Deadly перевод на английский
3,464 параллельный перевод
Sonraki birkaç milyon yıl içinde tyrannosaurlar gelişti. Daha büyük ve daha ölümcül oldular.
Over the next few million years tyrannosaurs evolved, getting bigger and more deadly.
Burada işbaşında daha ölümcül bir katil var.
There's an even more deadly killer at work here.
"... ve eğer ölümcül bir şey içerlerse, onlara zarar vermeyecek. "
And if they drink any deadly thing, it shall not hurt them. "
Teğmen, silahını kullanıp kullanmadığına bakmadan,. kurban silahlıydı, ve kurban onun öldürmek için yaklaştığını ve can korkusuyla hareket ettiğini söyleyecek.
Lieutenant, regardless of whether or not he used his weapon, the victim was armed, and the killer will say he was approached with deadly force and acted in fear of his life.
Maktûlün ölümcül güçle yaklaştığı fikrini satabilirlerse..... nefsi müdafa iddia edebilirler.
They can claim self-defense if they can sell the idea that our victim approached them with deadly force.
Oldukça ölümcül.
Definitely deadly.
En amansızı oysa, bir kaplanla kapışsa kim kazanır?
If he's so deadly, who'd win a fight between him and a tiger?
Evet, içine biraz vahşi ve ölümcül misket attın mı Harry Potter, Full Metal Jacket'a dönüyor.
Yeah, throw in some violent, deadly marbles and Harry Potter becomes full metal jacket.
Ölümcül bir zehir!
It's a deadly poison!
Ölümcül silahla saldırı.
assault with a deadly weapon.
Melekler ölümcül avcılardır.
The Angels are predators, they're deadly.
Uzak, kavurucu, ölümcül çorak yer.
A remote, scorching, deadly wasteland.
Kartlarını doğru oynamazsan da ölümcül olur.
Or deadly if you don't.
Elbette Tanrıya inanıyorum ancak papazlar, tatiller,... ölümcül günahlar hiç umurumda değil.
I mean, I do believe in God, but all the rest of it - vicars, feast days, and deadly sins - I don't care about all of that.
Bu ölümcül etmenlerin bileşiminden kurtulmanın en iyi yolu arkanıza bakmadan kaçmaktır.
The best way to survive that deadly combination of factors is to run like hell.
Kızın sorunun ölümcül olduğunu biliyordun yani.
So you know the girl's Trouble is deadly.
Ölümcül bir salgına sebep oluyor.
It causes a deadly plague.
Bu kadar ölümcül olduğuna insanın inanası gelmiyor.
It's hard to believe it's so deadly.
Ya da ölümcül sabit diskler.
Or deadly hard drives.
Özellikle içeri sızdığında en iyi kısmı henüz gelmediyse.
Especially when it involves infiltrating a sophisticated yet deadly cult.
Lemon Breeland, ölümcül bir silahla Dr. Hart'ı kaçırmaktan tutuklusunuz.
Lemon Breeland, you are under arrest for kidnapping Dr. Hart with a deadly weapon.
Ölümcül bir isyan sarmalı ve sivil savaş Arap imparatorluğunu iç çöküş ile tehdit ediyordu.
A deadly spiral of rebellion and civil war is threatening the Arab empire with implosion.
Wainright'ı öldüren Darcy de senin dedektifindi. Ölümcül güç kullanılan bir durumun trajik sonucuydu.
- A tragic outcome in a deadly-force situation.
Bu oyalanma sırasında anne, ölümcül bir tehlikeyi geç farkediyor.
A distraction that's blinded Mum to a deadly visitor.
Bugün Time meydanında beklenmedik bir ölümcül saldırı gerçekleşti.
The unexpected deadly assault happened at Time Plaza today,
"Öfke ölümcül şarkısını mırıldanıyor."
"Rage hums its deadly song."
Her aşı daha kuvvetli, sonuncusundan daha ölümcüldü.
Every shot more virulent, more deadly than the last.
Ölümcül güç yok.
No deadly force.
Kimse kıpırdamasın yoksa kafasına delik açarım.
This one's deadly. Nobody moves or I put a hole in his head.
Ok yağmuru denen ölümcül bir savaş taktiği geliştirdi.
He did it with a deadly battle tactic known as the rain of arrows.
İki ülkenin de iyi derecede mühendislik bilgileri vardı. Orduları da çok benzer ve aynı derecede ölümcüldü.
They were both great engineering cultures, and their armies looked pretty similar and were equally deadly.
Evet, ama kesin onunkiler de tıpkı onun gibidir... sessiz ama ölümcül.
Yeah, but his are probably just like him... silent but deadly.
Bir ölümcül çiçek, bir zehirli deniz ejderhası ve Mildew'in kıçı.
A deadly flower, a venomous sea dragon, and Mildew's butt.
- Bu şırıngada, güzel avrat otundan elde edilen atropin var.
This syringe contains atropine... extracted from deadly nightshade.
Şirket şekerin ölümcül olduğunu biliyordu.
The company knew that that sugar substitute was deadly.
Ancak biz halen geleceği düşünmekte son derece tehlikeli, muhteris ve berbatız.
But we are still deadly dangerous, very greedy and bad at looking ahead.
Ölümcül bir zehir leydim.
The poison is a deadly one, my lady.
Sesimizi duyurmalıyız çünkü sessizlik ölümcül olabilir.
We need to voice our support because silence can be deadly.
Ölümcül bir oyunda iki yılımızı beraber geçirdik.
We all spent two years trapped within a deadly game.
Şimdi kendi kendine hareket eden mekanik, robotumun öfkesiyle tanış.
Now feel the fury of my deadly, mechanical, auto-ambulated adapto-bot.
Yabandomuzları ölümcül sağı solu belli olmayan hayvanlardır.
Boars are deadly, unpredictable beasts.
Ölümcül bir kasırgada olanları yeni öğrendiği için biraz dinlenmek isteyecektir.
He probably needs a minute because he just learned about a deadly tornado.
Duydum ki Snotlout "ölümcül ateş yüzükleri" isimli bir numara deneyecekmiş.
I hear Snotlout is gonna try a trick called "the rings of deadly fire."
Konuşmaya devam et, Snotlout ailenin kazanma olasılığı da tıpkı senin ölüm yüzüklerin gibi havaya bir duman gibi karışacak.
Keep talking, Snotlout, as your family's winning streak goes up in smoke, just like your rings of deadly fire.
Nasıl cür'et ederler! Çok kelle gidecek!
They really dare not afraid of the deadly
- Bu sebepten dolayı... kapsülün içine bir çeşit ölümcül toksin ekledim.
- Which is also why inside the capsule are a few drops of a deadly toxin.
Küfeliğim, çok yalnızım.
I am stinko, deadly lonely.
Ölümcüldür. "
Deadly. "
Ölümüne ciddiyim.
Deadly.
O bir Ölümcül Nadder.
It's a Deadly Nadder.
İşte burada.
" Deadly Nadder...