.
Burada yaşayan pek çok balık sürekli değişen bir görsel malzeme oluşturur.
The many fish that live here, create a constantly changing visual spectacle.
Tıpkı sizin çimleriniz gibi deniz eriştesinin de sağlıklı büyümesi için kısa kesilmesi gerekiyor. Yani buralardan gitmeden birkaç ay boyunca kendi arsasında aslında çiftçilik yapıyor.
Like your lawn, sea grass needs to be constantly cut short for healthy growth, so he's actually farming his own little plot that he'll tend for several months before moving on.
Düzenli olarak antrenman yapıyorduk ve ben her dakikasından nefret ediyordum.
We practiced constantly... and I hated every minute of it.
Canını yakacaktır... umursamadan, insafsızca, durmadan.
He'll hurt you... carelessly, cruelly, constantly.
Ne kadarına sahip olduğun önemli değil, sürekli değişir.
No matter how much you think you have, it's constantly shifting.
Eğer Paul Newman şeyin üstüne işeye işeye gezseydi tabi, kimdi o?
If Paul Newman had constantly sprayed piss all over, um... oh what was her...
Annem artık sürekli ağlamıyordu. Sürekli tetikte değildim artık.
My mom wasn't crying all the time, and I wasn't constantly looking over my shoulder.
Adapte olabiliyor ve sürekli kendi düzenini değiştirebiliyor.
It's able to adapt and constantly change its organization.
Erkek devamlı çalışmaktan yorgun.
He's tired, constantly working.
Evde sürekli peynirli makarna isteyen, matematik ödevlerini bensiz yapamayan kızıl kafa bir bücür olduğu için.
I've got a four-foot-tall redhead at home who's constantly in dire need of mac and cheese and help with her math.
Devamlı taarruz altındayız.
They are attacking us constantly.
Ne zaman kapıda çalışsam bana içecek bir şeyler getirirdi. Arkadaşlarımla ilgilenirdi.
Hey, whenever I was working the door, she was constantly bringing me drinks, taking care of my friends.
Katy sık sık bu gezileri yapıyor, tur yokken, aslında herkesin dinlenmesi gerekirken,
Katy is constantly trying to make these little side trips off the tour when everybody really is supposed to be resting
Sürekli.
Constantly.
Sürekli.
Keep it subtle, constantly.
Ona, ihtiyacı olan ilgiyi ve desteği göstermediğinizde çok kasılıyor.
Um, it seems like she comes out and then, if you don't, like, constantly give her encouragement, she shrinks.
Bayan Crozier'i, davayı sürekli jüriye özetleme konusunda uyarmanızı rica ediyorum.
And I wish you would admonish Ms. Crozier for constantly summarizing her case to the jury.
Onlara bakıp iyi bir hedef olur mu olmaz mı, düşünmek istemiyorum artık.
Not constantly look at them and see if they'd make a great mark or not.
Sürekli Rosa'nın ailesini şikayet edip duruyor.
He was just constantly complaining about Rosa's family.
Sürekli, " Ugh, ka-ching.
He's constantly, " Ugh, ka-ching.
- Sürekli çapkınlık yapıyordu.
He was constantly philandering.
Sıklıkla zamparalık yaparmış ve karısına mental yönden kötü muamele ediyormuş.
He constantly philandered, and David abused his wife mentally.
Belirli aralıklarla değişiyor.
It changes constantly.
Beslenmek için sürekli okyanusları didikliyoruz.
We constantly digging in the ocean to nourish us.
Av ve avcılar devamlı değişir ve her zaman bir öncekini yutacak daha büyük bir avcı bulunur.
Prey and predators alternate constantly and there is always a bigger predator to swallow the previous ones.
Bak, her zaman arkandayız, yanındayız.
You're constantly in our hearts.
Meenaxi, sürekli hayaller kuran kız.
Meenaxi, who constantly hops in and out of her dreams.
Britten'ınki gibi çatlamış bir beyin, birçok gerçek detayı alarak inanılmaz derecede detaylı bir hikâye üretip boşlukları ve tutarsızlıkları yok etmek için sürekli olarak onu değiştirebilir.
A fractured psyche like Britten's can take a host of real details, weave them into an incredibly elaborate story, and then constantly adjust it to sweep away the holes and inconsistencies.
Sana yazdığım bu merhemi sürekli süreceksin.
You have to put on this ointment constantly.
Kırmızı Kraliçenin Alice ile koşmak istemesi gibi Kırmızı Kraliçe burada... Masaldaki gibi ; Hiç nedensiz yere, aniden Kırmızı Kraliçe ile koşmaya başlar Alice.
The Red Queen's race is an incident where the Red Queen, and Alice constantly running but remaining in the same spot.
Gina, sürekli seni düşünüyordum.
Gina, I've thought of you constantly.
Daima böyle. Bunu neden yapıyorsun?
He's constantly at it.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]