Envy перевод на английский
2,447 параллельный перевод
Babama imreniyorum.
I envy my father.
Eskiden sana imrenirdim.
It's so great! I used to envy you..
Onu kıskandım.
I envy her
Birak hasetlerinden catlasinlar Hadi bakalim
Let them burn with envy Here I go
Tüm Londra'yı kıskandırır.
It is the envy of all London.
Hiç. Ön tarafa park etti.
- No old envy, jealousy?
O bandın, Klara'ya günahlardan uzak durmasında bencillikten kıskançlıktan ahlaksızlık, yalan ve tembellikten kurtulmasında yardım etmesi gerekiyordu.
The ribbon was meant to help Klara avoid sin, selfishness, envy, indecency, lies and sloth.
Ayrılıyorum, böylece çocuklar kötülük kıskançlık ilgisizlik ve gaddarlığın hüküm sürdüğü bir çevrede büyümüş olmayacaklar.
I'm leaving so the children don't grow up in surroundings that are dominated by malice, envy, apathy and brutality.
Görünüşe göre meslektaşlarından bazılarıda aynı fikirdeymiş.
It seems that some colleagues envy the same idea.
Seni kıskanıyorum, inanç güç ister.
I envy you, faith takes strength.
Ama kıskançlığın ve kinin, seni şimdiki haline çevirdi.
But your resentment and envy turned you into what you are now.
İnsan hislerini tamimiyle harekete geçiren muhteşem incelikteki baş döndüren taşlar. ... insan karakterini değiştirir.
I'm not sure if the lust, gluttony, greed, sloth, anger, envy and pride are sins of human or the characteristics human that define them.
Bu düşmanlıktır.
It's envy.
Alıcı mısınız yoksa imrenmek için mi durdunuz?
You buying or you just stopping to envy?
Kıskançlıktan yeşermiş mi yoksa sadece yeşil mi?
How's Fargo? Green with envy or just plain green?
- Seni kıskanıyorum.
- You see, I envy you.
Seks hayatına imreniyorum kardeşim.
I envy your sex life, dude.
Biliyor musunuz, gerçekten de siz ikinizi kıskanıyorum.
You know, I actually envy you two.
Ona ne kadar gıpta ediyorum.
How I envy him.
Amerika'nın tıkaç üretimi, dünyanın imrendiği bir şeydi.
The American flange used to be the envy of the world.
Sizi kıskanıyorum.
I envy you.
Çocukluğunu kıskanıyorum.
I envy you your childhood.
Kıskanmanı anlayabiliyorum.
I understand your envy.
Kıskanmaz, övünmez, kibirli değildir.
It does not envy. It does not boast, it is not proud.
Seni çok kıskanıyorum, Malone'cuğum.
I'm green with envy, Malone-sy.
Kibir, muhteşemlik, tek birinin eşsizliğine inanmak, güç ve başarıya odaklı olmak, aşırı derecede beğenilme ihtiyacı, yetki verme yeteneği, empatiden yoksun, kıskançlığa eğilimli ve diğerlerini sömürebilme yeteneği.
arrogance, grandiosity, a belief in one's uniqueness, a preoccupation with power and success, an excessive need to be admired, a sense of entitlement, lack of empathy and the twin tendencies to envy and exploit others.
Yine de bir şeye imreniyorum.
Though I do envy him one thing.
Kıskançlığın bir günah olduğunu söylerler ama İsa adına bunun için beni affetmesi gerekecek.
They say that envy's a sin but I figure Jesus will just have to forgive me for that.
Sana özeniyorum, Akira.
I really envy you, Akira.
İkinize de gıpta ediyorum. Burada yaşıyorsunuz.
I envy you both, living here.
Sizi kıskanıyorum çocuklar.
I do envy you, boys.
Kötü olanda, öfke, hırs, açgözlülük, kana susamışlık, megalomanlık ve suç işlermiş.
Is anger, rage, hatred, envy, inferiority, superiority and false pride.
Onları kıskanıyorum, Much.
I envy them, Much.
Hiçbir şeyleri yok yine de onları, hayatlarını kıskanıyorum, çünkü...
You know, they have nothing, and yet I envy them, their lives, because...
Sana gıpta ettiğimi söylemek istemiştim.
I wanted to tell you I envy you.
Oh, Ralph, nasıl da iyimserliğini kıskanıyorum.
Ralph, how I envy your optimism!
Aynı zamanda "kıskanç-iye", "nefret-leme", sahte övgü de var ve...
There's also envy-tations, hate-hugs, spamming with faint praise and...
Tek başına hücre hapsi hoş olmayacak.
I do not envy you your time alone.
Kıskançlığım için... çünkü o seni seçti.
For my envy... because he chose you.
- Onu kıskanmıyor musun?
- Don't you just envy him?
Sana imreniyorum.
Hell, I envy you.
O şişko omzuna dövme yapmayı başarabilen adama hayranım.
I... envy the tattoo artist who had that huge canvas of arm fat to work with.
Aslında ona özenmiyorum.
Honestly, I don't envy the guy.
Ona gıpta ediyorum.
I envy her.
Geceleri evdeyim ve sıkılıyorum.
Envy me I sleep at home.
ve sizin ele geçirilmeniz beni Ayrılıkçı Filonun en kıskanılan kişisi yapacaktır.
And your capture would make me the envy of the Separatist fleet.
- Ne diyor?
- And envy anymore,
Onları kıskandım.
I kind of envy them.
Seni kıskanıyorum.
I envy you.
- Hard disk kıskançlığı.
Hard-drive envy.
Onu kıskanıyorum.
I envy Junpyo.