Düğün перевод на английский
12,117 параллельный перевод
Düğün kilisede düzenlenecek.
Wedding will be held in the Church.
Davet listesisini hazırlamaya. Ben hazırlıklara başlamasam bitiremem. Ve düğün için gelin arabası hazırlıkları.
... I want to prepare my guest list... Im finished if I did not prepare that..... and Car preparation for the wedding..
Düğün konvoyu için mi geldi?
-.... With wedding convoy... is he clamps bride?
Fena halde düğün günü pastasına benziyordu.
It looked a lot like a wedding cake.
Ama artık... düğün olmayacak.
But now... no wedding.
Ölmüş düğün pastası sona ermedi.
And not over her dead wedding cake.
Düğün hazırlıkları nasıl gidiyor?
How are preparations for the wedding coming along?
Sadece düğün günümde bir hizmetkar olmak istemiyorum.
I just don't want to be a servant on my wedding day.
Onun düğün günü.
Shall we go in?
Bunun gayet farkındayım. Ama düğün benim istediğim gibi olacak.
I know that well enough, but the wedding day is mine.
Bu bir yıldönümü bizim düğün günüdür.
I-It's my anniversary. If this is how much the Earth moves on our 40th, Think of what it'll do on our 50th.
Şimdilik bunu veriyorum. Düğün masraflarını ben ödeyebilir miyim?
So once I deposit this, you'll let me pay for the wedding?
Büyük bir düğün yemeği istemiştim.
I wanted a big wedding breakfast.
Sadece... düğün konusunda biraz endişeliyim.
Oh, that is... I'm a bit concerned about the wedding.
Artık öyle oturmalı düğün yemeği düzenleyen mi kaldı?
But does anyone have a sit-down wedding breakfast any more?
Ama düğün yarın olunca yetişmeyecek sanmıştım.
But with the wedding tomorrow, I thought he had missed it.
Düğün gününden önce böyle şey olmaz.
Oh, we can't have that on the day before her wedding.
Claire, ikinizi düğün gününüzde bir fotoğrafta görmüştüm.
Claire, I saw a photograph of the two of you on your wedding day.
... düğün planlayıcısıyla süper yakın çalışır ve... Annem öyle yapmadı.
Well, usually, if they live close by, the mother of the bride is super hands-on with the wedding planning and...
Sıra düğün planlamaya geldiğinde hep burada her adımda yanımda olacağını düşünürdüm.
Not having her involved. I just always assumed that if and when there was a time to plan a wedding that she would be there.
Düğün gününde yanında olacak zaten ve bu her şeyden önemli.
Doing it with me every step of the way. Well, she is going to be there on your wedding day. And that is the most important thing of all.
Düğün geçersiz hale getirdiler.
They've undone the wedding.
Kızıma düğün bile yapamadım
I couldn't give my daughter a wedding.
Kurulun huzurunda konuşma yapmak, çok ilginç bir düğün hediyesi.
Keynote in front of the board, that's quite the wedding gift.
Sizsiz düğün falan olmaz.
There's no wedding if you guys aren't there.
Düğün için tarih belirlemek istiyorum.
I want to set a date for the wedding.
Jason da onu düğün iptal olmasın diye öldürdü.
Jason murdered her so that the wedding might go ahead.
Ama Castle, neden seni düğün günün kaçırıp Tayland'a götürsünler ki?
But, Castle, why would you be abducted on our wedding day and end up in Thailand?
Düğün, sosyal etkinlik ona baskı yapmak için mükemmel bir ortam.
A wedding, a social event, perfect place to put the pressure on him.
Adele'in düğün gününü mahvetmek istemiyorum.
I didn't want you to spoil Adele's day.
Gerginliğimin nedeni düğün.
It was the wedding.
Hatırlar mısın, Amanda ile küçükken kumsalda ufak bir düğün yaptırmıştı?
Do you remember when Amanda and I were... Were kids, and she made us have that little wedding on the beach?
Peter, bu bir düğün değil, Dean Martin'in ünlülerle dalga geçmesi üzerine yapılmış kısa bir program.
Peter, it's not a wedding, it's an infomercial for The Dean Martin Celebrity Roasts.
"Son dakika haberim var" Peter'ın düğün geceleri eşine söylemesi gereken şeydi. Böylece eşi düğünün gerçekten olduğunu bilebilirdi.
This just in... is what Peter had to say to his wife on their wedding night, so she knew it was actually happening.
Kızı için bir yıldır düğün planlıyordu.
Now, she's been planning her daughter's wedding for a year.
Eğer düğün yolunda gitmezse mahvolacaktır.
If it doesn't go perfectly, she'll be crushed.
Odelle ve ben evlendiğimizde düğün tarihimiz... yüzüklerimizin içine kazınmıştı.
Odelle and I had our wedding date engraved on our rings when we got married.
Bu benim düğün dövmem.
It's my wedding tattoo.
Bir Ta'unga tarafından bitirilecek ve sadece düğün günümde ortaya çıkacak.
It is to be done by a Ta'unga and revealed only on my wedding day.
Yani bu bir düğün dövmesi mi?
So that's a wedding tattoo?
Düğün planında ona yardım edebilirim.
Ooh! I can help her plan the wedding.
Düğün töreni sonbahar gibi olur sanırım, oppam benden biraz büyük sonuçta.
I think the wedding ceremony will be in the fall. Since he is a bit older than me and all.
Benim düğün dövmem.
It's my wedding tattoo.
Annen düğün için oturma planlarını gözden geçirmeni istiyor.
Your mum wants to look over seating plans for the wedding.
- Bu gece, düğün gecemizde sabah ameliyata girmenin beni ne kadar seksileştirdiğini göstereceğim Dr. Webber.
And tonight, on our wedding night... Mm-hmm? Dr. Webber, I'm gonna show you just how hot a morning surgery can make me.
Düğün için üzüldüm.
Hey. Sorry about the wedding.
Düğün iptal.
The wedding's off.
Neyse müdürüm, bugün işten erken çıkmalıyım Sophie'nin düğün pastasını yapacağım için ayrıca sinir bozucu bir patron olduğun için.
[bell rings] Well, Manager, I need to get out of there early tomorrow to do Sophie's wedding cake, and also because you're annoying as a boss.
Kötü haber, nikah için kiraladığımız düğün eşeği ölmüş.
Bad news... the wedding donkey we booked for the church service died.
Bir düğün geleneği vardır.
Like the wedding saying goes,
Merhaba, Catherine Avery'nin düğün yemeklerini buraya gönderdiğini duydum.
Oh, hey.