Defense перевод на английский
11,417 параллельный перевод
Eğer Mike babasını bıçakladıysa Bizim savunmamız da bir yalan mı?
What if Mike didn't stab his father and our defense is a lie, too?
Jüriye güvendiği birisinin Savunma masasından Ayrılmalarının etkisi ölçülemez.
The impact on the jury of seeing someone they trust leave the defense table cannot be measured.
Bir noktada, her savunma avukatı seçim yapmak zorunda... ihtiyacı olan gerçeği bilmek... ile müvekkilinin en iyi çıkarları arasında.
At some point, every defense lawyer has to choose between his own need to know the truth and the best interests of his client.
Savunmamızı destekleyecek fiziksel bir kanıt yok.
No physical evidence to support his defense.
Sanırım bu Boone'un hislerine zarar verdi Kendisiyle kişisel yaralanmalara girmek yerine ceza muhafazasında kaldığımda, o bir şey söylemedi, aramak için birini bulmanın iyi olacağını iddia etti. eğer şimdiye kadar bir uyuşturucu etkisine altındaysa.
I think it hurt Boone's feelings when I stayed in criminal defense instead of moving into personal injury with him, but he never said so, claimed it was good to have someone to call if he ever got a DUI.
Üstelik Krill ve Cook'un ölümü, Adams'ın tetikte olmasını sağlamış olabilir.
On top of all that, Krill and Cook's deaths may have Adams on the defense.
O kendini savundu ve dava kapandı.
He claimed self-defense, and that was the end of it. Case closed.
Savunma Bakanı Donald Rumsfeld sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi.
There's a bahzo here! The surprise visit from Secretary of Defense Donald Rumsfeld.
- Öz savundu.
- It was in self-defense.
- Bu lanet olası ülkede kendini savunma diye bir şey yok.
- Well, there ain't no such thing as self-defense in this motherfuckin'country.
Nefsi müdafaaydı.
It was self-defense.
Şunu hatırlatayım ki özgürlük uğruna yapılan aşırılık gayrimeşru değildir.
Let me remind you also that extremism in the defense of liberty is no vice.
Savaş Bakanlığının Paris'te olduğunu sanıyorum.
I suppose the Defense Ministry is in Paris.
Ya da belki meşru müdafaydı.
Or maybe it was self-defense.
Meşru müdafaaydı bu.
It was self-defense.
Savunma!
Defense!
- O nefsi müdafaydı.
- That was self-defense.
Savunmanın sorusu yok, Sayın Yargıç.
The defense rests, Your Honor.
Avukatlarının savunması şöyleydi ; "Bu cinayeti işlemiş olabilecek başkaları da var"
His defense team has tried to say, "There are other people with motive,"
Nefsi müdafaaydı onlar.
That was just self-defense.
Nefsi müdafaaydı, bizi öldürmeye çalışıyorlardı.
It was self-defense, they were trying to kill us.
Ding, çeteye karşı kendini savundu. Çinli ve Rus çetelerin yakalanmasında etkili oldu.
Ding fought the gangsters in self-defense and was instrumental in bringing down Chinese and Russian gangs.
- Ayrıca, İyi bir savunmanın maliyeti de yüksek olacak.
- However, a good defense costs money.
Bayan Guthrie, karar duyrulmadan önce savunmanızla ilgili söyleyeceğiniz bir şey var mı?
Miss Guthrie, do you have anything to say in your defense before sentence is pronounced?
Oğlanın biri bıçak çekti kendimi korumak için onu öldürdüm.
Boy drew a shank and... I killed him in self-defense.
- Tamam. Ben gidip korunmamızı hazırlayacağım.
I'll go out, organize our defense.
Yine de en iyi şekilde savunulmayı hak ediyor.
He's still entitled to the best defense he can get.
Böyle bir savunma olamaz.
That's no defense.
- Hırsızlık ihtimaline karşı.
A defense against thieves.
Eğer yaparsan, iyi bir savunma avukatıyla kapı edilmiş oluruz.
If you do, any decent defense attorney will get whatever we find thrown out.
Görünüyor ki diğer adam kendini savunmak için tepki vermiş, ama kim bilir sokağın ortasında... birbirlerine ateş açmalarına ne sebep oldu?
It appears that the other guy was reacting in self-defense, but, you know, who knows what happened before they started shooting at each other in the middle of the street?
Nicky'nin yaptığının nefs-i müdafa olduğundan eminim.
I'm pretty sure that Nicky acted in self-defense.
Polis komisyonu polisin nefs-i müdafaa yaptığına karar verdi.
The police commission determined the officer acted in self-defense.
Onları savunmadan engelle.
- Block them from the defense.
Savunmanın kaynaklarıyla ayak uydurmana imkan yok.
There's no way we're gonna keep up with the defense's resources.
Avukatı Robert Shapiro savunma takımına liderlik ediyor.
His lawyer Robert Shapiro is heading his defense team.
Bu paranın alabileceği en iyi savunma.
This is best defense money can buy.
"Yetersizlik" savunmasına ihtiyacımız olursa diye.
Just in case we need a "diminished capacity" defense.
Sayın Yargıç, savunmanın da bildiği gibi, her alandan saç teli alınmalıdır.
- Well, Your Honor, a typical sample, as I'm sure the defense is aware, takes hairs from each area of the head.
Sayın Yargıç, savunma makamı 58 numaralı muhtemel jüriye teşekkür edilmesini istiyor.
Your Honor, the defense asks the court to thank and excuse prospective juror number 58.
F. Lee Bailey, gelmene çok sevindim.. ... çünkü basın, savunma takımının içinde kavga olduğu haberleriyle dolu.
F. Lee Bailey, I'm really glad you're here,'cause the media has been filled, filled with accounts of defense team infighting.
Sayın Yargıç, savunma 35 numaralı jüri adayına teşekkür ediyor.
Your Honor, the defense asks that the court thank and excuse prospective juror number 35.
- Sayın Yargıç savunma jüriyi kabul ediyor.
- Your Honor, the defense jointly accepts the jury.
"Judo Savunması." Bu da ne?
"Judo defense." What the hell is that?
Bundan sonra, savunma takımı için bir tek ben konuşacağım.
So from now on, I am the only one that speaks for the defense team.
Jüri ona inanmayacak, savunmadakiler onu basın fahişesi olarak gösterecek ki öyle.
The jury won't believe her ; the defense will portray her As a media whore, which she is.
Irkçılık savunması davamızın kilit noktası.
This race defense is the crux of our case.
Bilmelisin ki, savunma merci geçmişindeki vukuatlar hakkında konuşacaktır.
You should know the defense plans to raise some incidents from your past.
Savunmayla bir oyun oynuyorsun.
You are playing into the defense.
Ama Bay Cochran ve savunmanın buraya gelmekte bir amacı var. Amaçları jürinin duygularıyla oynayıp taraf seçmelerini sağlamak.
But Mr. Cochran and the defense have a purpose for entering this area, and that purpose is to inflame the passions of the jury and ask them to pick sides.
Savunma birimi.
Defense.