Entity перевод на английский
783 параллельный перевод
Ben bu dünyada tek olan özel biriyim.
I'm a unique and special entity in your world.
Benim için artık sen nefesimi kesen o çok istediğim kişi değilsin.
To me you are no longer... the desperately necessary entity that I needed like before.
Gücümü iyi yönde kullandığımı düşünüyorum. Mesela gücümü, İngiltere'nin bütün küçük çatışan krallıklarını tek çatı altında toplamak için kullandım artık onu tehdit etmeye veya yok etmeye gelen herkese karşı kendisini savunabilecek durumda.
For example, I've used it to unite all the small, squabbling kingdoms of England into a single entity, now capable of defending itself against any who might come to threaten or destroy it.
Beynimi uyarmalı bilincimden düşüncemi ayırabilmeli ve ona ayrı bir vücut vermeliydim.
I needed to stimulate my brain... to the extent that I could detach thought from my conscious... to give it a separate entity of its own.
Kendi başına varolabilen bir varlık.
An entity unto himself.
Tek bir amaç, ek bir norm, tek bir insan varlığı,.. ... tek erdem, tek ahlak, tek referans sistemi,.. ... hükümetin tek felsefesi olması gerektiğini biliyoruz.
We know now that there must be a single purpose, a single norm, a single approach, a single entity of people, a single virtue, a single morality, a single frame of reference, a single philosophy of government.
Evet, işlevsizdi. Ama tapındığı varlık, devlet de öyleydi.
He was obsolete, but so is the state, the entity he worshipped.
İnsanların onurunu ve haklarını göz ardı eden tüm devletler tüm oluşumlar ve tüm ideolojiler kesinlikle işlevsizdir.
Any state, any entity, any ideology that fails to recognize the worth, the dignity, the rights of man - that state is obsolete.
Diyelim ki verilen şeyler, bazı verlıklar bu şeyleri yaratabilir... onları aklımıza sokabilir.
Granted that something, some entity, is able to create those things... taking them right out of our minds.
Bir kurumda odacıydın.
Office boy at a national entity.
Sonra toz katı varlığa dönüşüyor.
Dust then becomes solid entity.
Dışarıda bir varlık vardı.
There was an entity out there.
Bizi buraya getirenin aynı varlık olduğundan şüpheleniyorum.
I suspect it was the same entity which brought us here.
Soru - böyle bir varlık konuşulan limitler dâhilinde galakside var olabilir mi?
Question - could such an entity within discussed limits exist in this galaxy?
Bilgisayar, bu tür bir varlığın olası yapısını hesapla.
Computer, extrapolate most likely composition of such an entity.
Varlık bilinen konvansiyonel formlar dışında var olabilir.
Entity would exist without form in conventional sense.
Tarif edilen varlık fiziksel bir form alabilir mi?
Could the described entity assume physical form?
Suçlu varlık sen isen, hiç yakalanmadan öldürmek için iyi bir pozisyon değil mi?
If you are the guilty entity, what better position from which to kill with impunity?
Korku ve terörle beslenen bir varlık için şiddet olmayan Argelius gezegeni çok ideal bir avlanma alanı, ki gezegen sakinleri de kuzu gibi sakinler.
An entity which feeds on fear and terror would find a perfect hunting ground on Argelius, a planet without violence, where the inhabitants are as peaceful as sheep.
Bu varlık ise tam yuvasını bulmuş aç bir kurt gibidir.
The entity would be as a hungry wolf in that fold.
Varlık bunu kontrol etmeye başladı.
The entity is controlling it.
Ama kontrol varlığın elinde...
But with the entity in control...
Varlık kaçtı.
The entity has fled.
Kendimi bütünüyle, mümkün olan en yoğun kullanıma sokuyorum ve bilinci yerinde her varlık da hep bunu yapabilmeyi ister.
I am putting myself to the fullest possible use which is all, I think, that any conscious entity can ever hope to do.
Beni suçlu göstermeye çalışan bir varlık olduğu sürece,.. ... yani halk var olduğu sürece ben masumum.
As long as an entity exists that tries to make me guilty - that is, as long as the nation exists
Bu uzaylı bir yaşam biçimi, tek bir birim.
It is an alien life force, a single entity.
Bir an önce acilen uzaylı yaşam biriminin yerini tespit etmeli, amacını bularak faaliyetlerini durdurmalıyız.
It is most urgent that we locate the alien entity immediately and determine its motives and a method for halting its activities.
Gemideki uzaylı bir varlık bizi kavgaya zorluyor.
There's a... an alien entity aboard the ship, it's forcing us to fight.
- Anlaşılan varlık bizi canlı istiyor.
It would appear that the entity wants us alive.
Çift varlık yaratmak için beyin-bağlantısı.
A mind-link to create a double entity.
Toplumdaki bireyler arasında, tek bir varlık olarak acil bir kimlik saptama olayı yaşanır.
There is an immediate identification of individuals in society as a single entity.
Mekanik bir aletin yardımıyla canlı-varlık transferi mi?
Complete life-entity transfer with the aid of a mechanical device.
Yaşam-varlık transferi hikayesi inanılır mı?
Is the story of life-entity transfer believable?
Acımasızca onun vücudunu aldınız ama içinizdeki yaşam varlığı Kaptan Kirk değil.
You have ruthlessly appropriated his body. But the life entity within you is not that of Captain Kirk.
Merhaba Varlık Hanım.
- Hello, Mrs Entity.
Tarihin en büyük gelişmesini tıpta yaşadık, ama insanlar her zamankinden daha çok hasta!
We have established the most enormous... medical entity ever conceived... and people are sicker than ever!
Daniel gibi davranan tek bir varlık vardı.
One entity pretending to be Daniel.
Her şeyi tek bir varlık yaptı.
One entity pretending to be many others.
Yine de mesruiyetleri geçerli sayilmadigi takdirde bu sahte varliga tam anlamiyla istirak edemezler.
But effective participation... in this deceptive entity... requires this participation be recognized as truthful.
Elimizdeki gübre ve yem formülleriyle bu olanağı birleştirebilirsek herhangi bir hükumetle bu işi kurabiliriz.
This, with the pesticides and fertilizers we produce, gives us the jump on any corporate entity in the world.
Colby'nin umutsuzluğu ona bu göksel saçmalıklarla alay etme hakkını veriyor.
Colby's despair entitles him to taunt that celestial non-entity.
Yaşayan, bilinçli bir varlık.
A conscious, living entity.
Çok ilginç elektriksel oluşumlar yakaladık, muhtemelen bir varlıktan geliyor.
We got some highly interesting electrical formations, possibly caused by the entity.
Varlık mı?
The entity?
- Buna varlık diyorlar.
- They call it an entity.
Birtakım harici zekaların, bedensiz varlıkların bizim boyutumuza geçmesi mümkün olamaz mı?
Isn't it possible that some sort of external intelligence, some discarnate entity, has crossed into our plane of existence?
Araştırdığımız, bu varlığın kütlesi olup olmadığı.
What we are seeking is to determine if this entity has mass.
Bu varlık, dünyasının bizimkiyle, aynı olduğunu zannediyor.
This entity believes that his world and ours are the same.
Varlık aslını sana gösterdi, onun düşmanı.
The entity has revealed his essence to you, his enemy.
Varlık onlarla.
The entity is with them.
Böyle bir güç gökyüzünde yaşarken barışı tehdit edeceğini sen de anlıyorsundur.
Even you can appreciate that when such an entity... roams the skies, it threatens peace.