Earnest перевод на английский
428 параллельный перевод
İçten, budala, bir çift ayakkabı kadar seksi olan...
Earnest, clueless, about as sexy as a pair of shoes.
İşlediğin günahlar yüzünden direk cehenneme atılacaksın ama bu Kralın yalvarması üzerine...
Considering your sins, you're immediately going to Hell. But here, because of the Emperor's earnest request,....
Sana yalvaracak tarzda biri değilim ben.
I'm not in the position to make an "earnest request" to you, aren't I?
Yalvarıp yakarınca sana bir şans daha vermeye karar verdik.
Because of his EARNEST REQUEST! We decided to give you one more chance.
Bu yüzden Yargıç, artık neden öldüğümü... Doryunnim!
So, Magistrate, let's find the truth about my death in earnest...
Manyetometre araştırmaları, ciddi olarak 1950'lerde başladı.
MANNING : Magnetometer surveys started in earnest in the 1950s.
Artık saygın bir hayat başlıyor.
Life begins in earnest now.
Yarın sabah ciddi olarak başlıyoruz, Kemp.
We start in earnest tomorrow morning, Kemp.
Veliahtlık konusu, her zaman üzerinde kafa yorduğum bir mesele olmuştur.
The question of the succession has long been... the subject of my earnest consideration.
- Ciddi misiniz?
- Are you in earnest?
Ben çok ciddiyim.
I'm in earnest. Yes, I am.
Siz ciddi misiniz?
Are you in earnest?
Bu konuda çok ciddiydin.
You were earnest about that.
Carol, niyetleri en az sizin kadar ciddi olan bir takım insanlar tarafından rehin tutuluyor diyebilirim.
Carol's being held as a sort of hostage... by some people who are very much in earnest... as much in earnest as you are.
Fazlasıyla sıkıcı ve ciddi.
It's much too grim and earnest.
- Yani gerçekten ciddi miydin?
- You mean, you were in earnest?
Ama Şehrazat, yarı şaka, yarı ciddi,
But Sherazade had spurned his love, saying half in jest and half in earnest,
Ancak, aşkından serseme dönmüş olan Kamar, bunları ciddiye almış ve kardeşine başkaldırarak yenilmiş ve esir edilmiş ve yavaş yavaş, acı çekerek ölmeye mahkum edilmiş.
But Kamar, besotted by love, had taken the jest in earnest. And rebelling against his brother, had been defeated and captured, thereafter being condemned to suffer the punishment of the slow death... even as the law provides.
Ve onun bu çok şey almış çocuklara verdiklerinde katkım olduğu için çok gururluyum.
And am proud in particular gained more than she gives to the very earnest students.
Bu gerçek ve ciddi bir topluluk.
It's a very real and earnest society.
Kötü olsa, neden umut versin bana, neden doğru sözler etsin?
If ill, why hath it given me earnest of success, commencing in a truth?
Konuyu enine boyuna tartarak bu karara vardım.
I've come to this decision after giving the matter my earnest consideration.
Ne yazık ki Eve, Gerçek hayatta duruma bütün sonuçlarıyla katlanmamız gerekir.
Unfortunately, Eve, in this real and earnest life we must face the situation and all its bearings.
Teminat vereceğim.
I'm in earnest.
Aksine Augusta Teyze, ömrümde ilk kez ciddi olmanın hayati öneminin farkına vardım.
On the contrary, Aunt Augusta. I've now realized for the first time in my life... the vital importance of being earnest.
ona ; sizin ve Markizin iyi arkadaş olmanızın en içten arzum... olduğunu yazacağım.
I shall tell him it is my earnest desire that you and the Marquis become... good friends.
Bugünden sonra, öfkeye kapıldığın zaman bana karşı yine annen huysuzlanıyor deyip bırakırım seni kendi hâline.
And from henceforth, when you are over-earnest with your Brutus, he'll think your mother chides, and leave you so.
Gitmemesi için bütün kalbimle dua ediyorum.
It is my earnest prayer she will not leave.
Kendi hâlimde, dertsiz yaşarken beni alıp bu çileli mevkiye getiren Tanrı adına yemin ederim, Majestelerini, Clarence Dükü'ne karşı asla kışkırtmadım.
By God who raised me to this careful height... from that contented hap which I enjoyed... I never did incense his majesty against the duke of Clarence... but have been an earnest advocate to plead for him.
En büyük yardımı bir kadından almış olmak bana çok tuhaf geliyor.
" I think it very strange... that a woman shall have been most earnest help of all.
Fakat bu çürümüş toplumun yararsız çapkınlarına... Katılmadan önce ağır başlı, üretken ve kararlı... Bir adamın tavsiyesine kulak verelim.
But before we join these useless playboys... of a decaying society... let us heed the advice of a man who is earnest... productive and steadfast.
Seninle ne kadar ciddiysem, onunla da o kadar ciddiydim.
I was in earnest with her as I am now with you.
Ben onun ezik kişiliğe sahip bir adam olduğu sonucunu çıkardım.
I gather he was an earnest man with a meek personality.
Şüphesiz ki, ilkeler ve benzeri konular hakkında konuşacak.
No doubt he'll hold forth about earnest principles and such.
Seni uyarıyorum, kendisi çok ciddi.
I warn you, he is in deadly earnest.
! Ciddi olamazsın!
You can't be in earnest!
Hayatımda söylediğim en doğru söz değilse lanet olsun bana.
Damn me if I was ever more in earnest in my life.
Thomas, ben çok ciddiyim.
Thomas, I'm in deadly earnest.
Kararlı bir matematik profesörü çalışırmış sorulara, yaparken banyosunu.
An earnest professor of math studied figures while taking a bath.
Ama Yagenta çok ağırbaşlı ve aptaldı.
But Yagenta was so earnest and stupid.
Çatı, uzun bir süredir elden geçmemişti ve sonbahar yağmurlarından sonra da iyiden iyiye sızdırmaya başladı.
The roof has long been in disrepair, and after the autumn rains, it started leaking in earnest.
Ama Angus, sana iyi niyet teminatı vermemiş.
Oh, but Angus, he hasn't given you an earnest of his good faith.
Bu ihtiyarın lakırdısını dinleyin ve içinizdeki ateşi araştırma ve gözlemle söndürün.
Listen to the mumblings of an old man and bank those flames with earnest inquiry and honest observation.
Sonra gelecek daha büyük bir onurun işareti olarak, sana Cawdor Beyi dememi emretti.
And for an earnest of a greater honour, he bade me call thee Thane of Cawdor.
U ğursuzsa, başlangıçta doğru çıkıp, bana niye umut verdi?
If ill, why hath it given me earnest of success, commencing in a truth?
O dönemde insanoğlu, yeşil bakır taşını ateşte eritip içindeki kırmızı bakırı elde etti.
At that time, men put the green stone malachite into the fire in earnest, and from it flowed the red metal copper.
Bizim en samimi inancımıza göre bunu engellemenin en iyi yolu... Güneş tanrımıza ve meyve bahçelerimizin tanrıçasına... gücümüzün altındaki en kabul edilebilir kurbanı sunmaktır.
It is our most earnest belief that the best way of preventing this is to offer to our god of the Sun and to the goddess of our orchards the most acceptable sacrifice that lies in our power.
Güvenilir ve çalışkandır. Köylüler ondan son derece övgüyle söz ederler.
Earnest and hard working, the pride and joy of our village.
Gerçekten gayretli bir adam. Tanrı'nın buyruklarına diğer herkesten daha fazla uyması gerekiyor. Ama şimdiden tükenmiş durumda.
Earnest and hard working, he should be in his prime, but he's already breaking down.
Sana inanamıyorum!
- You take too much for granted. - I can't believe you're in earnest.
İki gerçek kurşun oyunu kurmak için ve bir tane de tamamlamak için.
I had to persuade Tindle I was in earnest.