Dozen перевод на английский
6,829 параллельный перевод
O bayrağı sana vermeden önce, bir düzine çalıntı saati sana zorla çıkarttırdılar diye duydum.
I heard they made you take off a dozen stolen watches before they handed you that flag.
- Radyodaki adam söylemişti. Üç düzine kadar insan varmış, hepsi de ordu mensubu aileler.
- The guy on the radio said there're about three dozen, all family of military.
Burada durmuş, şu an poşetlerin içindeki bir düzine manta vatozuna bakıyorsun.
You're looking at a dozen manta rays sitting right in these bags right here.
Bir düzine Arikara bizden iki kat daha hızlı hareket edebilir.
A dozen Ree can make twice as good time as we can.
Ha yirmi ha bir düzine aynı şey.
Well, yeah, twenty, a dozen it don't matter.
Bir şok daha alacaksın, belki de bir düzine daha.
You'll get another jolt, maybe a dozen more.
Defalarca öldüğü ilan edildi.
She was pronounced dead a dozen times.
Bir düzine kadarıyla kaçmayı başardım.
I made it out with nearly a dozen.
Bir elinde bir düzine gül diğer elinde de istediğim yüzük.
With a dozen roses in one hand and a ring I wanted in the other.
Birilerinin karavan veya pick-up'ının altında malı alıp kaçma düşüncesine izin veremezdim. Bu yüzden bir düzine araba sahibi set biter bitmez telefon ışıkları ve çakmaklarla arabaların altlarını aradı.
I couldn't let it go, the thought of it lying out there under somebody's Dodge Caravan or pick-up or whatever, so I got a dozen roadies to come out and shine their cell phones and torches under the cars while he finished his set.
- Bir düzineden fazla ama bugün Cumartesi, hiçbiri açık değil.
There's more than a dozen. But this is Saturday, none are open.
Belki bir düzine.
Ten. Maybe a dozen.
Kaç kere aradılar zaten burayı.
They've searched here a dozen times before.
Bir düzineden fazla adamları vardı, ama uzun bir zaman önceydi.
Used to be more than a dozen of them, but that was a long time ago.
- Bir düzineden az.
Less than a dozen.
Ve inanılmaz bir insanın hayatına.. .. birkaç yüzbin kelimede biçim verebilmek için.. .. yarısına ihtiyacım var.
And I need it to help me distill a life of an incredible person into a couple dozen thousand words.
- Yarım düzine dilim domuz pastırması lütfen.
Half a dozen rashers, please.
Dinozorlar yok olmadan önce bile dünyada birden çok, yok olma düzeyinde olaylar yaşanmış.
There were more than a dozen extinction-level events before even the dinosaurs got theirs.
Eğer Paris'te yeni bir restoran açmayı düşünüyorsan, orada sen öldürmeye çalışacak en azından bir düzine insan olduğunu bilmelisin.
If you try to start a new restaurant in Paris, there are at least a dozen people who will try to have you killed. Oh, no, no.
Kulübümüze hatırı sayılır miktarda öğrenci geliyor,... bir kısmı devamlı gelmiyor,... ama kısa süre içinde oldukça ilerleme kaydettik.
I have some two dozen boys and girls in the club, not all of them attend regularly, but considering the short time, we've made good progress.
Suratlarımızdan 2,5 metre yukarıdaki çürüyen uyduruk damda birbirine kenetlenmiş, kıllı ve epey büyük tarantulalardan başka izleyecek bir şeyi olmayan ben ve yarım düzine adamın olduğu yer.
Where I and a half dozen other unfortunates had nothing to watch but the bristling, leviathan tarantula bunched up on the rotting, flimsy thatch perhaps eight feet above our faces.
Üç düzine insan, evimdeki doğum günü partisinde bana saldırdığına şahit oldu. Alt tarafı son kitabını beğenmedim diye.
3 dozen people witnessed you attack me in my home at a birthday party'cause I didn't like your last book.
Kış ortasında fazladan yarım düzine aç insanı kim evine alır?
Who's going to take in an extra half-dozen starving people for the winter?
Muhtemelen orada bir düzine vardır ama bizimki plenum kaplı, bağlı bir çift.
They probably got a couple dozen back there, but this will be the bonded pair with the plenum coat.
Bir düzine adam mı?
A dozen men?
Altıncı ve State arasında yarım düzine kule görüyorum.
I'm seeing half a dozen cell towers between Sixth and State.
On-yirmi tane de ayı tuzağıyla.
And a few dozen bear traps.
Yani benimle ya da başka bir düzine adamla evlenebilirdin... ama sen kendin olmayı seçtin.
Well, you could have married me or a dozen other guys but you wanted to be your own person.
Dışarıda onlardan düzinelerce var.
They're a dime a dozen out here.
- Orada en az bir düzine adam var.
There's at least a dozen of you guys in there.
Seni ve yarım düzinelik yaşı tutmayan fahişe dostunu içeri alamam.
I can't have you and half a dozen of underage hustlers here.
Majesteleri, bana 12 adam verin.
Your Majesty, give me a dozen men.
- Sen onu bir düzine yapsan?
How about you make it an even dozen?
Bugün bir düzine daha arıyı kaybettik.
You lost another dozen bees today.
- Bir düzine mi?
- A dozen?
Oradaki yerlilere saldıran şu piçlerden bir düzine saydım.
Counted a dozen of them bastards attacked those Indians back there.
10'dan fazla da yarali var.
And more than a dozen wounded.
İyice kafa yorarsanız şayet iş görebilecek yarım düzine sihir bulursunuz.
If you gave your mind to it, I dare say, you could think of half a dozen spells that would do the trick.
Profesör Noam Chomsky herkesin listesinde yeni solun altı baş kahramanından biri olarak yer alır.
Professor Noam Chomsky... Is listed in anybody's catalog as among the half-dozen top heroes of the new left.
- Yarım düzine adam onun peşinde.
Half a dozen men are looking for him.
Kabaca oluşturulan Satış 1.2 milyar $ Yaklaşık 960.000 kullanıcılarla, alıcı ve satıcı, hem de ABD'de ve bir düzineden fazla dünyadaki diğer ülkeler.
It generated roughly $ 1.2 billion in sales with nearly 960,000 users, both buyers and sellers, in the US and more than a dozen other countries worldwide.
Kapıyı aşmaları lazım. Bir düzine adamları anca var. Elimizdeyse 3 tane tabanca.
They'll have to converge through the door, roughly a dozen of them, and three pistols at our disposal.
Kuryeleri ortadan kaldırdık mı bir düzineden fazla haydut çıkmaz karşımıza.
Once we clear the mules, we don't expect more than a dozen bandits.
Hastaneye elli kere girip çıkmışsın.
You have been in and out of the hospital half a dozen times.
Ve yaklaşık birkaç hafta öncesinde, biz bir düzine insanla birleşip üç arabalı bir konvoy oluşturduk.
And... about a few weeks ago, we- - We hooked up with about a dozen others and created a three-car convoy.
Topladığımız delillere bakacak olursak kurbanımız birden fazla saldırgan tarafından düzinelerce kurşun yemiş. Kendini bununla savunurken.
From what we've pieced together, our Vic here took a couple dozen rounds from multiple assailants while defending himself with this.
- 2 düzine. Kimlikleri belirsiz.
- Two dozen, non-IDs.
Bu sabah arka yolda bir düzine ceset ve havaya uçmuş bir jip buldunuz mu?
Did you find a dozen bodies and blown-up SUVs on a back road this morning?
Genesis'le ilgili tüm bilgileri bir düzine haber sitesine gönderdim.
I just forwarded everything that I have on Genesis to a dozen news sites.
Thompson kabul etmemiş. Bir süre sonra bir düzine silahlı adam evini basmış. Karısıyla 9 yaşındaki çocuğunu sürükleye sürükleye dışarı çıkartmışlar.
Thompson refused, at which point a dozen armed men broke into his home, dragged his wife and nine-year-old son out into the street and slit their throats.
Şimdilik 6 oyla falan öndesin diyebiliriz.
I'd say you have at least a half dozen votes over Captain Hornigold at the moment.