Edible перевод на английский
529 параллельный перевод
Bu yemek yenmez ki.
This stuff isn't edible.
Orada yenilebilecek hiçbir şey yoktur. Neden olmasın?
There is nothing edible in there.
Şuradaki ya da diğerleri!
I mean the edible kind!
Zaten hazmı zora benziyor.
Surely not edible.
Kaji, bunlar yeniliyor mu?
Kaji, aren't these edible?
Patates kabuğu, havuç rendesi yenilebilir ne varsa topla.
Potato peels, scraps of carrot - salvage anything edible.
Şirketim Pacific Edible Seaweed, Fresno'da.
Pacific Edible Seaweed Company and it's in Fresno.
- Yenilebilirse çok şanslıyız.
We're in luck if this thing is edible.
Yiyecek bulmak oldukça zormuş ve bu onları müşkül durumda bırakmış.
There's hardly anything edible on it, so that puts us in a difficult situation.
Bu arada, size henüz söylemediğim, can sıkıcı bir ayrıntı, bayım bu mavi portakallar, şu an için yenebilecek durumda değiller. Çok acı bir tadı var ve korkunç derecede tuzlu.
An annoying detail, however, which I didn't mention, Professor, is that the blue orange in its current state is not yet edible - it has a bitter taste and is horribly salty...
Yüzyıllardır donmuş toprağın içinde yatan dev bir mamut, gayet yenilebilir bir şekilde ortaya çıktı.
After centuries of lying in the permafrost... the mammoth's flesh turned out to be completely edible.
- Yenilebilir hale gelesiye.
Until they're edible.
Yenilebilen bir ürün mü?
Is this product edible?
Ve göreceklerinizin hemen hemen hepsi yenebilir, tadılabilir...
And almost everything you'll see is eatable... edible.
- Etleri yenilebiliyor mu?
Are they edible?
Bir kasabın görevi canlı hayvanları yenilebilir hale getirmektir bizim görevimizse tehlikeli adamları zararsız hale getirmektir.
A meatpacker processes live animals into edible ones we process dangerous men into harmless ones.
Yenilebilir birşey gibi gözükmüyor.
I can see it's not edible.
Çölde yiyecekler neredeyse her zaman kıttır. Kangurular en küçük yeşillik parçalarını bile yiyebilmek için yenir bir şey bulmak umuduyla ön bacaklarıyla kuru dalları eşelerler.
Out in the deser food is nearly always scarce, and kangaroos will eat even the tiniest morsel of greenery, searching through the dry branches with their front legs to find something edible.
Galiba bu bitkilerin bir kısmı yenebilir.
I think some of these plants are edible.
Gitmeye hazır mısın?
- Is it edible?
Bu şaka ne kadar popüler olsa da yenebilir roketin fırlatılmasındaki müstehcen çağırışımlar ile kıyaslanamaz.
Popular as this jest has always been, however, it cannot compare with the ribald connotations associated with the dispatch of an edible missile.
Hatırı sayılır bir kot pantolon üreticisiyim vu sayede çağırıldığımı söyleyeceğim.
I'm an edible panties manufacturer and he's the one who invented such thing.
Pekala, en azından yenilebilir bir şey.
[Doorbell rings] Well, at least it's something edible.
Garcia bana yolculuklarının birinden getirdiği melez, harika bir aşçısı olduğunu söylemişti. Ancak yemek o kadar kötü hazırlanmış ve o kadar kötü bir tavırla servis edilmişti ki pek yenilebilir denemezdi.
Garcia told me he had a wonderful cook, a half breed he had picked up on his travels but the dinner, well it was so ill-prepared and served with such bad grace that it was barely edible.
İsteyebilirsin- - O gülün... yenileceğini sanmıyorum.
You might want to- - the rose on that... I don't think it's edible.
Senin kasların hayatım, yenilecek türden.
Your pecs on the other hand, darling, are edible.
Ha, ve eğer bir şempanze gelirse ona daha fazla bekleyemediğimizi söylersiniz.
It could be edible. Let's see.
Yenebilecek birşey yok mu?
Nothing edible?
Tatmin etmek istediğin Oedipal fantazilerin varsa Billy şimdi tam zamanı!
Do you have any edible fantasies, you'd like to indulge in Billy? Now is the time.
Speke sadece avlandığında mutlu görünüyor.
Speke only seems happy when he is hunting. The game is scarce and rarely edible.
Biraz yanmış ama sanırım yenilebilir.
A little burned but edible, I think.
Bu yenebilir.
It's edible.
Haftalarca yaşamanı sağlayacak kadar besleyici.
Edible and nutritious enough to survive on for weeks.
Yenilebilir.
Mmm. Edible.
Ha, evet insanların bitkileri yediği, yenilebilir-yaprak turu.
Oh, yeah, where the people eat the plant life, the edible-foliage tour.
işte şimdi yenilebilir.
It's edible now.
Triglyceride formunda olması lazım, ki yenebilsin ama o da elimizde yok.
It would need to be the triglyceride form, which is edible, but that's not available.
Yenilebilmesi için triglyceride olması lazım.
It has to be triglyceride to be edible.
Yenilebilir tür.
Edible form.
Yenilir bir şeydir.
It's almost edible.
Yenilebilir olduğunu ispatlamak için hepsini yedi.
He ate the whole thing to prove it was edible.
"Atlantik Kıyısında bulunan geniş yapraklı bir bitki."
"A large, edible clam of the Atlantic Coast."
- Demek yenebilen türdendi.
- Oh, it was one of those edible things.
- Yenilebilir coplar mı yapmışlar?
They're making edible nightsticks now?
Bizim gibi, hem etçil hem otçuldurlar. Bulabildikleri her şeyle beslenirler.
Omnivores, like us, they feed on almost anything edible.
Ama yenilebilir.
But it's edible.
Yenecek bir şey istiyorum.
I don't want it liquid. I want it edible.
Yenmez bu.
It's not edible.
- Bu yenir mi?
- Is it edible?
- Thasus'daki incelemelere göre...
Probes of Thasus indicate very little edible plant life.
- Daha da iyi oIdu.
- I've improved on it. - Now it's edible?