Dealers перевод на английский
1,951 параллельный перевод
Büyük uyuşturucu satıcıları asla değişmez ve kefaletle serbest bırakılamaz diye bir kanun yoktu.
There was no reason whatsoever to think that anything had changed with respect to the big dope dealers never being granted parole.
Biz kokaini ülkeye sokarız, dağıtıcılar geri kalanı ile ilgilenir diye düşünüyorlar.
They say : "We'll get the cocaine into the country - then the dealers will deal it."
Sonra dağıtıcılar mallarını alırlar.
Then the dealers must get the stuff.
Bak Chitti, satıcılardan para aldım.
Look Chitti, I've taken money from the dealers.
Tecavüzcüleri, uyuşturucu satıcılarını, soyguncuları.
Rapists, drug dealers, burglars.
Gabriela Meksika'nın en büyük uyuşturucu satıcılarından birinin metresiymiş.
Gabriela was the mistress of one of Mexico's biggest drug dealers.
Yeni dağıtıcılara ihtiyacım var.
I need new dealers.
Dağıtıcılardan nefret ettiğini sanıyordum.
I thought you hated dealers!
Bu arada tebrikler. Diğer dağıtıcıları geçtiniz.
Congratulations, you beat out my other dealers.
Güneydeki birçok dağıtıcıtıyı tanıyoruz.
We know plenty of dealers in the South.
Dağıtıcılarımızdan biri bizi kandırmaya çalıştı.
One of our dealers tried to cheat us.
Şimdi, eğer bu durum uyuşturucuyla alakalıysa,... belki onu tanıyan satıcıların bir yardımı dokunabilir.
You know if it was drug-related, maybe we'll catch a break from known dealers.
İranlılar bizi bırakıyorlarmış.
Iranian dealers have been moving out.
"Kurt" ve kokain satıcılarını yakaladılar.
They caught The Wolf and his coke dealers.
Çoğunlukla da kokain satıcıları, değil mi?
They're mostly dealers, right?
Mickey Santos için ilk defa böyle bir şey duyulmasına rağmen Uyuşturucu satıcıları arasında bir hesaplaşma oldu, ya da polis öyle söylüyor
A score settled between drug dealers, or so the police bulletin says, although that would be a first for Mickey Santos.
Karanlık? Uyuşturucu satıcısı gibi mi?
Shady like drug dealers?
Biz silah kaçakçısı değiliz.
See, we ain't arms dealers.
Araba bombası gibi görünürse polis rakiplerinin yaptığını düşünür.
If it looks enough like a car bomb, the cops'll think rival dealers did it.
Çoğu satıcı ya dükkanı kapattı ya da siktir olup gittiler.
Most dealers have either shut up shop or buggered off.
- Satıcılar ne zaman çekilmeye başladılar?
- When did the dealers start backing off?
Eğer satıcılar geri çekiliyorsa bir sebebi olmalı.
If the dealers are giving up, there must be something in it.
Eğer satıcılardan kurtulmak isteseydim, yakalar, iğneyi basar ve aşırı doz verirdim.
Well, if I wanted to wipe out a bunch of dealers, I'd grab'em, shoot'em up, and overdose'em.
Satıcıları soymak.
Ripping off other dealers.
İlk olarak yarın sabah White City'deki potansiyel satıcıların ağzını aramayı deneyecek.
First thing tomorrow morning, he's making a trial run, sounding out potential dealers down to White City.
2 ay içinde 5 satıcı öldü.
Five dealers dead in two months.
Satıcılar ağını tuzağa düşürmeye çalıştın.
A network of dealers you tried to set up.
Diğer satıcıları halledebileceğini söyledi.
Said he'd sort out the other dealers.
Biz uyuşturucu satıcısıyız!
We are drug dealers.
Sanırım FBI tarafından yakalanmak ve valiyi kaçırırken, bir silah kaçakçısını alt etmeye çalışmaktan kontrolden çıktığı varsayılabilir.
I suppose getting busted by the fbi And trying to bring down arms dealers while kidnapping a mayor Does qualify as out of control.
Çoğu satıcıyı bu şekilde mahvetti.
She burn through a lot of dealers that way.
Yani komşunuz uyuşturucu meselesi yüzünden kızıyla beraber kaçırıldı, öyle mi?
Your neighbor and her kid got kidnapped by drug dealers?
Satıcılarımdan biri.
Who is that, John? It's one of my dealers.
Köhne moteller ve şimdi de uyuşturucu satıcılarımız var...
Seedy motels, now we've got drug dealers...
Bazı satıcılar fare zehiri ve kokaini birleştiriyorlar.
Some dealers mix rat poison with cocaine.
Ve satıcıların işi bozulursa yozlaşmış polislerinki de bozulurdu.
If the dealers broke, the dirty cops would break too.
Rocha, birkaç kaçakçıdan almaktansa parayı tüm varoştan toplamanın daha iyi olacağını düşünmüştü.
Rocha figured out it was better to tax the whole slum... than a bunch of fucked-up drug dealers.
Geçmişte, biz bölgeyi ele geçirdik, sonra satıcılar geri gelirdi.
In the past, we invaded and the dealers came back.
Ama yozlaşmış polisler varoşları işgal etmeye başladığında satıcılar geri gelmedi.
But when the dirty cops started occupying the slums... the dealers didn't come back.
Bu uyuşturucu satıcılarının işi değildi.
They weren't dealers at all.
Silahların olduğu yerden söz etmek uyuşturucu satıcılarının söz ettiği bir şey değildir.
They referred to the "reserve arsenal". That's not the vocabulary of dealers.
Evet, milis güçler, hükümetin uyuşturucu satıcılarını Tanque bölgesinden çıkaracağından çok emindi ki çoktan dönmelerini engellemek...
That's right. The militia was so sure... that the government would rid Tanque of the dealers... that they were already recruiting people to keep them out.
... ve kaçakçıları korkutmak için adam alımına başlamışlardı... Bunun için bir Kurukafa'dan iyisi yoktur.
And to scare dealers, my friend... nothing better than the Skulls.
O toplantıya telefon dinlemelerinin kaçakçıların çalınan silahlar hakkında bir şey bilmediğini kanıtladığını söylemek için gittim.
I joined this meeting to say that the taps... proved that the dealers didn't know shit... - about stolen arms. - Secretary.
Sanırım bu kaçakçılar seni telefonda kandırıyorlar.
Plus I think the dealers... are deceiving you on the phone.
Tanque uyuşturucu satıcıları birer birer ölüyordu.
One by one the dealers of Tanque would die.
11 uyuşturucu taciri ve 15 silah yakalandı.
11 dealers dead and 15 weapons seized.
Uyuşturucu satıcılarının, polisin ve milislerin varoşlarda bu kadar insan öldürmelerine şaşmamalı.
There's a reason dealers, cops and militias... kill so many people in the slums.
Florida sahillerinin en büyüklerinden biri.
One of the biggest drug dealers on the Florida coast.
Uyuşturucu satıcıları... diğer müşterilerle tartışmalar yaşarlar.
Drug dealers- - they get into arguments with other clients.
Bu satıcıları içeri tıkmak için hayatını riske atıyor.
He's risking his life to put these dealers in jail.