Engage перевод на английский
2,787 параллельный перевод
- Ateşleme izni verildi.
You are clear to engage.
- Bu sefer çarpışmamız lazım.
- We have to engage this time.
Uygun zamanı kollayın.
Engage at your discretion.
Çatışmaya girmeyin.
Do not engage.
Söylediğiniz gibi, yarışmak için geldik, aşk ilişkisi yaşamak için değil.
As you say, we came to compete, and not engage in love affairs
Muhabbet etmeye çalış yanında getirdiği doküman varsa kopyasını çıkar.
Engage him in conversation, copy any documents that he brings with him.
Düşmanınızın hakkından gelmenin en iyi yolu her zaman silah kullanmak değildir.
The best way to engage your enemy isn't always with a gun in your hand.
Bu çocuk bağlanmak istemiyor.
This kid just doesn't want to engage.
Ama bu güzel şehrimizde adam kaçırma, sabotaj gibi olaylara karışırlarsa bunu kullanırız.
But when they engage in kidnapping and acts of sabotage against our fair city, we use this.
Perseus prototipini başlatmaya hazır olun.
Stand ready to engage the Perseus prototype.
Emir kulunuz hiçbir 500 nyang olayına kalkışmamış.
Your subject does not engage in any 500 nyang report.
Victor ve ben, sözde entelektüel üstünlük sağlama çabası yemeğine gideceğiz sonrasında da senfoni dinlemeye ve ondan sonra senin eve gelip sana çakacağım.
Victor and I are going to engage in some pseudointellectual one-upmanship over dinner, then the symphony, and then I'm coming over to your place to bang.
Atış serbest.
Clear to engage.
Bunu göze alamayız. Doğu Sudan'a müdahale etmemiz gerekirse asker göndermemeyi tercih edeceğiz.
In the event we're forced to engage with east Sudan, we'd like to avoid putting the boots on the ground.
Kalabalık her geçen gün azalıyor ve kocamın yönetimi karışmayı reddediyor.
The crowds get smaller every day, and my husband's administration is refusing to engage.
Mount 2-1, tahrip gücü yüksek 100'lük mermilerini yükle ve emrimi bekle.
Mount 2-1, load 100 rounds of high explosives and stand by to engage.
Kafana bir mafya kurşunu yemek istemedikçe eski hayatından herhangi bir etkinliğe katılma.
Unless you want a mob bullet in the back of your skull, do not engage in any activities from your old life.
Uyuşturucu ve alkolden uzak kalmak için devletin atadığı Psikiyatrist Doctor Bauer'le görüşeceksin. Karşı cinsle fazla yakınlaşmanın neden yasaklandığını sorabilir miyim acaba?
You'll be continuing with Doctor Bauer, state appointed psychiatrist... avoiding drugs and alcohol... may I ask why you're forbidden to engage in relations with the opposite sex?
Kur'an, tartışmaya katılma çabası gibi görünüyor ve ortada Yakın Doğu genelinde yaşamış olan Geç Antik dini söylemlerle güçlü bir bağlantı var.
And the Qur'an seems to be an effort to engage in the discussion and so there's a strong connection with Late Antique religious discourses that were alive throughout the Near East.
Karşı karşıya gelmekte bir fayda göremiyorum.
I don't see why we couldn't engage in some.
Ancak saha görevinde çalışman yasaklanmış.
However you're prohibited to engage in fieldwork right now
O zaman kablolu yayınlarla üçlü yapmaktan seni koruyacak bir madde de olsun.
How about a clause protecting you from having to engage in a three-way with her and whatever's on basic cable?
Görünüş açısından katı bir dünyada yaşamak, onunla dans etmek, onunla birbirinize tutunmak, tümüyle yaşamak, tümüyle sevmek ancak yine de bunun geçici olduğunu ve her şeyin eninde sonunda, her formun çözülerek değiştiğini bilmek.
To live in the seemingly solid world, dance with it, engage with it, live fully, love fully, but yet know that it is impermanent and that ultimately all forms dissolve and change.
Beni çok fazla zorladığın için sistemin aşırı-yardım modunu engelleyemedim.
the only choice I had was to engage the system's assist mode.
Hastan bunu araştırmanı istememiş. Arkasından iş çevirmek, güvenini sarsacaktır. Bu güven duygusu olmadığı sürece, terapiden bir sonuç alamazsın.
Your patient didn't ask you to research this, and going behind his back is a betrayal of his trust, and without that trust, the patient can no longer engage in therapy, and- - and you can't help him.
Bak, birşeyin hiç bir akla uygun yanı gelmiyorsa uğraşma.
Look, when no conceivable good can come of something, don't engage.
Saldırırsak mürettebatın kurtulma şansı nedir?
Chances for crew survival if we engage?
Oracle... Saldırırsak mürettebatın kurtulma şansı nedir?
Oracle... chances of crew survival if we engage?
Sen, kes sesini artık ; ve sen, onunla kavga etme.
You, shut up ; and you, don't engage him.
Yani düşmanımızla çatışmaya girip bu gemiyi tehlikeye sokmak.
I mean to engage our enemy and put this vessel in harm's way.
Özgüven ve gururla birlikte.
Engage in it with self-esteem and pride,
Zamanımızın en büyük dehalarından birisi benimle centilmence bir fikir savaşına girmeyi kabul etti.
One of the greatest intellects of our time has agreed to engage with me in a gentlemanly battle of wits.
- Kavga etme bu kadınla.
- Do not engage this woman.
Sakın ama sakın korsanlarla çatışmaya girmeyin.
Do not, and I mean, do not engage the pirates.
Ama onun apartmanında hiç de Noel babaya yakışmayan davranışlarınız olmuş.
But you did engage in some un-Santa-like behavior at his apartment.
Bu durumu tüm ulustan önce ağırbaşlı bir şekilde ben belirttiğim için. Bu savaşın kaçınılmaz olduğunu fark ettiğim ve ertelenemeyeceğini anladığım andan beri endişelenmeyi bırakıp çalışmak zorunda olduğumuzu biliyordum.
The plan was that Army Group B would invade Belgium and Holland and engage the Allies in battle, whilst Army Group A made its dash through the Ardennes and tried to reach the coast.
İlgi çekmek istediğinde, dörde kadar say.
When you want to engage, count four.
Plana göre ordunun B grubu Belçika ve Hollanda'yı istila edecek ve savaş alanında Müttefik Kuvvetlerle çarpışacaktı. Bu sırada ordunun A grubu Ardennes'i geçip kıyıya ulaşmaya çalışacaktı.
The plan was that Army Group B would invade Belgium and Holland and engage the Allies in battle, whilst Army Group A made its dash through the Ardennes and tried to reach the coast.
Britanya ve Fransa kuvvetleri çarpışma için onlara doğru ilerledi.
British and French forces moved forward to engage them.
Yarın, bu dönemin son büyük sınavıyla karşı karşıya geleceksiniz.
Tomorrow, you will engage in the last major exercise of this term.
Geri yansıtma panellerini çalıştır.
Engage retro-reflection panels.
Pervaneleri kurtarsam bile bu alet vurdurmadan çalışmaz.
Even if I clear the rotors, this thing won't re-engage without a jump.
6-0'a eşlik edin, Lades Kemiği'nde düşmanı karşılayın.
Escort 6-0, proceed to Wishbone and engage hostile.
Böylece seyirci bu karakterle bir tür anlayış ve sempati ile bağ kurabilir.
You know, so that the audience could engage with that character with understanding and sympathy.
Çok sayıda el kamerası ve pratik ışıklar kullanma konusunda oldukça hevesliydi şey duygusu yaratmak...
He was keen to engage with a lot of hand-held cameras and use of practical lights to create a sensation that, you know- -
Saldırıya izin var mı?
Are we clear to engage?
Razor 12, saldırabilirsin.
Razor 12, you are clear to engage.
5 numaralı güvenlik protokolünü başlatın.
Engage security protocol five.
Ümitsiz vakaları sevdiğini biliyorum ama bazen bizi eski düşüncelere sevk eden kişilerle tanışabiliriz.
I know that you love your lost causes... but sometimes we meet people who can get us to engage in old thinking.
- Makine dairesi, köprü. Perseus'u başlatın.
Engage the Perseus.
Suikast girişiminin başarısız olması genel bir rahatlamaya yol açtı ve Hitler halkın sempatisini kazandı.
British and French forces moved forward to engage them.