Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ D ] / Danız

Danız перевод на английский

10,863 параллельный перевод
- Korku falan yok Leofric, Danız biz.
- Have no fear, Leofric, we are Danes.
FBI'danız.
We're from the FBI.
Bunu eBay'dan falan mı aldınız?
Aww, what, did you guys get this off of ebay?
Oscar'ı öldürmenin sebebi o Julian'ın yerini biliyordu ama sen Julian'dan nefret ediyorsun çünkü o Lily'nin umutsuzca eve getirmek istediği sadist, ahlaksız, kötü bir canavar.
You killed Oscar because he knew how to get to Julian, but you hate Julian because he's a sadistic, depraved, no-good monster that Lily desperately wants to bring home.
Belki de o kendini yorarken biz de ön kapıdan çıkarız.
Maybe he'll tire himself out and we just go out the front door.
Evet, cadılar ve vampirler şehrin bataklık olduğu dönemden beri güç için savaşıyorlar ama hepimiz New Orleanslıyız ve sen şimdi güçlü 9 cadı meclisini dışarıdan gelen bir adama teslim ediyorsun!
Yeah, witches and vampires have been fighting for power since this city was a swamp, but we are all New Orleans, and now you're gonna hand over 9 powerful covens to some outsider!
sana dediğim gibi, danışmanların refakatçiye ihtiyacı vardır. Biz FBI'ız.
It's like I told you, consultants need a chaperone- - we are the FBI.
Siz o danışmanlarsınız, değil mi?
You're the consultants, right?
Suçların işleniş tarzının oldukça acımasız ve çirkin olması suçların birden fazla ölümcül silahla işlenmiş olması ayrıntılı bir şekilde planlanmış olması ve gerçekleştirilen katliamın etkisiyle kurbanların ailelerinde ve toplumda duygusal açıdan büyük yıkımlar gerçekleşmiş olması ağırlaştırıcı sebepler olarak belirlenmiştir.
As aggravation, I find that the manner in which you committed these crimes was particularly cruel and heinous. These crimes were committed with multiple deadly weapons and were the result of extensive planning. I also consider as an aggravating factor the emotional damages inflicted on the families of the victims and the community at large as a result of your actions.
Tayland'dan yeni 3 kız geldi.
I have got three girls just in from Thailand.
- Sahi mi? - Kız Earl Ubba'dan.
- She's from Earl Ubba.
Bakanlığınız Osaka'dan limanımıza gelen gemilerin kayıtlarını tutuyor değil mi?
Your ministry keeps records on the import activity of ships reaching our port from Osaka.
Siz de onu FBI'dan koruyacaksınız.
You protect Martin from the FBI.
Bu açıdan hazırız.
Think so we're good to go there.
Onu Çeçenistan'dan çıkarıp evine götürmek için adamlarınızın yardımına ihtiyacım var.
I want your people to help me get her out of Chechnya, so I can get her back home.
Bir Sakson Lordu olarak doğmuş olmama rağmen kız kardeşimin düğün arifesinde ailemin öldürüldüğü ana kadar Dan olarak büyütüldüm.
I was born a Saxon Lord, but raised as a Dane until the Eve of my sister's wedding when my family were murdered.
O çatıdan ayrıldıklarında olmamız gereken yere gitmemiz lazım.
We got to get in position for when they get off that roof.
Shaw'dan kurtulmak için kurt adamın icabına biz bakmalıyız.
We've gotta take care of the werewolf to get rid of Shaw.
National City vatandaşları, ben Cat Grant Catco Plaza'dan canlı yayındayız.
Citizens of National City, this is Cat Grant, Broadcasting live from CatCo plaza,
Bilmiyorum. Bugün Çelik Kız'dan daha çok sıva kızıyım. İyi olacaksın.
I don't know, today, I'm less Girl of Steel and more Girl of Stucco.
Ben Cat Grant, Catco Plaza'dan yayındayız.
This is Cat Grant, coming to you from CatCo Plaza.
1963'te, Hollanda'dan Flayre bunu yaktı... 3 gün sonra annesi amansız bir hastalığa tutuldu.
In 1963, Flayre from Holland burnt it... 3 days later, his mother started to... suffer an incurable disease.
Onu ve paranı bulacağız ve Yakuza'dan ilelebet kurtulacağız.
We're gonna find him and your money, and we'll get the Yakuza off our backs for good.
Görünüşe göre, bunlara yardım etmesi için bağımsız bir danışmana ihtiyacınız olacak.
Wow, okay, it looks like you're gonna need, uh, a free consultant to help with that.
Catherine'yle kapıdan girer girmez bayılmışız.
You know, me and Catherine- - we passed out as soon as we walked in the door.
Yıldızı Rossi'den, Lorenzo'dan ve Stoner'dan daha hızlı yükseliyordu.
His star was rising faster than Rossi, Lorenzo and Stoner's before him.
Catherine verdiği acıdan kendine pay çıkarmak konusunda....... oldukça pervasız.
Catherine is fearless about taking credit for the pain she inflicts.
Bir şey soracağız, bir şey danışacağız herhalde.
I have a question for you, don't I?
SB, David'in izlenmesini istiyor çünkü duygusal açıdan savunmasız olabileceğim düşünüyorlar.
The DoD wants David tracked because they feel he may be psychologically vulnerable.
Danışman olarak ise pervasız biri.
as a consultant, he's reckless.
Emekli FBI Ajanı Ray Dixon'dan aldığımız bir fikir.
It's an idea we got from a retired FBI Agent... Ray Dixon.
Bu danışmanımız Brian Finch.
This is our consultant, Brian Finch.
Profesör Kim Woo Chul'dan almadınız mı?
You didn't get it from Professor Kim Woo Chul?
Danışmanlık mı yapacaksınız yani?
Are you saying that you'll be consulting?
Senaryoda danışmanlık yapacağınız bir şey yok.
There's nothing for you to consult on in the script.
Önemli olan danışmanlık alacağınıza söz vermiş olmanız.
The important thing is that you made the promise to receive consultation.
Görünen o ki bu projeye kesinlikle danışmanlık yapmaya ihtiyacınız var.
It seems that you have an absolute need to consult on this project.
Glenport Village'dan 15 kilometre uzaktayız.
We're 10 miles from Glenport Village.
Keşke gelebilsem ama duygusal açıdan savunmasız kalmışım.
You want to come? Oh, I wish I could, but I realized I've become too emotionally vulnerable, so, like an operating system,
Dayanak noktası eski olaylar.. .. bu durumda sizin okumadığınız Cathcart'dan bir parça..... konuştuğumuz gibi sistematik kirli çamaşırları açığa çıktı.
The Fulcrum is an irrelevant relic, which, in case you haven't read Cathcart's piece in the Post, is being systematically debunked as we speak.
Henüz FBI'dan açıklama yapılmadı. Ajan Ressler ne yaptığımızı biliyor, değil mi?
No comment yet from the FBI... ♪ if I break your heart ♪
Aradığımız şüpheli sadist bir engizitör, yani bilgi almak adına acı verip cinsel ve duygusal açıdan tahrik oluyor.
The unknown subject we're looking for is a sadistic inquisitor, which means that he's aroused sexually and emotionally by causing pain in the service of eliciting information.
Naip olarak yapacağım ilk iş... Fransız birlikleri İskoçya'dan çekmek olacak. Francis'in sırf sana olan aşkı için sürdürdüğü pervasız bir savaşı sonlandıracağım.
The first thing I would do as regent is pull the French troops from Scotland, end the reckless war that Francis sustained purely out of his love for you.
- Dışarıdan hiçbir şekilde duymazdınız.
You wouldn't hear it from all the way out there.
Minnesota'dan canlı yayındayız.
We go live to Minnesota.
Aldığımız habere göre, duvar zaten inşa edilmiş.
- Dan? Dan? We are getting word that a wall has already been built.
Tom, Canada sınırında heyecan dorukta bazı politikacı liderler Kanada'dan dışlanmamız konusuyla nasıl başa çıkacağımızı tartışıyorlar.
Tom, the scene at the Canadian border is electric as several political leaders try and strategize how to deal with being shut out of Canada.
Emily'nin Dünyası liderliğinde yaptığımız bu toplantıdan ötürü ne kadar onur duyduğumu söyleyebilir miyim?
And may I say how honored we are to be having this meeting with the leadership of Emily's World?
O ön kapıdan içeri girmeye çalışacak herkes ölüm kapanımızın içine adım atacak.
Anybody tries to come in that front door is stepping right into our kill box.
John Lennon'dan alıntı yapayım. " Hayalini yalnız kurduğun bir hayal yalnızca hayaldir.
I quote John Lennon, " A dream you dream alone is only a dream.
Çocuk bölümünde travma danışmanıyız.
We are trauma counselors with child services.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]