Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ E ] / Errant

Errant перевод на английский

158 параллельный перевод
Budala bir maceraperestsin sen Michael.
You're such a foolish knight errant, Michael.
Belki de aklından, insanın yaşlanmak ve gençliğinden kalma parklar ve atlıkarıncalardan asla vazgeçmek zorunda olmamasına dair maceraperest bir dilek geçecek.
AND PERHAPS ACROSS HIS M IND THERE WILL FLIT A LITTLE ERRANT WISH THAT A MAN M IGHT NOT HAVE TO BECOME OLD
Sonraysa bunun yalnızca maceraperest bir dilek olduğunu bildiği için gülümseyecek.
AND HE'LL SMILE THEN TOO BECAUSE HE'LL KNOW IT IS JUST AN ERRANT WISH
Uçaksavarın serseri bir parçası uçuş tankını deldi ve onu yaralı bir kuş gibi buraya, bir daha geri dönmemek üzere iniş yapmaya mecbur bıraktı.
An errant piece of flak tore a hole in a wing tank and, like a wounded bird, this is where she landed - not to return on this day or any other day.
Senyor Avadoro, maceraperest hayatınızda görülmemiş birçok macera yaşamış olmalısınız.
Señor Avadoro, in this errant life you must have encountered many unusual adventures.
Gezgin şövalyeni parmaklıklar ardına gönderebilirdim.
I could put your knight-errant behind bars
Babamın zamanında onurlu bir Samurai,
Errant Samurai from my father's time,
Kasvet ve aklıselimle uzanır ve düşünülmüş en tuhaf projeyi yaratır. Bir şövalye olmak. Dışarı fırlayıp macera arayışıyla dünyayı dolaşmak.
He lays down the melancholy burden of sanity... and conceives the strangest project ever imagined... to become a knight-errant, and sally forth... to roam the world in search of adventures... to right all wrongs, to mount a crusade... to raise up the weak and those in need.
- Şövalye mi? - Doğruluğun savunucu şövalyesi ve yüksek vaatlerin takipçisinin talebi... İhsan mıydı?
- Knight-errant... defender of the right, and pursuer of... of lofty undertakings requests the... boon?
Gezgin bir şövalye için hastalık da neymiş?
What is sickness to the body of a knight-errant?
Bu savaşçılar bir tek tehlikeli virüs ya da bakterinin, bağışıklığı olmayan insanlarımıza ne yapabileceğinin farkındalar mı?
Don't these warriors realise what one errant virus or bacteria, for which we have no immunity, could do to our people?
Baştan aşağı, berbat bir hiçlik.
Errant nothingness.
Yanlış olarak cephalogram sonra alınan X-ışınları Çürüme süreci geçiren korteksi ortaya koymaktadır.
X-rays taken after an errant cephalogram reveal the cortex undergoing a process of decay.
Yerini şaşıran bir asker arda kalmış.
One errant soldier got left behind.
Herhangi bir büyülü söze karşı.
'Twill ward off any errant magic.
Maceraperest yanı bir yana, önünde uzun ve dolu bir yaşam var.
An errant snowmobile aside, she's got a long and full life ahead.
Blanche de Fleur adına o cesur şövalyeyi serbest bırakın!
In the name of Blanche de Fleur unhand that errant knight!
Evet, özür dilerim. Vücudunuz adınızı gölgeliyor.
I'm sorry, your name was partially obscured by some errant flesh.
İşte buradasın, benim vefasız güvercinim!
There you are, my errant dove!
Bu şovalye ruhlu yaşıyorken Hiçbir pislik bir kadının namusuna leke sürdürmeyecek
While this Knight errant lives, no tyrant will be allowed to outrage a woman's modesty
Beni, hatalı bir dron olarak tespit ettiğine inanıyorum.
I believe it has identified me as an errant drone.
Ben... Sen o...
So you're the errant prince...?
Hatalıydım.
- I was errant.
Şu anda, saçını kulağının arkasına iterken bile, ortağının onun sadece tahmin yürüttüğünü bildiğinden endişe ediyordu.
Even now, as she pushed an errant strand of titian hair behind her ear she worried her partner would know instinctively what she could only guess.
Kadınların serseri erkekler için gözyaşı döktüğü zamanlar geride kaldı.
Gone are the times when women would weep fortheir errant men. Look at Prem.
- Bilirsin aklımdan değişik düşünceler geçiyor, davadan sonra iyice çoğaldılar.
- Oh, just, you know collecting errant thoughts, coming down after the trial.
En son gördüğümde, dışarıdaki ışıkları kontrol ediyordu...
- Last I saw, she was examining our outdoor lights for errant bulbs.
Burada bir piksel hatası var gibi.
It looks like an errant pixel.
18 yaşın altında hata yapan biri ıslahevine ya da tarlada çalışmak için kırsal bölgeye gönderilecektir. Ya da hükümet neye karar verirse, o yapılacaktır.
If the errant is under 18 he will be sent to a correctional home or to the countryside to cultivate the land or do whatever the government decides.
Oh, hayır, kontrolsüz bir baseball vuruşu yüzünden bir dişimi kaybetmiştim
- Oh, no, no. L... I'd just lost a tooth due to an errant pitch.
İki, üç tane küçük tüy var diye adam beni ormanların kadını yaptı.
I have three errant hairs... and the asshole thinks I'm George of the Jungle.
Evet, tüm elimde olan yanlış bir sarı saç teli, bir diş dolgusu... ve havuzun dibinden biraz çürük doku.
Yeah, so all I've got is an errant blond hair, a tooth filling and some detritus from the bottom of the pool.
Yabancı deri hücresi yok. Ama farklı bir saç buldum.
No foreign epithelials, but I did find an errant hair,
Acısı serseri bir mayın gibi yüreğime saplandı.
His pain ran through my heart like an errant locomotive.
Hatalı iz yok. Hepsi aynı kadına ait.
No errant prints, all a match to the same woman.
Banknot elime geçmeden göğsüme vurdu ve oldukça farklı bir iz bıraktı.
When the errant bill struck my chest, it left a distinctive bruise.
Önemli değil. Fakirler her zaman bizimledir.
El fini errant centi cetus poplas
Ve diğer vefasız babalar gibi kötü zamanlarda da izi bulunamıyor.
And like a lot of errant fathers, he's difficult to track down in times of trouble.
Araçtan bir miktar kıl örneği de elde ettik.
We also collected a number of errant hairs from the vehicle.
Sonra bilin bakalım ne oluyor? Aptal, maceracı bir şövalye geliyor...
And the world being the world... along comes a half-assed knight errant...
Pentagon, test aşamasındaki bir füzenin, kontrolden çıkarak New York'a doğru ilerlediğini doğruladı.
The Pentagon has confirmed an errant test missile is in fact on a direct course for the tristate area.
- Füzeye doğru yaklaşıyor. - Bu kıza bayılıyorum!
- She is approaching the errant missile.
Bir enerji silahıyla vuruldun ve anında öldün.
You were hit by an errant staff blast and, and killed instantly.
... bizim gibi ayak işlerine bakacak bir elemanı olmayan ya da Beef Island'da inşaat sorunu yaşamayanları hiç anlamıyor gibiler. "
"who fail to grasp how out of touch they seem " to those of us who don't have an errant domestic employee "or a construction problem on Beef Island."
Şirketimin, tirajını kaybeden küçük gazetesini, maceraperest, bir yöneticinin aşağlık kahramanlığıyla daha çok okunur hale getirmek çok işe yarayacak.
But among my holdings is a tabloid newspaper with a dwindling circulation. What better way to drive up readership than to publish the sordid exploits of an errant C.E.O. In the form a little black book?
Ancak bu hem lehte hem de alehte bir durumdur. Çünkü Jüpiter'in bir değerlendirme sistemi yoktur. Serseri bir kuyrukluyıldız gördüğünde çekip yutabilir.
But it goes both ways because Jupiter has no value system, when it sees an errant comet it may attract it and swallow it up.
Fakat onu her yöne fırlatabilir de. Bu yüzden başıboş kuyruklu yıldızlar Dünya'ya doğru da fırlatılabilir, Güneş'e de fırlatılabilir Güneş Sistemi'nin dışına da fırlatılabilir.
But where it flings it is anyone's guess and so errant comets can be flung in towards Earth, they can be flung into the Sun, they can be flung out of the solar system.
Halkalar, kendilerine çarpan bir kuyrukluyıldız sayesinde yenileniyor olmalılar, böylece kütleleri de artar.
They have to get renewed by an errant comet coming in and crashing, adding to the mass that's going around there.
Uçuşan bir düşünceyi toparlıyorum.
- I'm collecting an errant thought.
Benim hatamdı.
I was errant.
Bazen kayıp.
sometimes errant.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]