Encounter перевод на английский
2,064 параллельный перевод
Onunla karşılaşmanızdan sağ çıkmanıza şaşırdım.
I'm surprised you survived an encounter with him.
1. tür, etkileşim demek UFO gördüğünüz anlamına gelir.
An encounter of the 1st kind, that's when you see a UFO.
14 saniye sonra direnişle karşılaşacağız.
We will encounter resistance in 14 seconds.
* Brief Encounter'ı izleyip, bekleyeceğim.
Yeah, I'm just gonna watch brief encounter, and cool my heels.
Böceklerin saldırısına uğradım.
I had a bad bug encounter.
Birçoğumuz sorunlar karşısında şaşkına dönüyor.
So many of us feel overwhelmed by the problems we encounter.
Gerçekten öyle hissediyorsan neden geçen karşılaşmamızda gitmeme izin verdin?
If you really feel that way, why would you let me go after our last encounter?
Bu durumda kral 98 kişi daha öldürmüş sayılır.
This encounter king has killed 98.
Gerçek şu ki, bu genç gibi çoğu insan bizim cani mongolumuzla karşılaştığında hayatta kalmıyor.
The truth is, like this guy, most people don't survive their encounter with our murderous mongoloid.
Seninle olan talihsiz karşılaşmadan sonra koridorda Mike'a rastlamış Mike da ona bu ameliyatı yapmaya karar vermiş.
He, she, um, ran into Mike in the hallway after your unfortunate encounter, so, Mike agreed to do the surgery for her.
Dünya ile 456 arasındaki diplomatik ilişkinin sürtüşmesiz geçmesi açısından bir önceki karşılaşma kayıt dışı kalabilirse.
It would ensure the smooth-running of diplomatic relations between Earth and the 456 if that previous encounter was kept off the record.
Görüşmelerin yolunda gitmesini garantileme konusundaki diplo, diplo... Haydi, beni buradan çıkartın dünya ile 456 arası, 456, 456, 456 eğer bir önceki karşılaşma kayıt dışı kalırsa, kayıt dışı, kayıt dışı...
It would ensure the smooth running of diplo, diplo, diplo... between earth and 456, 456, 456, 456 if that previous encounter was kept off the record... off the record... off the record.
Karşılaştığınız tüm iletişim ve nakil araçlarını etkisiz hale getirin, görevimizi de aklınızdan çıkarmayın.
Disable all communication and transportation vehicles that you encounter, and remember the objective.
- Ya şu yaratıkla karşılaşırsak?
- What if we encounter the freak?
Michael'la son karşılaşmamızda bazı ürkütücü gerçekler ortaya çıkmıştı ve sadece, halkın bunları bilmeye hakkı olduğunu düşündüm.
- Well after my last encounter with Michael some startling facts came to light and I just thought that the public ought to know.
- Bundan şüphen mi var? - Katiyen.
Chief Russell told me you had an encounter with one of my creepers.
Balıkçılarla ilk temasımız gün batımında olmuştu. Biz oraya varınca etrafımızi hemen balıkçılarla doldu.
Our first encounter with the fishermen was they went down there at first break of light, and as soon as we arrived, a number of fishermen showed up.
Üç kişi Kral'ın ormanında değişik, kanatlı bir yaratıkla karşılaşmışlar.
Three men encounter a strange winged creature found in the king's forest.
Marcellus ve Bernardo, nöbet tutarken gecenin en ölü saatlerinde, bir şey görüyorlar.
Marcellus and Bernardo, on their watch, in the dead vast and middle of the night, been thus encounter'd.
Babasıyla ben, şerefli iki casus olarak, saklanıp bir yana, görülmeden görerek anlayacağız Hamlet'in davranışlarına göre, aşk yüzünden mi, değil mi bu dertleri.
Her father and myself, lawful espials, thus may of their encounter frankly judge, if be the affliction of his love or no that thus he suffers for.
Tovar da onu izliyor ve köylere saldırıyor.
The Tovar follow him and fall what they encounter
"İtaatsizlik ederek bir talihsizlikle karşılaşabileceğini hesaba kattı."
" and considered that she could encounter misfortune by disobeying.
Örümcekler Efendisi Grakanesh'le üçüncü karşılamada ise büyücüleri her iki mağara girişine yerleştirmek gerek.
... and in the third stage of encounter with the Spider Lord Grakanesh, it's necessary to station magic users at both cave entrances.
Şimdi, bazılarınız onunla 3 yıl önceki ilk karşılaşmamızı hatırlar.
As some of you may recall, we had our first encounter with him three years ago.
Küçük bir kızken bir çeşit cinsel tacizle karşılaştın mı?
Did you have some sort of sexual encounter as a small girl?
Cinsel taciz mi?
Sexual encounter?
Karşılaşmadan sağ çıkıp çıkamayacağımız çok daha merak uyandırıcı bir soru.
Whether we can survive the encounter is the more intriguing question.
Bugün yakın bir karşılaşmamız oldu zaten.
I figure we already had one close encounter today.
Köpeğin sahibi, Bayan Wilson, kükürde nerede rastlamış olabilir?
Where would, uh, our dog owner, Mrs. Wilson, encounter sulfur?
Gemi saatiyle, yaklaşık 03 : 00'da Onbaşı Gorman bir uzaylı varlıkla karşılaşmasında oluşmuş yaralarına yenik düştü.
At approximately 03 : 00 hours ship time, Corporal Gorman succumbed to injuries sustained in an encounter with an alien entity.
Görünüşe göre kız kardeşimizle tanıştıktan sonra bu sabah ilk iş kendisini arayacağına söz vermişsin.
It seems that after your encounter with our sister, you promised to phone her first thing this morning.
Dünya dışı bir yaşamla ilk karşılaşmamız olmak üzere.
Our first encounter with extraterrestrial life is about to happen.
Sen onunla karşılaşana kadar bir problem, problem değildir.
Problem ain't a problem until you encounter it.
Hava Savunma Komutanlığı, uzay gemileriyle karşılaşan ilk jetlerin elektriksel arızalar yaşadığını doğruluyor.
Ann.O.R.A.D. Is now confirming The first jet to encounter the spacecraft Experienced full electrical failure.
Darwin'in bu çok uzak topraklardaki yerlilerle karşılaşması onu insanın doğadaki yeri ile ilgili kökten yeni bir anlayışa yönlendirecekti.
Darwin's encounter with the natives of this distant land would lead him to a radical new understanding of man's place in nature.
Bu ikinizin de şimdiye kadar başına gelen en saf, en içten yakınlaşma olacak.
This will be the purist, most genuine human encounter of your life and hers.
Yumurta kabuğundaki DNA testleri. Pek bir sonuç vermedi, ama Will bana buldukları kedi kalıntılarından bahsedince bu aklıma babamın başka bir anormalle başına gelen bir karşılaşmayı getirdi.
DNA tests on the eggshell didn't yield anything substantive, but when Will told me about the cat remains that he found, it reminded me of an encounter my father had with another abnormal.
Mutfak tezgâhında yüz yüze yaptığımız zamanı hatırlıyor musun?
- Remember the kitchen-counter encounter?
Hiç bağ olmayan, ani, geçici bir ilişki kurmanın zevki.
The pleasure of an immediate, fleeting encounter with no ties.
Evlerinden çıkarılmayıp evleri yıkılmayanlar, kendilerini şanslı saydılar.
Those who weren ´ t forced out of their homes may encounter themselves lucky.
İlginç bir karşılaşma oldu, diyebilirim.
An odd encounter, I must say.
Bugün enterasan biriyle karşılaştım.
I had an interesting encounter today.
İki gün önce ilginç biriyle karşılaştığına dair bir mesaj bırakmıştı bana.
- He left word for me he'd had an interesting encounter two days ago.
Profilinin çözümlemesini yaptım ve bilgileriyle ilgili dikkatlice bir plan yaptım....... böylece ilk tanışmamızda onu ayartacağım.
I've then deconstructed her profile and used that data... to carefully plot out our first encounter... -... so as to easily befriend and beguile her.
Onu gördüğünüzde hemen yakalayın.
Please arrest it the moment you encounter it. Over.
bir kaç gün önce gelseydi daha farklı olabilirdi.
Had the encounter been just a few days earlier, the outcome might have been very different.
Artık ilerde bu senaryoyla karşılaşırsak ne olacağını biliyoruz,...
Now we know for the future that if we ever encounter this exact scenario,...
Hiçbir şey bu yavruları böyle bir karşılaşmaya hazırlayamazdı.
Nothing could've prepared these chicks for such an encounter.
Bekle Emily!
Emily, Maybe this is that Romantic encounter
Yine öyle yürürken kızımı yollarım yanına, sizinle ben de bir perde arkasından, gözetleriz karşılaşmalarını, kızımı sevmiyor ve deliliği bundan gelmiyorsa, ben devlete hizmet etmekten vazgeçer, bir çiftliğe gider arabacılık ederim.
At such a time I'll loose my daughter to him. Be you and I behind an arras then, mark the encounter. If he love her not
Kısa bir görüşme olur.
A brief encounter.