Dawn перевод на английский
7,641 параллельный перевод
Ama fedakârlığımız, yeni dünyanın şafağında kendini gösterecek.
But our sacrifice will usher in the dawn of a new earth.
Ajanlar, ben Dedektif Dawn Rosenburg.
Agents, I'm Detective Dawn Rosenburg.
Moments before dawn, a star appears out of nowhere over the eastern horizon.
Moments before dawn, a star appears out of nowhere over the eastern horizon.
Sizi temin ederim ki, kalan temsilcileriniz şehrinizin tam ve şartsız teslimini teklif etmek üzere gündoğumunda şehrin dışında benimle görüşürlerse intikamımı Zaofu'nun barışçıl halkından almayacağım.
Rest assured that I will not take revenge on the peaceful citizens of Zaofu, as long as your remaining representatives meet me outside the city at dawn to offer the full and unconditional surrender of your city.
Jinora ile gündoğumunda Kuvira ile konuşacağız, belki bir yolunu bulabiliriz.
Jinora and I will go talk to Kuvira at dawn, and maybe we can work something out.
Gün ağarmak üzere. Yorgunum.
It's almost dawn.
Zamanın başlangıcından beri erkeklerin tek bir gerçeği olmuştur. Atabiliyorlarsa, paslaşabiliyorlarsa, sürebiliyorlarsa yaparlar.
Since the dawn of time, there has been one truth about men... if they can toss it, pass it, dribble it, or throw it, they will.
- İnanınız ki, siz barışsever Zaofu'lulardan geriye kalan temsilcileriniz benimle, şafak vakti şehrin dışında buluşup şehrinizin kayıtsız şartsız teslimiyetini sunana kadar intikam almaya çalışmayacağım.
Rest assured that I will not take revenge on the peaceful citizens of Zaofu, as long as your remaining representatives meet me outside the city at dawn to offer the full and unconditional surrender of your city.
Jinora ve ben, şafak vakti gidip Kuvira ile konuşarak bir çıkar yol bulmaya çalışacağız.
Jinora and I will go talk to Kuvira at dawn, and maybe we can work something out.
Ama gecenin en karanlık anı, şafak sökmeden az öncedir.
But the darkest moment is always right before the dawn.
Yarın gece gökyüzündeki yıldızlar şapkadakilerle hizalandığında sonunda kendimi bu hançerden azat edeceğim ve şafak sökmeden önce buz duvarının öteki tarafına geçmiş olacağım.
Tomorrow night, when the stars in the sky align with the stars in the hat, I shall finally cleave myself from this dagger and be on the other side of that ice wall before dawn.
- Şafak söker sökmez başladılar.
They began at dawn.
.. uygarlığın şafağından yıldızlara...
.. and from the dawn of civilisation...
Eğer yapmazsanız, 3.günün şafağında
If you refuse, at dawn on the third day,
Yeni bir şafak başlıyor.
A new dawn is beginning.
Şafak söküyor ve ekip avlanmaya başlayan köpeklerin yakınında.
Dawn breaks and the crew is close by as the dogs begin the hunt.
Afrika'nın Kalahari Çölü'nde şafak vakti.
Dawn in Africa's Kalahari Desert.
Yogi ertesi gün şafak vakti bir dişi balığın gelmesine hazır olunması için ekibi uyarıyor.
Yogi warns the crew to be ready at dawn the next day for a visit from a female fish.
Doğu Afrika'daki Amboseli'de şafak vakti.
Dawn in Amboseli, East Africa.
Gecenin ortasında şafak asla gelmeyecek gibi göründüğünde, bir işaret için umut ettim.
In the middle of the night, when it seems that dawn will never come, I paced my chambers, hoping for a sign.
- Sen de, şafakta yola çıkıyoruz.
You too. We leave at dawn.
- Şafağa neredeyse bir saat var.
It's barely an hour before dawn.
Ertesi gün seher vakti ayaktaydık.
The next day we were up at the crack of dawn.
Evet, eski karım Dawn gibi bir şey mi?
Yeah, like, um, my ex-wife... Dawn?
- Neden? Performansımın zirvesindeyken birden telefonu yüzüme kapattın...
You hung up on me first, and... you used to call me at dawn after my performance was over, but you didn't.
Şafak yakında sökecek.
Dawn will be breaking soon.
Şafakta.
Dawn.
Pazar günü şafaktan önce güneşin ilk pırıltılarından önce...
Sunday, before dawn, even before the first glimmer of light,
Bir barış çağının şafağında kadavra nadir bulunan bir şeydir.
At the dawn of an era of peace, cadavers will become a rare commodity.
Yeni bir çağı başlatıyoruz. Sahip olduğunuz her tür teknoloji birbirine kusursuzca bağlı olacak.
We are creating the dawn of a new age, where every single piece of technology you own will be seamlessly linked.
Güneşin doğuşuyla birlikte yelken açarız.
We sail into the sun at dawn.
Tekneler her sabah şafak vakti açılır.
The boats go out every morning at dawn.
Şafakta yola koyulmaya hazır olalım.
Make sure we're ready to head out by dawn.
Herkes sabahın ilk ışığıyla kalkacak.
I want everybody up at the crack of dawn.
Gündoğumuna kadar müziğe olan aşkından, kendisini bulma ihtiyacından ve New York'ta yaşama hayali hakkında konuşmuşlar.
They spoke till dawn about her love of music, her need to find herself, and her dream of living in New York.
- Carter. Şafak sökmeden döneriz, hiç gitmemiş gibi oluruz.
We'll be back before dawn, it'll be like we never even left.
Gilligan Adalı Mary Ann'in gerçek ismi Dawn Wells'di.
Mary Ann from Gilligan's Island, her real name was Dawn Wells.
Ancak gelecek, geleceğimiz, yarın şafak sökünce beraberce Başkent'e yürüdüğümüz zaman başlayacak.
But the future, our future, starts tomorrow at dawn, when we march together into The Capitol.
Kar temizlendi Ve şafak nihayet kırdı Ben hayatta idi.
When the snow cleared and dawn finally broke I was alive.
Şafak sökmeden buradan gitmeliyim.
I need to be out of here by dawn.
Şayet bizimle aynı yoldaysan da seninle şafakta görüşürüz zaten.
And if you are on the same path as we are, I may see you at dawn.
Direk Omotemachi'ye gideceğiz.
So we'll go straight to Omotemachi by dawn.
Tabi eğer ölmeden Omotemachi'ye ulaşmak istiyorsanız.
If you don't want to die to get to Omotemachi by dawn.
Bir an önce gitmeliyiz.
We should get there by dawn.
Yüklemeleri bitirin!
Finish loading by dawn!
Ah, sanırım şafak vakti.
I'm guessing dawn.
... seherin ilk ışıklarında..... alacakaranlıkta, gururla selamladığımız bayrağımızı.
By the dawn's early light What so proudly we hailed At the twilight's last gleaming
Onlar sizin gibi erkenden kalkıp tarlalarda çalışmaya gitmezler.
They don't get up at dawn like you and go to work in the fields.
Şafağa kadar gelmezlerse,
They don't show by dawn,
Şu bana verdiğin film "Dünkü Çocuk" taki gibi, değil mi? Billie Dawn, Harry Brock'u terk ediyor hani.
It's like that movie you gave me, Born Yesterday, right, when Billie Dawn walks out on Harry Brock.
Her gün doğuşunda, bu hareketli program tekrar baştan başlayacak.
WIND WHISTLES Every dawn, the same hectic schedule will begin all over again.