Each перевод на английский
78,641 параллельный перевод
Ve memnun olmalı bizi tuhaf yapan her bir ruh.
Each spirit must be thankful for that which leaves us odd.
- Birbirinizle konuşun sadece.
- Just talk to each other.
Annemle babamın evlendirmeni istiyorum, böylece birbirlerini sevmek zorundalar.
I want you to make my mom and my dad be married so they'll have to love each other.
Gitmeden önce, herkese hatırlatmak istiyorum ki, kapitalizmle demokrasinin temel ilkeleri birbiriyle çelişir.
Before we go, I just wanna remind everyone that the basic tenets of capitalism and democracy contradict each other.
Ama belki de birbirimize ihtiyacımız vardır.
But maybe, we need each other.
Ellerinizi birbirinizin üzerinden çekemiyorsunuzdur şimdi?
You two must not be able to keep your hands off each other?
Siz birbirinizi tanıyorsunuz değil mi?
You guys know each other, right?
İşte benim saham. Her yıl belli miktarda para yatırıyorum, Seni ayakta tutmak için yeterli
I lay out a certain amount of money each year, enough to keep you afloat, to keep investing in new artists.
Biliyorsun, bir zamanlar birlikte yaşıyoruz Ve biz her gün birbirimizle beraberiz, Farklı olacak
You know, once we're living together and we're with each other every day, it's gonna be different.
Birbirimiz olmadan yaşayamadığımızı fark ettik değil mi canım?
We realized we couldn't live without each other, right, dear?
Ve, aman tanrım, o ikinci şans saçmalıkları ve birbirlerini nasıl anladıkları?
And, my God, all that bullshit about second chances... and how they know each other?
Bribirleri hakkında bildikleri tek şey birbirlerinden nefret etmeleri.
You know what? The only thing they know about each other is that they hate each other.
Evet, birbirimize rastladık.
Yeah, we kind of ran into each other.
Avukatlar, Müvekkillerinizle konuşmak için.... ... beş dakikanız var.
Counsel, you can each have five minutes to speak to your clients.
Burada birbirimize yardım ederiz.
We take care of each other.
Bak, Cole, temelde birbirimizi bütün yaşamlarımızı biliyoruz.
Look, Cole, we've basically known each other, like, our whole lives.
Birleşip duracağız.
We keep coming back to each other.
Birbirimizi kurtaramayız.
We can't save each other.
Yine de sen ve ben birbirimiz için yaratılmışız.
But you and I... we're made for each other.
Sanki birbirimiz için yaratılmışız.
It's like we were made for each other.
İşte, her biri birer tane.
Here you go, one each.
Her biri için birer kişi.
One to each person.
Her bir.
One each.
Her biri dedim.
I said one each.
Dünya ve Mars bu lanet şeylere dikkat çekti. Yüz yıldır birbirlerine.
Earth and Mars have pointed those damn things at each other for over a hundred years.
Her biri kendileri için karar vermelisin, ha?
Let each decide for themselves, huh?
Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum ama yıllardır görüşmüyoruz.
Okay, listen, I know what you're trying to do, but we haven't really seen each other in years.
Ben sizi gülmekten öldürebilirim, siz beni dikişten öldürebilirsiniz.
Well, then, we'll both have each other in stitches.
Hepimizin burada bir rolü var,
We each have a role here,
- Birbirimize uygun değiliz.
We are not good for each other.
- Sen ve Jacob birbirinize uygunsunuz.
You and Jacob are good for each other.
Okuduğum her 10-K'dan şüpheliyim.
Each and every 10-K I have to read.
Sen sordun, söyleyeyim, sürekli yükselmekte olan ödül kavgalarındaki Warren Buffet ve Bill Gates'in aslında kendilerinin iddia ettikleri kadar birbirlerini sevdiğini söylemelerinden şüphe duyarım.
Hey, you get me started, I'll admit I'm suspicious that not all prize fights are on the up and up, that Warren Buffett and Bill Gates may not really like each other as much as they claim.
Her bir kişinin ücreti bu müvekkilimin takdiri eşliğinde firmadaki değerlerine göre ödenir.
Each are compensated at my client's sole discretion based on their value to the firm.
Bence birbirimizi gayet iyi anladık efendim.
Oh, I think we understand each other just fine, sir.
Birbirlerini tanıyor olma ihtimali var mı?
Is there any way at all they... they coulda known each other?
Ölen bu çocuklar ekimde kayboldu.
Now each one of these dead kids went missing'in October.
Bu her asilin kendisinin çözmesi gereken bir test. Her neyse.
Ah, that's something for each new despot to, uh, puzzle out themselves.
Zaten birbirleriyle bunu yapan insanları seçtim.
I only picked people already doing each other.
Her birinize Cacodemon'u saldırada kullanabilmeniz için özel bir kelime verilecek.
Each of you will be given a special word to command your Cacodemon to attack.
Her bir işletmemin kendi G6'sı var.
Each of my enterprises has its own G6.
Ve birbirimizi her zamankinden daha çok seviyoruz!
And we like each other better than ever!
Kişi başı bir! - Sanırım annesini korkuttum.
One each!
Protomolekülden gelen çığlık Dünya ve Mars, Ganymede İstasyonu'nda birbirlerine ateş etmeye başlayınca duyuldu.
This protomolecule shout occurred right around the same time earth and Mars started shooting at each other over ganymede station.
Birbirimize yardım ederiz.
We help each other.
Her gün bunlardan bir doz alman gerek.
You need to take one dose of each of these every day.
Buraya birbirimize güvenmeye başlama umutlarıyla geldik.
We all came here in the hopes that we could begin to trust each other.
Savunmanın ilk hattı Y2k buzz karşı, Emin olmak için her makineyi kontrol etme 2000 yılında düzgün çalışıyor.
First line of defense against the Y2K buzz, checking each machine to make sure it works properly in the year 2000.
Her aşamada farklı bir renk var.
Each stage has a different color.
Yeşil mi siyah mı istersiniz emin olamadım, ikisinden de aldım.
I wasn't sure if you'd sooner green or black, so I got one of each.
- Biz hemşireler birbirimizi kollamalıyız.
- We nurses need to look out for each other.