Dope перевод на английский
3,550 параллельный перевод
Dinle hatun... Oraya gidip Max'ın ev sahibine onunla çıkacağını söylemen lazım.
Listen, dope, I need you to tell Max's landlord that you'll go out with him.
- Muhteşem bir şey.
- [whistles] This is dope.
İster altın getir ister uyuşturucu umurumda değil.
I don't care if you bring in gold or dope.
Kadın ayıldı.
She's out from the dope.
O zaman yeniden narkoz ver!
You can dope her up again!
Bu çocuğun tüm öğleden sonrasını ot içip kendi meme uçlarını yalamaya çalışarak geçirdiğini gördüm.
I've seen this kid spend an entire afternoon smoking dope and trying to lick his own nipples.
Bu arada, bu binada ot içilmiyor.
Oh, and there's no smoking dope in this building.
Uyuşturucuyu değiştirmişler.
They switched out the dope.
Bütün Avrupa'da yerleşmiş ikmal hatları var ve kızlarla uyuşturuyu taşıyorlar.
They've got established supply lines all across Europe and the girls are bringing in dope.
Aptalca bir melodi çaldığımda.
When I play a dope melody.
Harikaymış.
That's dope.
Çok özel Dalgalar hazırladım.
Made some pretty dope beignets.
Dalga, ot gibi.
Dope, like grass.
Sevimli bir serape, saçma sapan bir sombrero.
I rocked a sweet serape, a dope sombrero.
Altın madalyalı bir boksör niçin uyuşturucu kullanır acaba?
Any idea why a gold medal - winning boxer would be on dope?
Ayrıca kısmi çıplaklık, ürün yerleştirme patlama sahneleri ve müzikler de Hans Zimmer.
Also, partial nudity, product placement, dope explosions, and a killer score by Hans Zimmer.
iyi, Öldür onu, sersem!
Well, kill him, you dope!
Muhitte terör estirmediğinde şu yangın merdivenine oturur sigarasını içerdi.
Whenever he wasn't terrorizing the neighborhood, he sat on that fire escape smoking dope.
Ben burada malın biri gibi dururken harfler için beni soymanıza izin veririm zaten. Malım ben çünkü!
I'll let you fleece me for my A's and my B's and my L-M-N-O's while I stand here like some dope, some big fucking dope.
Bill hariç hepimiz esrar içmeye başladık. Zaten esrar masum bir uyuşturucu.
We all smoked dope, I mean except for Bill, but it was pretty innocent stuff.
Bir grupta olmanın, rüzgarından, kasırgasından mıdır yoksa uyuşturucu ve alkolden midir bilmem ama neredeyse bir yıl boyunca ayağım yere değmemişti.
The whirlwind, the hurricane, the tornado of just being caught up in the band, and the highs of the dope and the drink, my feet never really touched the ground for many years.
Bu pislik uyuşturucunun kardeşi gibidir.
This is dope as shit, brother.
Eğer deniz tarağı götürmezsem, süzme salak gibi görünürüm.
If I don't show up with a sack of clams, I'm gonna look like a real dope.
Yüksek etkili uyuşturucu veriyorlar.
Well, they got some high-grade dope here.
Havalı, hoş bir kesimi var değil mi?
It's a pretty dope cut, right?
Ron araç gereç meselesini nasıl hallettiğimizi görmeli.
Ron's gotta see how dope the outfits are.
Siz kendi tiryakiliğini, başkasını tiryakilikten kurtararak düzeltmeye çalışan tiryaki arkadaşları gibisiniz.
You're like a dope fiend who thinks he can deal with his own addiction by making another addict go straight.
Ne budalayım.
I'm such a dope.
Ve böyle süper ötesi kravatlar yaptığı için Louis Vuitton'a.
And Louis Vuitton for making some dope-ass cravats.
Bu ofis muhteşem.
This office is dope.
Esrar tüttürüyor lan adam.
He smokes dope.
Eviniz aynı kokain gibi.
Your home is dope.
İyi günde kötü günde, seni koca budala.
For better or for worse, you big dope.
Kaptan gemiyi çok sıkı yönetiyor, ve uyuşturucu ciddi bir ihlaldir.
The skipper runs a tight ship, and dope's a serious violation.
Annem, ben bebekken sessiz olayım diye biberonuma bir doz koyardı.
Mama used to put a little dope in my baby bottles... keep me quiet.
Gidin başka yerde çekin esrarınızı!
I suggest you take your dope and go elsewhere!
Kazara balkondan düştüğünde bunu görmesi için pek çok şahit olsun istedim.
I just want lots of witnesses for when that dope accidently falls head first from the balcony.
- Şahane.
- That's dope.
Mallarını tuvalete atmadan önce aynı ayıklık yeminlerini etmişti.
She took the same dramatic vow of sobriety before chucking her dope down the toilet.
Meksika malıyla kafayı bulmuş halde.
Keep them hopped up on Mexican dope.
Tüm kadın satışı ve uyuşturucu işini tekele bağladık.
We got all the whores and dope sewn up.
Mickey Cohen için uyuşturucu temin ediyordunuz.
You used to run dope for Mickey Cohen.
Bu uyuşturucu işini engellersek, onu toptan bozguna uğratırız.
We intercept that dope, he is dead in the water.
Bizi doğruca malın olduğu yere götürecek.
He's gonna lead us right to the dope.
- Küçük bir esrarkeş misin? - Hayır?
You a little dope smoker?
Yolun karşısına geçiyoruz seni salak.
We're going across the street you dope.
Onlar elleriyle yemez salak.
They don't eat with their hands, you dope.
ABD ekibini YS'de görmek için sabırsızlanıyorum.
Be dope to see the US crew take the BOTYs.
Şu anki break dansın nasıl olduğunu anlatan bir belgeseldir.
It's this dope documentary about what b-boying is now.
Bu kadar iyi durumdayken, neden bıraktı?
But if he was so dope, then why did he stop breaking?
Bilmiyorum mu sandın?
You think I do not know Where did you get that dope?