Deki перевод на английский
20,359 параллельный перевод
2008'deki Eşit Adalet Konferansında.
At the Equal Justice Conference in 2008.
Miami'deki şu adamları bilirsin, Küba'ya içki ve sigara gönderirler.
Usually they deal in liquor and cigarettes to Cuba. They've made a lot of money.
Grace geçen yılını haiti'deki Operation Hope'ta çalışarak geçirdi.
Grace spent the past year working with Operation Hope in Haiti.
- RV'deki o mu?
- Is that him in the RV?
RV'deki o.
That's him in the RV.
Beverly Hills'deki en yüksek bina.
It's the tallest building in Beverly Hills.
Glove City'deki miydi yine?
Was it Glove City again?
CIA'deki kontağından bahsettin. Jenkins isminde biri.
You did mention your CIA handler, a guy named Jenkins.
2012'deki olayla alakalı olduğunu size kim söyledi?
Who told you this has anything to do with 2012?
Evet. 2'deki randevuyu teyit edebiliriz.
Yes. We can confirm the 2 : 00 appointment.
Caddenin karşısındaki Salvation Army'deki Sears'tan.
There was a Sears across the street from the Salvation Army.
Park Chancery'deki eski odamızdan.
It's our old room at the Park Chancery.
Park Chancery'deki eski odamız.
It's our old room at the Park Chancery.
Çoğu insan beş dakikalık telesiyej yolculuğundan Mount Royal'deki bir çatı katını iki yıllık kiralayarak inmez.
Well, most people do not come away from a five-minute chairlift ride with a two-year lease on a Mount Royal penthouse.
Berkeley'deki hukuk fakültesi mi?
Law school in-in Berkeley?
Roanoke'deki postaneyle konuştuk.
HEY, SO WE CHECKED WITH THE ROANOKE POST OFFICE.
Ama mektuplar Roanoke'deki şüpheliye gönderildi.
BUT THE LETTERS WERE SENT TO THE UNSUB IN ROANOKE.
Claude Barlow'un Kentucky'deki adresini biliyor musun?
DO YOU HAVE AN ADDRESS IN KENTUCKY FOR CLAUDE BARLOW?
Bu arada Salem'deki genelev meselesini kendim araştıracağım.
In the meantime, I will see to this matter, the brothel in Salem, myself.
Kore'deki.
In Korea.
Eylül'deki ABD dron saldırısında kardeşini kaybedince ipleri tamamen eline aldı.
Fully assumed control back in September after the US drone strike took out his brother.
ABD'deki hücreleri harekete geçirmek üzere.
He's about to activate cells in the US.
O bir Siyahi Amerikalı, Güney'deki çoğu mangal ustası öyle değil.
One, he's an African American, and a lot of pitmasters in the South are not.
Ve Ed'in dediğine göre, o devirde Güney'deki siyahlarla beyazlar sadece o zaman beraber oturup yemek yermiş.
And Ed said it was the only time, um, at that point, in the life of the South, where blacks and whites sat down together and ate.
boynunun yanında bir kurukafa vardı Juarez'deki uyuşturucu karteliyle bağdaştırdım.
Uh, he had a... a skull tattoo on the side of his neck, which I associated with a cartel in Juarez.
Bana, Whitby'deki kuzenlerimize Muirfield ve Eyemouth'un yakınlarda toplandıkları söylendi.
I was told our cousins in Whitby, Muirfield and Eyemouth gathered recently.
Eşleştiriyorlar ve onları Akademi'deki üreme odalarına koyuyorlar.
They pair them up. And they put them into these procreation rooms at the Academy.
O zaman bir Abby'nin Ana Cadde'deki atlıkarıncamıza nasıl geldiğini açıklayabilir misin bana?
Then can you explain to me how an Abby ended up on our carousel on Main Street?
Eckhausen'deki bir giyim mağazasından.
'A clothes store here in Eckhausen.'
Burada, Eckhausen'deki karargahtaydım.
I was on the garrison, here in Eckhausen.
Körfez'deki zamanlarım çok zordu.
My time in the Gulf was... difficult.
2008'deki bir Tom Waits konserinden beri böyle bir şey başıma gelmedi. Onu da kaçırmayı çok istiyordum zaten.
Now, that hasn't happened to me since 2008 at a Tom Waits show, which coincidentally, I couldn't "wait" to miss.
Buranın, Louisville'deki favori mekanım olduğunu biliyor muydun?
Did you know that this is my favorite place in Louisville?
The Big Dipper'deki zurna geçti.
The Big Dipper'gust passed the zenith.
Oğlumun Wheal Grace'deki hisselerinin vekiliyim bu yüzden, Ross, haftada bir kere bana rapor veriyor.
I'm trustee of my son's shares in Wheal Grace, which is why Ross brings me weekly reports.
Wheal Leisure'daki hisselerim satıldığında Geoffrey Charles'ın Wheal Grace'deki payı için temsil ettiğin isimsiz bir müşteri adına, bir teklif yaparsın.
When my shares in Wheal Leisure are sold, you'll make an offer for Geoffrey Charles's holding in Wheal Grace on behalf of an anonymous client whom you represent.
Geoffrey Charles'ın, Wheal Grace'deki payı için bir teklif yapılmış.
An offer has been made for Geoffrey Charles's share of Wheal Grace.
senin yerine mahkemeye gitmeyi teklif edinceye kadar... önerisini, parasını ve Damsel'deki zulasının yerini kapatmasını... Trencrom'a söyleyebilirsin.
So you can tell Trencrom, till he offers to stand in court in your place, he can sling his proposals and his guineas and his secret caches off Damsel Point!
Yoksulluğunu gidermek için, Wheal Grace'deki hisselerini, üçüncü bir kişi vasıtasıyla satın aldım, parayı bir hediye olarak kabul etmeyeceğini biliyordum.
To relieve her poverty, I bought all his shares in Wheal Grace, through a third party, knowing she'd not accept the money as a gift.
Soygunun bütün amacı Semper Apex'deki sunucu odasını açan anahtarı çalmak için göz boyamak.
The whole purpose of this robbery was to create a wax impression of a key which opens the server room at Semper Apex.
EKG'deki T dalgalarının salınımı azaldı.
Peaked T waves in his precordial leads.
Şu Back Bay'deki çifte cinayet vakasına hazırlanman lazım.
You gotta start prepping that double homicide at Back Bay.
Öğrenci Birliği'nden Abuddin'deki politik değişimler hakkında konuşma yapmak için davet aldım.
I got an invitation from the Student Union to talk about the political changes in Abuddin.
Özel aletlerin çoğu Metairie'deki bir Devil Modifiye Garajı'na gönderilmiş.
Uh, most of the custom stuff was sent to a Devil's Detailing Garage in Metairie.
Hepsi de Suriye'deki gizli bir görevle alakalı SEALların paralı asker lideri birisini öldürdüğü bir görev.
All concerning a top secret mission in Syria, where six seals took out a mercenary leader.
Bu Suriye'deki saldırı için yapılan bir öç müymüş yani?
Was this some kind of retribution for the attack in Syria?
Neyse ben "Port Mary'deki Huzur Denizi Etkinliği'ne gidiyorum." "İşte bu yüzden Teğmen Duster gibi giyindim." dedim.
So I'm like, "Well, I'm going to Tranquillity Con in Port Mary." That's why I'm dressed like Lieutenant Duster. "
Teğmen Anders, Arrakis Sadr'deki görüşmenizden sonra hafıza kaybını bildirdi.
Lieutenant Anders reported your memory loss after your encounter on Arrakis Sadr.
İşte bu yüzden ülkemiz için en doğrusu olduğu inancıyla komutayı geçici olarak L.A. Emniyeti'ne bırakmaya ve dosyayı Terörle Mücadele yerine Büyük Suçlar'a vermeye karar verdik. Böylece IŞİD'deki dostlarımız enselerinde olduğumuzu bilmeyecek.
Which is why it is temporarily in the country's best interest to let the LAPD take the lead on this and have Major Crimes take on the assignment instead of your Counterterrorism Division... so our ISIS friend doesn't feel us breathing down his neck.
Gazel'deki bir striptizci. Pardon, bir garson. Ortadan kaybolmadan hemen önce.
... at Gazelles, uh, to a stripper... uh, I'm sorry... to a waitress... right before he disappeared.
2012'deki olay.
2012.