Evlâtlık перевод на английский
79 параллельный перевод
Eyalet, Ellen Harland'ın 5 eylül günü öğleden sonra annesi ve evlâtlık kız kardeşiyle gittiği piknikte zehirlenme sonucu öldüğünü kanıtlayacak.
The State will prove that on the afternoon of September 5th at a picnic attended by Ellen Harland, her mother and her adopted sister that Ellen met death as a result of poisoning.
Doktor, on beş yaşındayken aileme, evlâtlık olduklarını söylemem gerekti.
Then, Doctor, when I was 15 years old, I had to tell my parents they were adopted.
Bir İsviçre peyniri ve altı evlâtlık çocukla yaşamak. Ya, gençliğim! Elbette, Boris.
Living with a Swiss cheese and rented children.
Evlâtlık bir Bundy olabilir miyim diye soracaktım onlara.
I want to ask them if I could be an adopted Bundy.
Hastalık testi negatif çıkan kediler evlâtlık adayı olabiliyor.
Cats that test negative for disease might be candidates for adoption.
Olduğu zaman da, evlâtlık verdirirdi.
When it did, he arranged to have it adopted.
Peki ya evlâtlık vermek istemezsen?
But what if you didn't want it adopted?
Çocukları evlâtlık ver.
Put the kids up for adoption.
İşte bu yüzden evlâtlık verildi.
That's why he was given up for adoption.
Eskiden evlâtlık ajansında çalışırdı.
She used to work at the adoption agency.
Bebeğini evlâtlık verdiğinden bir kaç hafta kadar sonra ajansa gelmişti.
She came back to the agency a couple of weeks after she gave up the baby.
Özellikle de, çocuğunu evlâtlık verdiği için suçluluk duyan bir anne ise.
Especially a mother who feels guilty about giving up her child.
Evlâtlık ajansında çalışan birisi tarafından dolandırıldı.
She's being conned by the woman who worked at the adoption agency.
Evlâtlık ajansındayken bunun çok iyi bir fikir gibi geldiğini biliyorum, tamam mı?
I know it seemed like a good idea at the adoption agency, okay.
Evlâtlık olarak alan ailenin, onu hiçbir sebep göstermeksizin karantinaya geri verdikleri yazılı.
It says here her foster parents returned her to quarantine, no reason given.
Yani benden evlâtlık olup olmadığınızı öğrenmemi istiyorsunuz.
So basically what you're saying is you want me to find out if you're adopted or not.
Evlâtlık verilmeyi bile istemiyordu.
He doesn't even want to be adopted.
Bir dakika, evlâtlık olduğumu mu söylüyorsun?
Wait a minute. You're saying I'm adopted?
Michael kızkardeşinin evlâtlık olduğunu öğrenmişti.
Michael had just found out his sister was adopted.
Neden insanlara evlâtlık olduğunu söylemedin?
Why didn't you just tell people she was adopted?
Tabii yeğeninin kız arkadaşıyla çıkmak ve evlâtlık kızkardeşine asılmak dışında...
Except for dating his nephew's girlfriend... and hitting on his adopted sister.
Şayet onu evlâtlık verirsen, bu konuyu bir daha asla açmayacağım.
If we give her away now, I'll never mention it again.
Sven onun evlâtlık olup olmadığını sordu.
Sven asked if she was adopted.
Annemiz de evlâtlık idi.
Our mother was a foster child too.
Kendi öz çocuğumu evlâtlık verdim.
I had a child that I gave up for adoption.
Evlâtlık verilmenin ne demek olduğunu bilmiyorsun.
You don't know what it's like to be adopted.
Sen de evlâtlık verilmemenin ne demek olduğunu bilmiyorsun!
You don't know what it's like to not be adopted!
- Ben evlâtlık değilim.
You're fucking adopted. - I am not!
Ben evlâtlık değilim.
I am not adopted!
- O evlâtlık değil Paulie.
- She ain't adopted, Paulie.
Küçük bir kız evlâtlık edinmişti.
He had just adopted a little girl.
Aslında bu evlâtlık meselesi de çok şüphe uyandırıcı.
You know, this adoption business is pretty curious, too.
Burada Lovisa Löwander'in evlâtlık edinilmeye uygun olduğu yazılı.
That Lovisa Löwander was deemed suitable to adopt.
O evlâtlık mı edinilmiş?
ls he an adopted child?
Onu beraber evlâtlık edinecek kadar seviyorsun.
But you do love her enough to adopt a child with her.
Geçen haftaki seansımızdan sonra Luke ve ben Oliver'ı yemeğe götürdük ve bizden istediğin gibi evlâtlık alma konusuyla ilgili her şeyi ona açıkladık.
Right after our session last week luke and I took oliver out to dinner and we explained everything about the adoption just like you asked us to.
Geçen hafta bana annenlerin evlâtlık bir bebek almayı plânladıklarından bahsettiğini hatırlıyorum
I remember last week you were telling me that your mom and dad were planning to adopt a baby boy.
Evlâtlık alma konusunda anlayamadığın bir şey var mı?
Is there anything about the adoption that you still don't understand?
Bana da evlâtlık olduğumu söyleyeceklerini sandım.
I thought they were gonna tell me I was adopted too.
Bu Eric'in söylediği bir başka şey. "Senin annen çok zayıf ve güzel, sen evlâtlık olmalısın."
"Your mom's so skinny and pretty, you must be adopted."
Keşke evlâtlık olsaydım.
I wish I was adopted.
Belki de evlâtlık vermeliyim.
Maybe I should give it up for adoption.
Alexa ve ben bu aralar, evlâtlık edinmeye çalışıyoruz.
Alexa and I- - We're working out custody of our son.
Seni kızıl kafalı evlâtlık seni.
You red-headed stepchild.
Evlâtlık olduğumu neden söylemediniz?
Why didn't you tell me I was adopted?
Evlâtlık edinmişler beni.
They adopted me.
Beni evlâtlık edinmişler çünkü öz annem beni düşürmeye çalışmış.
They adopted me because my birth mother tried to abort me.
Bakın, Mobile'ye gitmeye çalışıyorum çünkü evlâtlık olduğumu daha geçen hafta öğrendim de.
See, I'm trying to get to Mobile because I just found out I'm adopted, like, last week.
Ve Michael, evlâtlık mevzusu hakkında annesiyle yüzleşti.
And Michael confronted his mother about the adoption.
- Tahmin et, seni lânet evlâtlık.
- Guess what?
Evlâtlık olabilirdim.
I might be adopted.