Dresser перевод на английский
872 параллельный перевод
Şifoniyerin yanında yerdeymiş.
It was on the floor, near the dresser.
Mücevherleri şu çekmecede kitli tutacağım. Beni de bu odaya kitlemeniz yerinde olur.
I will put the jewelry in the dresser.
Tuvalet masamda olacak.
It's on my dresser.
İyi giyinmiş.
He's a swell dresser.
Artık kostümcüm değilsin, kovuldun!
You're no longer my dresser, you're fired!
Önemli şeyleri hep komodininin üst çekmecesinde saklar.
She always hides important things in the top drawer of her dresser.
- Jilet gibi giyinmişsiniz Bay Henderson.
You're a neat dresser, Mr. Henderson.
- Üst çekmecede.
- lt's in the top drawer of her dresser.
Üst çekmecede olduğunu söyledi.
She says it's in the upper drawer of the dresser.
Pencerelerde panjurlar, konsolun üstünde bir şişe Skoç...
Window shades, Scotch on the dresser...
Lavery'nin yatak odasındaki şifonyerin üzerinde buldum.
I found it on the dresser in Lavery's bedroom.
Ama bana sattığı aynayla güzel bir şifonyer yaptım.
But the mirror he sold me I made a nice dresser
Tabii ki, hatta çerçeveletebilirsin.
Sure, frame it. Put it on your dresser.
Oldukça iyi giyinen biriymiş.
Pretty good dresser.
Agathe'nin odasına gittim. Uyuyor. Mektup da şifonyerinin üstünde.
Agathe's asleep, but there's an envelope on her dresser
Tiyatroda da kostümcü olacaksın.
You'd have to be her dresser down at the theater.
Charlotte Inwood'un yardımcısı.
She's Charlotte Inwood's temporary dresser.
Bu arada, Bayan Inwood yardımcısız ne yapıyor?
In the meantime, what's Miss Inwood doing without a dresser?
Deneyimsiz biri için kostümcülük zor olmalı.
It can't be easy to be a dresser with no experience.
Önce kostümcü rolü oynadı sonra da dedektif olup şantaj yaptı.
First she pretended to be my dresser, then a detective and tried to blackmail me.
Baş aktör giyinme odasını verdiler ama kostümcü yok.
Here we have the star dressing room without a dresser.
Ve dolabımı şu köşeye koyacaktım.
And the dresser over there in that corner.
Büfenin üstünde.
On the dresser.
Dolapta bir iki şey bıraktım.
I left a few things in the dresser.
Geçen gün soyunma odamdaydım... ve tam tokamı takacaktım ki gözümün ucuyla...
But, I had it on the dresser the other day. I was going to put it on. I reached for it, and out of the corner of my eye,
Konsolun üstündeki şişeyi alın.
Help yourself to the bottle on the dresser.
Terzi memelerim daha çok görünsün diye yakasını biraz daha düşürmek zorunda kaldı.
The dresser had to lower my neckline to show more of my boobs.
Neden bana gardrobcu vermiyorlar?
Why don't they get me a dresser?
- Frank'in kostümcüye ihtiyacı var mı?
- Do you think Frank needs a dresser?
Ona kostümcü buluruz.
We'll get him a dresser.
Kostümcü hakkında ne dediler?
What did they say about the dresser?
Onu şifoniyere saklamıştı.En azından oradaydı.
He had it hidden in the dresser. At least, it was there.
Hatta... üniversitede en kötü giyinen kişi seçildiğimi bile hatırlıyorum.
I can remember the day I was voted the loudest dresser in college.
Biraz tıknazmış ya da manken gibi giyinirmiş umurumda değil.
I don't care if she's a little bit too plump or not such a stylish dresser.
Şık giyinmiş.
A smart dresser.
Bir çorabın içine sokar ve elbise dolabında saklarsın.
You'd put it in a sock and hide it in your dresser?
Aynı zamanda kuaför değilsindir herhalde, ha çavuş?
You are not a hair dresser too, are you sergeant?
Hayır, kuaför değilim ve senin kahrolası çavuşun da değilim.
No, I'm not a hair dresser and I'm not your bloody back...
Elim bir çekmeceye gidiyor... ve ne buluyorum?
And I reach my hand into a dresser drawer... and what do I find?
Elim çekmeceye gidiyor ve bir İncil buluyorum.
I reached my hand into a dresser drawer, and I found a Gideon Bible.
Giysileri de öyle.
Smart dresser, too. - You like that?
Her zaman oldukları yerde, canım, şifonyerin üçüncü çekmecesinde.
Third drawer of the dresser, dear, where it always is.
Dün gece, şifoniyeri kapıya dayadım... ama bir dakika sonra arkamı döndüğümde...
Last night I pushed my dresser up against the door, but the minute I turned my back...
Adamım, çok şıksın.
Man, you classy dresser.
Çok şık giyinirdim ben.
I used to be a pretty fancy dresser.
Gardırop... şifoniyer... Şunu tut lütfen.
Armoire, dresser ‒ Hold that.
Bakın, bunu çekmecenizde buldum.
Look, I found these in your dresser.
Onun iyi bir gardrobu vardı.
He was a very good dresser.
Ale, çekmeceme bir şiir bırakmış.
Ale left a poem on my dresser.
Doğru dürüst giyinmez, ama yedek olarak çok iyi.
She ain't an exciting dresser, but she's a cracking little stand-by.
Hep iyi giyinirsin zaten.
Still, you always was a snappy dresser.