Devoted перевод на английский
2,020 параллельный перевод
İnanıyorum ki size güvenilir bir danışman olabilir.
I believe he can offer you true and devoted counsel.
"Fedakâr bir aile babasıdır."
"He's a devoted family man."
Hepimizin yakışıklı ve sadık İspanyol sevgilileri yok maalesef.
We cannot all have a gorgeous, devoted Spanish boyfriend.
Şey, aslında kimsenin yakışıklı ve sadık İspanyol sevgilisi yok.
Well, actually, no one has a gorgeous, devoted Spanish boyfriend.
Hem kanuna, hem de mülke bağlıyım.
Um, I... I am devoted to justice and prosperity.
Papa, Cranmer'in kendisini lüteriyen hareket için adadığını umarım biliyordur.
I wonder if the pope knows of the reputation Cranmer has here for being devoted heart and soul to the lutheran movement.
Kendimi bu işe adamadan, herkes tarafından sevilmek ve oylarını almak için kendimi feda etmeden ve insanların yüreklerine ve ruhlarına yardım etmeden önce
Before I devoted myself and sacrificed myself to getting votes and being loved by everyone and helping people with their hearts and souls,
Ve sizi temin ederim, sadakate tamamen hazırım.
Ànd I assure you I'm ready to be a devoted...
Sadık bir eş ve anne.
Devoted wife and mother.
Akrabalık ilişkisi olan çiftler için bir internet sitesi.
It's a blog devoted to couples who are related.
Tanrının merhametine ithaf edilen dini müzik.
Sacred music! Devoted to magnifying his grace.
BÖyle cesur bir kardeşiniz olduğu için şanslısınız, Mr Austen.
You're fortunate to have such a devoted sister, Mr Austen.
Tabiî birden sadakat krizine tutuldu.
Of course, he's completely devoted now.
Hala birçok aile dışa kapalı ve kendi içlerine bağlı yaşamaktalar.
Still, many families were close and devoted to each other. Even the chores and religious duties... "
Uğraştığım insanlar benliklerini bir sonraki mala adamıştır.
The people I deal with, their entire existence is devoted to chasing the next fix.
Miami Herald's son zamanlarda sizinle Michael hakkında çok haber yapmış.
Miami Herald's devoted a lot of ink to you and Michael recently.
BÜTÜN HAYATINI OĞLUNU BÜYÜTMEYE ADADI.
SHE DEVOTED HER LIFE TO RAISING HER SON.
O zaman biz de onun, iman yolcusunun yolundan gidelim bütün ömrünü İsa'ya adayan Meryem'in ardından.
So let's follow her, the traveller of faith, who devoted all her life to Jesus Christ.
Şimdiye kadar gördüğünden daha büyük, daha bağlı bir aile.
You've done me wrong... a bigger, more devoted family than she had ever known.
O halde, ben de onu bulmak için başka kaynaklara başvuracağım.
In anticipation of that, I have devoted other resources to finding him.
Sadece seni en sadık dinleyicilerinle yalnız bırakmıştım.
I merely left you to your most devoted audience.
Tüm hayatını adını temizlemek uğruna adadı.
He devoted his whole life to clearing his name.
Tek uğraşı insanların hayatini kurtarmaktı
It's what hes devoted to preserving lives
Shiva-bhakta'nın emrine verilmişti.
He was a devoted Shiva-bhakta.
Tüm bunlarla kendini adamış görünmektedir ve Tanrı Shiva'ya bir istekte bulunur. ve, bilirsiniz, o Veena'yı bağırsakları ile de çalabilirdi.
There's this whole thing about how devoted a fan he was and he's asking Lord Shiva for some wish and, you know, he is basically playing Veena with his intestines.
Tommy, mükemmel biriydi büyük bir kalbi vardı ve çok bağlıydı.
Tommy is such a wonderful person, big heart and so devoted.
Adalete adanmış bir yaşamda efendim, senin bundan kurtulmuş olman benim arka tarafımda daimi bir diken gibi.
In a life devoted to justice, sir, it is a constant burr on my backside that you have avoided it.
Biz fedakar bir gurubuz.
Well, we're a devoted group.
Hayatımı kızımıza adadım.
My life is devoted to her. I will always love you...
Özellikle de sadık yardımcılar.
Devoted assistant types, especially.
Evet, kendini tamamen diriltme araştırmalarına adayan adamı.
Yes. The man devoted to resurrection research.
İşime nasıl bağlı olduğumu bilirsin.
You know how devoted I am to my work...
Sen bütün bir geceyi, esrar bulup garajda içmeye adamışsın.
You devoted an entire night to finding pot to smoke in your garage.
Seni onurlandıracağıma ve şefkat göstereceğime söz veriyorum, her zaman güvenebileceğin bir arkadaş olarak, sadık koca ve "bencil" aşık olarak
I promise to honorand cherish you, to always be there for you as a trusted friend, devoted husband and selfish lover.
Fakat annen sadık olmasa sorun değildi.
BUT YOUR MOTHER, SHE'S NOTHING IF NOT DEVOTED.
Hayatını onca sene boyunca bu aileye adadığına inanmak zor.
It's hard to believe you've devoted your whole life to this family all those years.
Ah evet, oğlun, işte sadık baba, delikanlıyla çok zaman geçirmişsin.
Ah yes, your son, such the devoted father, spending so much time with the lad.
malını, mülkünü aslında sadece bir miti onurlandırmaya adadığının farkında mısın?
Do you realise that youíve just devoted all your efforts and all your goods to the glorification of something which is just a myth?
Hayatını başkalarına adamıştın.
You devoted your whole life to helping other people.
CIA ajanı.. Donanmadan, jigolo.. ve sadık bir aile babası.
CIA agent, Navy SEAL, gigolo, and devoted family man.
Hayır, Seth hayatını, köpekleri kurtarmaya adamıştı.
No, Seth devoted his life to saving dogs.
Ve sanırım, ona adanmış koca bir çarşı olunca, o ülkede metalin ne kadar devasa olduğunu anlıyorsunuz.
In other words, that the Galerias Rock. I certainly think that metal enormous in a country, as a shopping mall devoted to.
- Hayatımı başkalarına yardıma adadım.
I've devoted my life to helping others.
Çocuklarımızı önemsemediğimiz anlamına gelmez.
That doesn't mean we're not devoted to our children.
Veri analizinde görevli koca bir şubemiz var.
You know, the Bureau is not without its resources. We have a entire department devoted to data analysis.
Sadık bir evlat, sevecen bir kardeş, ilgili bir amca. İyi yaşamayı seven ve dünya çapında ganimet uzmanı olan.
Devoted son, loving brother, caring uncle... bon vivant and world-class connoisseur of the booty.
Eğitimine ve mutluluğuna hayatını adadığı oğlunun, milletince son derece ayrıcalıklı kılındığını görecek kadar yaşamak, bir babanın yüreğinde tarif edilemez duygular uyandırmış olmalıdır. "
"It must excite ineffable feelings in the breast of a father to have lived to see a son, to whose education and happiness his life has been devoted, so eminently distinguished by the voice of his country."
Her nasılsa o Molly denen kıza çok sadık.
For some reason, he's completed devoted to that... molly.
Beni sevdiğinde rahatlayacak ve en iyi sevgili olmak için sergilediğim çıkarcı, oyunlar oynayan kişiliğimi sergilemeyi bırakacaktım.
As soon as I knew he liked me, I would have relaxed and dropped the manipulative Plotting and devoted myself to being the best girlfriend ever.
Gerçi çocuk bizi geçindirmek için hırpalandı, durdu çalışmaktan.
He worked his life away to help us, though. He devoted himself to us.
Kibar...,... fedakar...,
He was kind, devoted, loyal.