Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ D ] / Debris

Debris перевод на английский

1,371 параллельный перевод
Uzay gemisi enkazı.
The debris from an alien spaceship.
Bir avuç dolusu otu kopardıktan sonra köklerini suya hızla çarparak çamur ve kirli maddeleri temizler.
After pulling up a handful of "hydrocharis"... they give the roots a quick swish through the water... to clean off mud and debris.
Borulara pislik kaçırmamaya dikkat edin.
Make sure no debris gets into the pipes.
Ama suda bir sürü çöp vardı, ve Kaptan Winters aşağı inip birazını toplamamızı istedi.
But there's a lot of debris in the water, and Captain Winters decides to go down and haul some in.
Mumya da enkaza hapsolmuş.
The mummy was imprisoned by the debris.
Bütün enkazın toplanıp üsse taşınmasını istiyorum.
I want every bit of debris out of this pasture and back at the base.
- Çiftliğinizde bir şey buldunuz, bir çeşit enkaz mı?
You found something on your ranch. some kind of debris?
- Sıradan bir enkaz değildi efendim.
This wasn't just any debris. sir.
Bu enkaz, ayın beşinin sabahında Roswell, New Mexico yakınında bir arazide bulundu.
Early in the morning of the 5th, this debris was recovered in a field near Roswell, New Mexico.
İlk raporlara göre bu bir uçan daire enkazıydı.
Earlier reports have stated that this debris was the wreckage of a flying saucer.
Bu enkazın hiçbir parçası uzaydan gelmedi.
None of this debris is from outer space.
Şaşırdım çünkü genelde ağaç gibi süprüntü olduğunda, görürsün.
It surprised me because usually when there's floating debris, like wood, you see it.
Her yerden dumanlar yükseliyor, sokaklar moloz dolu... ve kimsecikler görünmüyor.
Smoke rising everywhere, the streets are full of debris... and devoid of a living soul.
Bu ROV üzerindeki ince fiberi sererek ilerleyecektir, bir örümceğin ağını örmesi gibi, öyleki eğer bir köşeye gelirse veya bir atığın kenarına gelirse ROV daha fazla fiberi serecektir.
This RO V pays out its own tiny fiber and it pays it out like a spider spinning a web so that if it goes around a corner and goes around a bunch of debris the ROV just pays more out.
Genya sen dipte olduğunda, eğer bir enkaz görürsen yada kayma izi gibi birşey görürsen, ihtiyacımız olan şey...
Genya when you're on the bottom if you see some debris or you find the slide scar or something like this, we just need...
Bismarck 3 millik düşüşten sonra, çok büyük bir kuvvetle yere çarptı ve bunun sonucunda çarpışma krateri büyük bir enkazla beraber oluştu.
After its three-mile fall Bismarck hits with tremendous force, forming an impact crater and hurling up enormous clouds of debris.
Evet, bir miktar enkaz görmeye başladım.
Yep. Starting to see some debris.
Enkaz alanının güneyine doğru ilerliyoruz. Bazı büyük nesneler görüyoruz.
We're moving south through the debris field and we're seeing some larger objects.
Ekibimiz, enkaz içindeki bu taretlerin hangi platform ve pozisyonda olduğunu ayırt edebilir.
The team is able to identify this turret by the number of its platforms and its position in the debris field.
Enkaz alanında, taretin alt kule kısmı orada
The tower underneath the turret out on the debris field, it went in here.
Ama kirli bir bombadan yayılabilecek kalıntının tahmini imkansız ve bu rakamı kat kat katlayabilir.
But the dispersal of radioactive debris from a dirty bomb is unpredictable and could multiply that figure many times over.
Bir sürü enkaz yığını var ve radyasyon izi yok. Ne yapacağımıza karar verene kadar bizi Nietchean sensörlerinden korur.
There's plenty of debris and non-specific radiation that should keep us safe from Nietchean sensors until we figure out our next move
İyi haber, dışarıda bir sürü enkaz yığını var.
Good news, there's a lot of debris out there.
Neyle karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Enkaz incelemekten daha önemli işlerimiz var.
We know what we're up against, and we have more important things to do than examine debris.
Çünkü bunu son söylediğin zamanı hatırlıyorum da o günden beri eski ekmek teknemden enkaz temizliyorum.
Cos I remember the last time you said that. I've spent a lot of time since then cleaning the debris out of my ex-livelihood.
Ne olduğunu bilmiyorum. Psişik enerji kalıntısı mı?
I don't know what it is... psychic debris.
Güçlendiriciyi yerleştirdiğimiz koordinatlarda enkaz kalıntılarından başka bir şey yok.
Nothing but debris at the coordinates where we deployed the amplifier.
Ulaştıklarında, Enkazımızı bulabilirler.
By the time they arrive, they may only find debris, if that.
Bazı enkaz parçaları ve çekim gücü olacak.
There's considerable debris and gravitational shear.
Sadece küçük parçacıklar.
Just minor debris.
T'pol ve ben enkazların arasından geçerken...
When T'Pol and I were navigating the debris field...
Onun molozunu boşaltmalıyız demiştim.
I told you we should have dumped his debris.
Düzenbaz moloza bir sorti yapıyor.
The rogue is making a run at the debris.
Bunun bir cüruf olduğunu düşündük...
We assumed it was debris...
Cürufu olduğu gibi içeri çeken.
Draws the debris towards it.
Çatı çökerse, molozların sıçrayıp beni öldürmeyeceği bir yerde durmaya çalışıyorum. - 5 dakika sonra buna gerek kalmayacak.
Making sure that if the roof comes down, the debris can't ricochet and take me out. In five more minutes, you won't need to.
Enkaz yoktu, moloz yoktu.
There was no wreckage, no debris, zippo.
Dağınıklığın arasında buldum.
Found it in the debris.
Tüm yerde tavan döküntüleri vardı, ama düştü diye gösterilen dolabın üzerinde bir tane yoktu.
There was ceiling debris all over the floor but none on the back of a fallen display case.
Herhalde malikanenin yıkıntıları arasında kayboldu.
Probably got carried away with all the debris from the mansion. You know?
Enkaz ta şuradan başlayıp şu hendekte bitiyor.
The debris starts from way over there and ends over in that ditch.
Ve içeride rahatça nefes aldım.
And the debris didn't leave any bruises.
- Sadece pek çok yıkıntı döküntü.
- Just lots of debris.
Biz astroidin birinde Atılgan'ın enkazını gördük.
We saw debris from Enterprise on one of the asteroids.
Bize biri yaklaşmadığı müddetçe, alıcılarda enkaz gibi görüneceğiz.
Unless somebody actually gets close enough to see us, we just look like a chunk of debris on the sensors.
Alevlerin yüksekliği, havada savrulan enkaz bulutunu aydınlatarak 60 metreyi aşan bir yüksekliğe ulaşıyordu.
The gust of flames reached a height of over 200 feet, lighting up a cloud of debris that was flung still higher in the air.
Yatağın altında kaldım ilk 15 dakika etrafımda hareket eden 50 adam hissedebiliyordum derken birer birer sustular ve öldüler.
I stayed squashed under the debris of the beds. For the first quarter of an hour I could feel 50 or so men moving around me, and then one by one they fell silent and died.
İlerledikçe daha fazla enkaz göze çarpıyor.
We'll see more debris as we go. There's a piece right there.
Yüzen bir parça, yavru balıkların altında saklanabileceği bir tür sığınak görevi görebilir.
Any piece of floating debris can serve as a shelter under which baby fish can hide.
Bir enkaz alanı.
A debris field
Enkazı çapı bir kilometreden daha büyük bir astroidin üstündeydi.
It's debris strewn across a square kilometre of one of the larger asteroids.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]