Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ E ] / Emanet

Emanet перевод на английский

2,808 параллельный перевод
Prens Lee-Char'ın güvenliğini sizin ellerinize emanet ediyorum.
I'm entrusting the safety of Prince Lee-Char to your hands.
Anlaşılan bir emanet kasasının anahtarıymış.
Looks like it's for a safety deposit box.
Bir emanet kasasının olması çok da şüpheli değil.
It's not necessarily suspicious for him to have a safety deposit box.
Bunları Charlie Hulme'un emanet kasasında bulduk.
We found these in Charlie Hulme's safety deposit box.
İhtiyacın olan şeyse kurban edilecek bir koyundu. Bu yüzden bir dahaki banyo yaptığımda bulacağımı bilerek bir emanet kasası anahtarı yerleştirdin.
What you needed next was a sacrificial lamb, so you put a safety deposit key in my room, knowing that I'd find it the next time I showered.
Çünkü anahtarı ele geçirince beni Charlie Hulme, insan kaçakçılığı ve James Lavender arasında bağlantı kurmam için yerleştirdiğin kanıtlarla dolu emanet kasasına götürebilirdin. James'i de arama emrini almadan önce öldürmüştün.
Because once I had the key, you could lead me to the safety deposit box, with all the evidence you'd planted to create links between Charlie Hulme, human trafficking and James Lavender, who you killed before picking up the warrant for us to search his yacht.
Görevi sana bu yüzden emanet ettim.
That is why I have entrusted this mission to you.
Çocuklar büyüyene kadar yayı sana emanet ediyorum.
Take care of this bow until my child grows.
Sana elçileri de emanet ediyorum.
Our fallen brothers, as well.
Ayrıca bir iş seyahatine çıkarsan bana emanet edebilirsin.
Anyway, could you lend him to me sometime?
Emanet kasaları nerede?
Where are the safe deposit boxes?
Arkadaşım emanet kasasına gitmesi gerekiyor da.
My friend needs to get into her safe deposit box.
- Emanet mi?
Huh. Packing?
Bankaya bavulu emanet olarak bırakırız.
We deposit the trunk and the bushranger in the bank for safekeeping.
- Tanrı'ya emanet ol!
- God bless!
Hayatlarımızı birbirimize emanet ettiğimizden ortaklar birbirlerine yalan söylemediğine ve sır saklamadığına göre bir soru soruyorum, sanırım, cevabı da zaten biliyorum.
I'm simply testing a potentially defective piece of machinery, and since partners don't lie or keep secrets from each other because we put our lives in each other's hands, I'm asking a question I believe I know the answer to.
Tıbbi şeylere ilgisi olduğu kesin ama, açıkçası beynimi ona emanet etmezdim.
Well, he was definitely into medicine, but I wouldn't trust him to drive my brain around.
Onur'u da merak etme, bana emanet.
And don't worry about Onur, I'll watch over him.
Oğlunu size emanet eden çaresiz bir duldu. Size güvendi.
He was a desperate widower who put his son in your hands.
İnsanlar hayatlarını bana emanet ediyorlar.
People put their lives in my hands.
Kulübünde bir sürü zengin genç kız var, emanet fonları oldukça dolu.
Lot of young girls in your club, rich, trust funds are okay.
Onu bir stajyere emanet edemem.
Oh, I, uh, I'm not leaving her with an intern.
Onun hayatını tamamen yabancı birine emanet eder miydin?
Would you trust his life to a complete stranger?
Paul'ün kan kaybından filan ölmesini istemedim,..... özellikle de ona emanet ettiğimiz paranın nerede olduğunu bize söylemeden.
Didn't want Paul to bleed to death or anything, especially not before he told us where he'd taken all the money we trusted him to hold.
Bu sayılar... Bunlar banka hesapları ile emanet hesaplarından ibaret değiller.
Look, those numbers, they're not just bank accounts and blind trusts.
Altlarında kırılan deniz buzuyla birlikte Dan, ekibi ve bir tonluk çekim teçhizatını yerlilerin tecrübesine emanet etmek zorunda.
With the sea-ice cracking up beneath them, Dan has to trust the crew and a ton of filming gear to the experience of the locals.
Her birine, ayakları üzerinde bulunan çok değerli tek bir yumurta emanet edildi.
Each has been entrusted with a single precious egg, balanced on top of its feet.
O bana emanet.
I have her.
Tome, çocuğunu babasına emanet eder ve bir fabrikada çalışmaya gider.
Tome leaves the child with her father, then goes to work in a factory.
Bak Reagan, gündüzleri evde olan benim. Bu yüzden kızımızı emanet edeceğimiz kimseyle rahat hissetmem gerekir.
Look, Reagan, I'm the one who's home during the day, so I think that I should feel comfortable with the person that I'm leaving our daughter with.
"Prestige Emanet Deposu" adlı yer üç maskeli adam tarafından soyulmuş.
Place called Prestige Safe Deposit was just robbed by a couple of masked men.
Prestige Emanet Deposu, gerçek senti tuttuğu yer.
Prestige Safe Deposit is where he keeps the real penny.
Prestige Emanet Deposu soygununun güvenlik kamerası fotoğraflarını aldım.
Got the surveillance photos from the Prestige Safe Deposit robbery.
Emanet deposunun fişini Sheldon'ın masasından aşırdın, değil mi?
You swiped the Prestige receipt off Sheldon's desk, didn't you?
Dünyanın az tanınan sinemacısı Carl Theodor Dreyer'in kurgu masası bir kutsal emanet gibi koridorda durur.
This editing table, which belonged to the world's most quietly spoken filmmaker, Carl Theodor Dreyer, sits like a shrine in their corridor.
Albay bu kadar parayı sana emanet ettiğine göre güveniyor olmalı.
The Colonel must trust you blindly to leave such a sum here.
Jules, burası sana emanet!
Jules, take it.
Spike! Girişler sana emanet.
Spike, you watch those exits.
İki gözüm sana emanet, unutma beni.
I think only of you. Don't forget me.
Haremim sana emanet yine.
Take care of my harem.
Onu ancak, mahdumunuz Mehmet Çelebi gibi kâmil bir gence emanet edebilirim.
I can only trust a good young man like your son Çelebi Mehmet with her.
Sizi yüce Rabb'ime emanet ediyorum.
I entrust you to almighty Allah.
Hani sizin bana Matrakçı'yla emanet ettiğiniz hatun.
That girl you brought to me with Matrakçı.
Müftü Hazretleri! Biz Devlet-i Aliyye'yi sana emanet edip çıkıyoruz yola.
Mufti we are leaving the empire in your hands.
Allah'a emanet olun.
Goodbye.
Gülnihal sen geldin ya! Şehzade, sana emanet.
Gülnihal, now that you have come I entrust the prince to you.
Artık size emanet Hürrem Hatun.
Hürrem is in your hands now.
Lala, önümüzdeki bahar Rodos seferine çıkarken Devleti Aliyye sana emanet yine.
Lala, I will be leaving the Empire in your hands when I leave for Rhodes next spring.
Bir bilen aklı başında birine emanet edin çocuğu.
Give him to someone who knows what they are doing.
"Bir bilen aklı başında birine emanet edin çocuğu."
"Give him to someone who knows what they are doing."
Hünkâr'ımı kime emanet edebilirim ki Paşa'm?
Who can I entrust His Majesty to?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]