Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ D ] / Deed

Deed перевод на английский

2,237 параллельный перевод
'Karanlıkta yapılmış ufak bir iyilik kırıntısıydı.
'Just a small good deed in the darkness.
Onun yolundan gidiyoruz... ve yavaş yavaş kanatlarımızı kazanmaya çalışıyoruz.
We're living his way, earning our wings one good deed at a time.
İyilik yapan benim, ama kızla giden bu çocuk mu?
So I'm the one who does the good deed, and that guy goes off with the girl?
İyi bir şeyler yapmadın, ha?
No good deed, eh?
Noter tasdikli bu belgeyi imzalarsanız, kocanızın büyük teyzesinin isteği uyarınca, ev sizindir.
You sign this deed, have these notarized, and per the terms of your husband's great aunt's will, the house is yours.
Arabayla geldim ve cinayeti işledim sonra o pislik Rick'i suçu üstüne atmak için hipnotize ettim.
Then I drove up there and I did the deed, and then I hypnotized that skeezebag rick to take the blame for it.
Temlik eden, kanunen, hisselerini, 25 bin hissesini almayı kabul edenlere, bütün hakları ve mecburiyetleriyle devretmiştir.
The assignor hereby transfers under the guarantee of deed and law, to those assignees who accept, his 25,000 shares with all inherent rights and obligations.
Bu pislik, onun vasiyetini ve evinin tapusunu çaldı.
This scumbag stole her will and the deed to her house.
İş üstünde yakalanmışsın.
You copped to doing the deed.
Çünkü birine yardım etmek güzel bir davranıştır ve Tanrı güzel davranışları ödüllendirir.
Because helping someone is a good deed, And god rewards good deeds, but in order to help, I need to know the problem.
Yapacağım en güzel davranış, dünyayı senden kurtarmak olacak.
The best deed I can do is rid the world of you.
Seni sevdiğini söylüyorsa eğer, buna inanmadan önce şunu düşünmelisin ki sözünde durmak elinde değildir onun durumundaki bir insanın. Danimarka'nın sesiyle sınırlıdır onun sözü.
Then if he says he loves you, it fits your wisdom so far to believe it as he in his particular act and place may give his saying deed - which is no further than the main voice of Denmark goes withal.
Ne çılgınlık bu, ne kanlı bir oyun bu!
O, what a rash and bloody deed is this!
Kanlı oyun, evet, sevgili anne, neredeyse bir kralı öldürüp karısını almak kadar kötü.
A bloody deed! Almost as bad, good mother, as kill a king, and marry with his brother.
Aman ne felaket!
O, heavy deed!
Eyvah! Nasıl kalkarız bu kanlı işin altından?
Alas, how will this bloody deed be answer'd?
Bu kanlı işe gelince, bütün gücümüzü ve kafamızı kullanarak, uyutmalı, kitaba uydurmalı bu işi!
And this vile deed we must, with all our majesty and skill, both countenance and excuse.
Hamlet, bu yaptığın bize çok acı vermekle beraber, senin güvenliğini düşündüğümüz için, çabucak ayrılman gerekiyor buradan.
Hamlet, this deed, for thine especial safety, which we do tender, as we dearly grieve for that which thou hast done, must send thee hence with fiery quickness.
Nedir lafında kalmayıp yapacağın şey, Polonius'un oğlu olduğunu göstermek için?
What will you undertake, to prove yourself your father's son in deed more than in words?
Ah belaların yedisi birden, yetmişi birden yağsın başına, senin o gül gibi aklını karartanın kalleşçe, namussuzca işlediği cinayetle.
O, treble woe, fall ten times treble on that cursed head, whose wicked deed thy most ingenious sense deprived thee of.
Kuran'da, insanın omzunda olan iki meleğin yapılan her şeyi yazdığı söyleniyor. Bilirsin, birinde yaptığın iyi şeyler diğerindeyse kötü olan şeyler yer alır.
In the Qur'an, there are these two angels who write down every deed you've ever done... you know, the good stuff in one book and the bad stuff in the other.
Bayan Dobkins, kayıtlarıma göre ömrünüz boyunca ufacık bir sevap veya günah işlememişsiniz.
Ms. Dobkins, according to my records, you have not done a single good deed or bad act in your entire life.
- Yap bir iyilik.
- So do a good deed.
Beyler uygulayabileceğimiz bir sürü sapkın senaryo var ama bence en kolayı, gidip tapuyu almak.
Guys, there are any number of twisted scenarios that could play out here, but I think the easiest thing, really, it's to just go get the deed.
Kanun yanımızda. Tapuyu göstereceğiz mülkü tahliye edeceğiz ve bu kadar.
We have a law on our side, we just show them the deed, and they vacate the premises and that's it.
İşte bu caniceydi
NOW THAT IS AN EVIL DEED
Farkındayım, yanlış bir davranış,... ama yüce gönüllü nedenlerden yapmış.
I know, a wrong deed, but for noble reasons.
Hayır, sen gönderirsin başka insanlar öldürür.
No, you're the type of guy, has other people do the deed.
Basit bir tapu ile onları kamptan çıkaracağını mı düşünüyorsun?
A simple title deed can get them out of the camp?
Burada gereken her şey var : kaymakamın izni, Lavil ve ailesinin evin sahibi olduğunu gösteren noter belgesi.
I have the prefect's authorization, the Laville family's deed to the house...
Bu belge, tapu. bu evin size ait olduğunu gösteriyor.
This is the title deed. It proves the house is yours.
İşte kahramanlarla bizim, yani normal insanlar arasındaki fark burada ortaya çıkar, kahraman korkuyu hisseder, ama ona yenilmez ve kahramanlığını ortaya koyar.
But this is the difference between heroes and us ordinary folks, the hero feels the fear, masters it and pursues the great deed.
Kaderlerinin umdukları gibi sonlanmadığını, kahramanımızın kaderlerini kökünden değiştirdiğini gördüklerinde nasıl sevindiklerini tahmin edebiliyorum.
I can imagine the joy that must have come over the kids when they saw that their fate was not what they expected, that their fate was actually changed by the deed of the hero.
Malum iş sonrası korkudan kıçı tutuşmuş.
After the deed, she totally wigged out.
Medusa hikâyesi bir trajedidir çünkü suçun faili bile değilken, Atena'nın Tapınağı'nda Poseidon'un tecavüzüne uğramışken çok çirkin bir canavara dönüştürülen kendisi olmuştur.
The Medusa story is a tragedy because she wasn't even the perpetrator of the deed, it was Poseidon who raped her in Athena's Temple, but she's then turned into a hideous monster.
"Asla kimseye yardım etme..."
"No good deed..."
Sadece içinden gelerek...
Just do the deed- -
Eylemi sen gerçekleştirmemiş olabilirsin ama emri senin verdiğini sanıyorum.
You may not have done the deed, but I suspect you gave the order.
Sanırım artık cezasız iyilik kalmamış, değil mi?
I guess no good deed goes unpunished right?
- Yani hiç iyi bir şey yapmaz mısınız?
- I mean, do you ever do a good deed?
Seninle konuşmamız gerekiyor.
However, I did acquire a notarial deed.
Çünkü hastam için iyi bir anlaşma yapmaya çalışıyorum.
All because I'm trying to do a good deed for my patient?
Görev tamamlandı.
The deed is done.
Tabii ki.
In... deed.
Para mı bulursun, senet mi imzalarsın, bankadan kredi mi alırsın...
Find the money. Get a deed. Get a loan.
Sanırım bir kere eylemi gerçekleştirdiğimizde merakım gider artık ve her şey biter diye düşündüm.
I guess I thought that once we finally did the deed, I wouldn't be curious anymore, And the whole thing would be over, but it wasn't.
Kendi doğumgününü bilmeden büyüyen bir kadına acımasızca davrandım.
I've made a woman who grew up not knowing her own birthday do an unthinkable ( cruel ) deed.
Ve Draco başarısızlığa uğrarsa Karanlık Lord'un, Draco'nun yapmasını istediği eylemi sen yerine getirecek misin?
And if Draco should fail will you yourself carry out the deed the Dark Lord has ordered Draco to perform?
Onlar için yapabileceğim iyiliklerin içindeymiş Tanrı.
He's in the good deed I can do for them.
Luke Skywalker'ın yaptığı en iyi iş... Ölüm Yıldızı'nı yok etmekti, değil mi?
Greatest deed Luke Skywalker ever did... was take down the Death Star, right?
Tapu, evrak.
A deed, paper work, go get your proof,

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]