Dersu перевод на английский
86 параллельный перевод
Dersu!
Dersu!
Dersu.
Dersu.
DERSU UZALA Çeviri : HakanGil
DERSU UZALA
Dersu Uzala.
Dersu Uzala.
Dersu ile ilk o zaman tanıştım.
That was the first time I met Dersu.
Dersu çevresinde gördüğü her şeyi insanlaştırıyordu.
Dersu humanized everything he saw around him.
- Dersu, daha önce geldin mi buralara?
Dersu, have you been here before?
Sen iyi atıyorsun, Dersu!
Excellent shot, Dersu!
Bu silah değil, Dersu.
This is not a weapon, Dersu.
Dersu Uzala!
- Dersu Uzala!
Ne yapıyorsun, Dersu?
What are you doing, Dersu?
Dersu'nun sıradan biri olmadığını o anda anlamıştım.
I had a feeling that Dersu is not an ordinary man.
Dersu, tüfeği ver bana.
Dersu, give me the carbine.
Dersu hayatta görmeyeceği seyyahları düşünüyordu.
Dersu cared of a traveler, whom he would never see.
Gidip diğerlerine katılalım, Dersu.
Let's join the squad, Dersu.
Dersu, piponu mu kaybettin?
Dersu, have you lost your pipe?
Taiga, Taiga, benim Taigam.
( Dersu sings on Udegei language ) Taiga, taiga, this is my taiga.
Hayır, Dersu.
No, Dersu.
* Şaman duası. * Pantsui, patsa, patsa singum patsa.
( Dersu praying ) Pantsui, patsa, patsa singum patsa.
Dersu, bu taş nereden geliyor, bilmek istiyorum.
Dersu, I want to know where this rock comes from.
Dersu, bak!
Dersu, look!
Gidelim, Dersu.
Let's go, Dersu.
- Dersu dedi ki ; misafirin bir hırsız.
- I said that your guest is a thief.
Yüzbaşı Arseniev kılavuzum, Dersu Uzala... ve askerler...
Me, commander Arseniev... my guide, Dersu Uzala... and soldiers...
Dersu'dan ayrılmak zordu.
It was difficult to part with Dersu.
- Hoşça kal, Dersu.
Farewell, Dersu.
Lütfen yapma, Dersu. Ben eğilmeliyim senin önünde.
Please don't, Dersu, I should bow to you.
- Bunu yapma lütfen.
- Please don't, Dersu.
Hoşça kal, Dersu.
Well... Farewell, Dersu.
Hoşça kal, Dersu!
Goodbye, Dersu!
Hoşça kal, Dersu!
Farewell, Dersu!
Baz, Dersu.
Look, Dersu.
Ertesi gün, hiçbir şey söylemeden Dersu takımın önünde yerini aldı.
The next day, without saying a word... Dersu took his place at the head of our squad.
Sönmüş küller ot yatak ve Çin malı bir parça... Hepsi Dersu'nun söylediklerini doğruluyor.
The rain-soaked ashes... the bed of grass... and a discarded piece of Chinese fabric... all confirmed Dersu's words.
Dersu, yağmur dinene kadar bekleyelim.
Dersu, let's wait until the rain stops.
Dersu, güneşin ne olduğunu biliyor musun?
Dersu, do you know what the sun is?
- Geri çekil, Dersu.
- Step back, Dersu.
- Dersu nerede?
- Where is Dersu?
Biraz yanında oturabilir miyim, Dersu?
May I sit with you for a while, Dersu?
Dersu, Olentiev, Krushinov ve ben gölü bir botla geçtik.
Dersu, Olentiev, Krushinovandl... set out for the lake in a flatboat.
Dersu ve ben devam edeceğiz.
Dersu and I will go on.
Boşver, Dersu.
Never mind, Dersu.
Geceyi burada geçirmeliyiz, Dersu.
We'll have to spend the night here, Dersu.
Dersu'nun benim için yaptıklarını ancak sonradan fark edebildim.
Only then did I realize what Dersu had done for me.
Sağol, Dersu.
Thank you, Dersu.
Sorun nedir, Dersu?
What's the matter, Dersu?
Hoşçakal, Dersu.
Good-bye, Dersu.
Ama eğer yanımızda Dersu olsaydı, daha fazla alanı keşfedebilirdik.
But if we had Dersu, we'd have accomplished more.
Neredesin, Dersu?
Where are you, Dersu?
- Merhaba, Dersu!
- Hello, Dersu!
Hiç değişmemişsin, Dersu.
You haven't changed at all, Dersu.