Emotion перевод на английский
2,619 параллельный перевод
Şu anda güvende olduğunu gördüğümde hisettiğim şey bu duygu.
I feel, now that you're safe... This emotion.
İnsan duygularıyla lekelenmişti.
Stained with human emotion.
İnsan duygularına yenik düşüp düşmediğinizi göremek için sizi gözledim ve Diana'nın tahriflerinin kurbanı oldum.
I watched you fall prey to human emotion... and fell victim to Diana's manipulations.
İnsan duyguları yararlı olabilir.
Human emotion can be useful.
Bütün insan duygularının kötü olmadığını söylerken yalan söylemiyordum.
I wasn't lying when I said not all human emotion is bad.
Konsantre olmalısın ve duygusal olmamalısın.
You must concentrate and not give over to emotion.
Evet, olay yerinde görülen şiddet maktulün hadım edilmesi, tutkulu bir harekete işaret ediyor.
The violence of the crime scene, the castration, suggests some passionate emotion.
"Duygu, senin bir dostundur." gibilerinden.
Like "Emotion is Your Friend."
Kendisiyle gurur- - Kimse duygular konusunda akılcı olamaz.
He prides himself- - no one is rational about emotion.
Duygularına mağlup oldu.
Overcome by emotion.
Bizi duygularla dolmuş halde bırakan Laura Guerrero için büyük bir alkış lütfen.
A big round of applause for Laura Guerrero, please who leaves us filled with emotion.
Aşırı duyguyla yaratılmış bir obje bazen harekete geçmek, nötrleşmek için yine aşırı duyguya gerek duyar, ben de düşündüm ki- -
An artifact that is born of extreme emotion sometimes requires extreme emotion to be triggered, to be neutralized, so I thought if we- -
Şu an aşırı duyguluyum.
Well, I'm in extreme emotion right now.
Yaşamlarımız bile duygu doludur.
Even our lives are steeped in emotion.
Amaçsız insanlar gecenin içinde bir yerde saklanmış duygularını bulmak için yaşarlar
Streetlight people Living just to find emotion Hiding somewhere m me nigh :
Amaçsız insanlar gecenin içinde bir yerlere saklanmış duygularını bulmak için yaşarlar
Streetlight people Living just to find emotion Hiding somewhere m me nigh :
Buraya gelen ailelerin çok karmaşık duygular hissettiğinizi biliyorum.
As you parents sit out there, I know your hearts are filled with mixed emotion.
- Duygusallığı bir kenara bırakamaz mıyız, lütfen?
Can we take the emotion out of this, please?
İççekişim öfkemi ve duygumu söyleyemez.
My sighs cannot tell my rage and emotion.
Hayır, ben özür dilerim, niyetim- -... duygularımı dışa vurduğum için.
No, I'm sorry, I don't mean to- - show emotion like this.
Duygularına kapılarak hareket edemezsin.
You can't be swayed by emotion
Bir polis duygularına kapılamaz demiştin.
You said a cop cannot be swayed by emotion
Sadece bir duygu düzenleme stratejisi olarak tavsiye etmem.
Well let's just say I wouldn't recommend it as an emotion regulation strategy.
Duygusal kapıları yeniden açmak zaman alacaktır.
Reopening the doors of emotion can take time.
Duygularımı bastırıyor gibi mi duruyorum?
Do I look like I'm suppressing emotion?
O, aslında, gerçek bir duygu mudur?
Is that an actual, real emotion?
Duygusallık iyidir ama sağlama almak için soğuk ve katı gerçekler bulmalısın.
Emotion is fine, but you better have some cold, hard facts to back it up.
Yüzeysel ilişkilerin ve gerçek duygularının yoksunluğu seni yalnızlığa itiyor.
Your superficial connections and lack of authentic emotion leave you isolated and alone.
Yüzeysel bağlar kurman ve otantik duygularının eksikliği seni izole etmiş ve yalnız bırakmış.
Your superficial connections and lack of authentic emotion leave you isolated and alone.
Bazen duygusal bir anda kendime bakıyorum ve fark ediyorum ki hiçbir şey hissetmiyorum.
Sometimes I'm in the middle of an emotion, and I just look at myself and realize... I'm not feeling anything.
Çok duygulanmış olmalısın
You must be overwhelmed with emotion
Konuşurken okulun duygusu ayaklarımın altında olsun istiyorum.
And I want the emotion of that school under my feet when I negotiate.
Bu duygulanma değilse ne olduğunu bilmiyorum.
If that's not having emotion, I don't know what is. - Get out.
Kamuoyunu duygusallığından vurdu.
It swung public emotion toward him.
Ama duygusu...
- But the emotion - - - The emotion - the emotion...
Duygusu şey...
- the emotion - is false.
Ters duyguyu kullandığımızı sanıyordum.
I thought we were using false emotion.
Ben duygu işinde pek iyi değilim.
I'm not big on emotion.
Ama bu sefer biraz duygu istiyorum.
But this time, I want some emotion.
Şu an içinde dönen o duygu var ya tek başına büyü yapmanın anahtarı o.
All that emotion swirling inside you right now? Accessing that is the key to solo magic.
Ama duygularının doğrularını Etkilemesine izin veremezsin.
But you can't let emotion cloud what you know to be true.
Duygu...
Emotion...
Bu zifiri karanlıkta, tek bir his yatıyor.
In complete darkness, only one emotion exists within.
O his beni bileyip durdu.
That was the emotion that honed me.
Çoktan o moddan çıkmıştım.
I was already maxed out on that emotion.
Duygular bastırılacak, mantık üstün gelecek.
Emotion will be suppressed and reason will prevail.
- Duygularımızı katmadan.
We'll keep emotion out of it.
- Charlie, duygularını bir kenara koy.
Charlie, Charlie, take emotion out of it.
Yani, kesinlikle duygu mantığın önüne geçiyor gibi. - Değil mi?
I mean, this definitely feels like emotion trumping reason, correct?
Söylediği şarkıdan hiçbir duygu alamadım.
But I don't think that she's really connecting with the song, and I didn't feel any emotion when she was singing.
Darren bana şahane tavsiyelerde bulundu dans konusunda, poz verme konusunda ve kendime güvenme konusunda konuştuk.
♪ Make'em go, "oh, oh, oh" ♪... ♪ you're gonna leave'em... ♪... Darren gave me some great advice... as far as dancing, as far as the emotion... and kind of like portraying it in front of a camera,'cause I'm not used to that at all.