Endless перевод на английский
2,296 параллельный перевод
Zaman geçmiyordu.
Endless!
Bende bitmez bir sabır var.
I have endless patience.
Bitmez sabırdan mı bahsetmek istiyorsun?
You want to talk about endless patience?
Ev, sonsuz merdivenleri ve diğer şeyleriyle seni yormuyor, değil mi?
And the house hasn't worn you out with the endless stairs and everything?
Sonsuz ihtimallerle dolu Tanrı'nın kendisi gibi permütasyonlar.
They're full of endless possibilities and... Permutations like God himself.
Önümüzde uzanan sonsuz geleceğe doğru eşlik ediyor bize...
kagirinai mirai e tsuzuiteyuku guiding us to an endless future that's laid out before us.
Listenin sonu gelmiyor.
The list is endless.
Atom altı parçacıklar amaçsızca, sonsuza kadar hiç durmadan çarpışırlar.
It's subatomic particles in endless aimless collision.
Yüzyıl boyunca bilimin en iyi beyinleri güya sonsuz görünen bu ısı ve enerjinin kökenini anlamak için uğraşmıştır.
For centuries, the finest minds in science struggled to understand the origin of the sun's seemingly endless heat and energy.
Yani elimizde yüzlerce kilometrelik boş bir çöl ile her gün sınırı geçen sayısız kimliği meçhul potansiyel kurban var.
So what we have is hundreds of miles of unincorporated desert and an endless supply of anonymous victims crossing the border every day.
Bitmeyen savaştan biraz uzaklaşma fırsatı bulan Jedi Şövalyeleri, Anakin Skywalker ve Mace Windu Jedi Kruvazörü Dayanıklı ile derin uzaya doğru yol alarak bir Cumhuriyet Fırkateyn'i ile buluşmak üzereler.
A rare and welcome respite from endless battle awaits Jedi Knights Anakin Skywalker and Mace Windu as they travel through deep space aboard the Jedi cruiser Endurance, preparing to rendezvous with a Republic frigate.
Tasarımcı Alfred Junge ve kameraman Jack Cardiff'in... düzenlemelerle ilgili sayısız diyaloğu veya tartışması oluyordu. Önce kâğıt üstünde yapılıyor, sonra boyanıyor... sonra detaylandırılıyor ve set hazır oluyordu.
Alfred Junge the designer and Jack Cardiff the cameraman would have endless arguments and conversations about settings, first of all on paper and then when they were painted, then in detail, and then when the set was there.
Hiç görmediğimiz hayranlar için bir sürü imza atıyorum.
I - I make endless signs for fans who never show.
Seninle ilgili sevdiğin tek şey bu bitmek bilmeyen iyimserliğin.
Your endless optimism is the one thing I actually like about you.
Milyonlarca insan kulelerdeki konutlarında yaşayacak. Onları birbirine yeraltı raylı sistemler ve köprüler bağlayacak. Çatılarda kurulmuş sayısız çiftlik olacak.
Millions of people in fully self-sufficient towers, connected by a vast grid of underground railways and elevated paths, fed by endless acres of rooftop farms.
Örümceğin arkasındaki küçücük ipek fabrikasından gelen ip sonsuzmuş gibi görünüyor.
And out comes a seemingly endless thread being made in the tiny silk factory at the back of the spider.
Sanki tüm ülke hiç bitmeyen bir Comic-Con'muş gibi.
It's like the whole country is one endless Comic-Con, except everybody's wearing the same costume :
Sonsuza kadar sürecek sandım.
It was endless, but it's over now.
- Var olmanın ve yok olmanın sonsuz döngüsü.
An endless cycle of creation and destruction.
Yukarı doğu yakasında imkanlar sınırsızdır.
On the Upper East Side, the possibilities are endless.
Ve bunun yüzünden kendimi sonsuz bir kederin içinde buldum!
And I've caught an endless wave of grief about it!
Eğer Abba'nın en iyiler albümünü çalmıyorsa,.. .. sanırım senin ses kaydı hatırlatmalarını da çalıyor.
When it's not playing an endless loop of Abba's greatest hits, it's playing what I think may be your personal voice memos.
- Bunun sonu yok.
It's endless.
Sevginin sonunda...
Everlasting, endless love is...
Sona eren aşklar şanslıdır ve mutludur.
Everlasting, endless love is lucky, happy.
Çocuklar bile, bu dur durak bilmeyen döngüyü, oradan oraya gidip gelmeleri sonlandırmaya çalışıyorlar. Dünyevi hayatımızın iki misli zor.
Even the children think of nothing but stopping this endless motion, this rushing here and there, like doubles of our earthly selves.
Küçüklüğümden beri, babamın emri altında bitmeyen provalar yapıp duruyorum.
Endless rehearsals under my father's orders... such has been my life since I was little.
Sizi kalplerinizin yakınında taşıdığınız ağır silahlarla..... ve tükenmez mermilerle donatıyoruz ki böylece adaleti getirebilirsiniz. Öyle değil mi, Dedektif yardımcısı, McNab?
We do not provide you with the heavy firearms you wear near your hearts and the endless ammunition so that you can finesse justice, do we, junior detective McNab?
Sonsuz bir kütle ve enerjiden oluşmuş zaman ve uzay girdabı daima var olacak mı?
As an endless maelstrom of mass and energy, Space and time?
Güven bana, tedavi etmen için bende sınırsız kötü alışkanlık kaynağı var, Dr. Blake.
Oh, trust me, I've got an endless supply of vices for you to cure, Dr. Blake.
Bunun anlamı, eğer canavarı yakalarsak kendi dükkanımız ve sınırsız Fruitmeier's stokumuz olur.
That means if we capture the monster, we can have our own shop, and we can have an endless supply of Fruitmeier's dessert. Oh, boy.
Bu parlak fikirleri yıIdırmak olabilir... evren sonsuz bir döngüyle muhtemelen sonsuz sayıda büyük patlamayla sonsuza kadar olmuştur.
It's an inspiring and daunting suggestion - - the Universe is an endless cycle prompted by an endless series of bangs, forever.
Hiçbir yerden ve hiçbir zaman ortaya çıkmayan insanlığın yıIdız tozu karşı çıkarak akıllara durgunluk veren düşüncelerin içerisinde bizlerin son evrelerine kadar sonsuz evrenin içinde devam edecek.
Instead of appearing from nowhere and no-when and rising from stardust to humankind, we may have to consider the mind-boggling premise that we are just the latest version of an endless series of Universes.
Tamam, her ufak şey için sonsuz, sıradan tartışma kapasitelerimiz eşit değil.
OK, we don't have the same endless capacity for mundane conversation about every little thing.
Hiç bitmeyen satranç oyunları oynardık.
We played our endless chess games.
Sonsuza kadar ağlamayı durdurmak...
To halt the endless, endless weeping.
Bitmiyor gibi.
It's endless.
Sonu gelmeyen bağış toplantıları ve konuşmalar.
Endless fundraisers and speeches.
Köyü çevreleyen uçsuz bucaksız arazilere tayga adı veriliyor.
The endless wilderness that surrounds this place is known as the taiga.
Yoksa avcı hiçbir zaman rahat edemez ve köpeğiyle anlaşamaz.
Otherwise, it will be endless trouble for the hunter... and he won't get along with his dog.
Fakat bütün teyzelerim büyükannemlerde... ve büyükannemin bitmeyen doğum günündeydiler.
But all my aunts showed up at my grandma's with their endless happy birthdays
Ve işe yaramaz, sayısız sevgili.
And an endless array of bad boyfriends.
Son zamanlarda yaşanan kötü olaylara karşı sonunda karşımıza bir kahraman çıktı.
In this period of endless robberies, finally a nameless hero stepped forward.
Asgard'daki bitmek bilmeyen savaş döngüsü anlamsız Dünya'da, herşeyin bir önemi var.
In Asgard, the endless cycle of fighting- - it is meaningless. On Earth, everything matters.
Başlangıçta, Karanlık vardı, Sonra birden, Sonu gelmez bir genişleme, ve var oluş başladı, zamanın, uzayın ve maddenin.
In the beginning, there was darkness, and then, bang- - giving birth to an endless, expanding existence of time, space and matter.
Gizemli astroit kuşağı ve fırtınalı güneşimiz. Ancak bu unutulmaz macera kendi gezegenimiz dünya olmaksızın imkansızdı. Sonsuz imkanlar bahşeden bir yer.
But this unforgettable adventure would not have been possible without our home planet, Earth, a place with endless possibilities.
Bu sonsuz labirentte asla büyük "C" yi bulamayacağız.
Well we're never going to find the big C in this endless labyrinth.
Molozlar gibi biriken bu duygular nereye gidiyor?
The endless future of all the things I know simply expand before me without making a sound. and its composition makes my emotions go astray. please...
Sonu gelmiyordu.
Endless.
Başlangıçta, Karanlık vardı, Sonra birden...
In the beginning, there was darkness, and then, bang- - giving birth to an endless, expanding existence of time, space and matter.
ve aynı noktaya geri gelmeyi başarabilirsiniz. Ve bir noktada, zamanda ileriye gitmeyi ; Zaman oku, bükülmeye başladığında kuyruğuyla temas eder.
When the arrow of time bends around to meet its tail, it creates an endless loop in which the same events happen over and over.