Example перевод на английский
9,759 параллельный перевод
Seni havuz evinde bulabilirim mesela.
I might find you at the pool house, for example.
Bence, onlar buraya itimatnâmelerini diğerlere örnek olmak olması için geliyorlar.
For me, they're coming here to submit their noble credentials as an example.
Kıskançlığa karşı bir örnek vermek gerekirse yansıması ise nezakettir.
The sin of envy for example mirrors virtue of humanitas. Or kindness.
Seni kullanarak bana bir ders vermek istiyorlar.
They wish to make an example, to use you against me.
Monroe'dan örnek yaratmaya çalışıyorlar.
They're just trying to make an example out of Monroe.
Ama örneğin, eve döndükten sonra.
But when he returns home, for example?
İş yerinde bel altı espriler yapmak yasak.
Dirty jokes in the workplace... Not allowed. For example...
Hani sahibi olduğu!
Very good example. Which he owns!
Örneğin, Vincent Cat'in her zaman seni kurtarmaya çalışarak seni kırdığını söylemiştin.
For example, earlier, Vincent, you said that you thought that Cat resented you for always having to... save you.
Kava meselâ.
Kava, for example.
- Bundan fazlası olduğunu biliyorsun! Bizi yere geri indirmek gibi mesela.
You do know there's more to it than that, like, getting us back on the ground, for example.
- Meselâ senin başa çıkma şeklin bendim.
- For example, I was yours.
Diyelim ki DNA sıralaması örneğin "Mary'nin Küçük 1 Kuzusu Var".
So, let's say the DNA sequence was, er, Mary Had A Little Lamb, for example.
Örneğin Gavin Hopkirk'ün barkoduna ilk baktığım zaman tamamen aptalca olan bir şeyi gözden kaçırmış olabileceğimi düşündüm.
For example, when I first looked at Gavin Hopkirk's barcode, I thought I must have missed something completely stupid.
Örneğin, kehanetlerin en büyüğünün gelecekteki şiddetin önceden olduğu yerde tekrar olacağıymış.
For example, they say that the biggest predictor of where future violence will occur is where previous violence occurred.
Bu da kalanlarınıza bir örnek olsun.
Let her be an example for the rest of you.
Bu biranın bok gibi olduğunu biliyorum örneğin.
This beer, for example, sucks.
Mesele bu.
This one, for example.
Kalçanı kırdıysan diye.
If, for example, you broke your hip.
Kadınlar mesela.
Take women, for example.
Örnek olarak, Amerikan Kriz Masası.
Take FEMA, for example.
Onun yalanlar üzerine kurulu diplomasisi başka bir yanılgı örneğidir.
His trickle-down diplomacy is another example of delusion.
Yönetime örneklerle başlamak zorundayız. Sonra tanıtmaya...
We have to start by leading by example, then we introduce- -
Örneklerle yönetim mi?
Leading by example?
Eğer Amerika İşleri örnek olacak ise...
If America Works is how you lead by example...
O zaman, sizin bu örnekle yönetiminizde herkesin illegal para baskınında ele geçirilen parayı kullanım hakları olmayacağını mı varsaymalıyım?
If that is how you lead by example, then are we to assume that everyone should illegally raid funds that they have no right to use?
Ve bugün... yani bu biraz uç bir örnek... ama hayatımın bu şekilde olacağını gördüm resmen.
I mean, it's, like, a extreme example... but I just saw my life unfolding like that.
İşte bakınız örnek, hemen sinirleniyorsun.
Example "A," you have a temper.
Tabii, mesela, o kadın, senin odanda birini zorla tuttuğunu öğrenmediyse.
Unless, for example, that woman found out that there was a hostage in your room.
Novikov öz-tutarlılık prensibi, mesela.
The Novikov principle of self-consistency, for example.
- Ne mesela?
Like what, for example?
Köşe taşları mesela.
Cornerstones, for example.
Mesela sizi Rıhtımlar Üzeri'ndeki rolünüz ile özdeşleştiriyoruz. Orada haklı bir mücadeledesiniz. Mazlumsunuz.
For example, we associate you with roles like On the Waterfront, where you are a man who is fighting a righteous cause, a sort of underdog, you've got the whole union machine against you, and then there's the roles like the rebel leader in Viva Zapata!
Bir örnek vereyim.
Let me give you an example.
Örneğin, eğer mahkemeye gidersek aleyhimdeki ön duruşma ifadeni tekrarlamak niyetinde misin?
For example, if we end up in court, do you intend to repeat your pre-trial testimony against me?
Uzun bir süre boyunca en büyük kahramanımdı ve umarım bu gece söylediklerimle onu onurlandırabilirim.
Well, he was a great hero of mine for a long time, and... I hope that I can honor that example.
- Yani, mesela.
Well, as an example.
- Bir örnek verebilir misiniz?
- How, for example?
- Örneğin otobanda.
- Motorways, for example.
Ve artık içimizden biri buna daha fazla dayanamayacak ve örnek olacağız.
And then when one of us can't take it anymore, we're made an example of.
- Mesela Sarah'yı.
Sarah for example.
Bochkareva taburundan ilham alarak yeni kadın taburları kuruldu.
Inspired by the example of the bochkareva battalion, women have established new battalions.
Peki neden şu beyefendiyi örnek alıp ödenmemiş faturalarını ödemiyorsunuz?
So why don't you follow that gentleman's example and pay your outstanding bill?
Bir ikazdı, ağzına gem vurmak için verdiğim bir örnekti.
As a warning. As an example to keep your mouth as a bridle.
- Örneğin ; çok fazla konuşur.
Example : She talks too much.
Roma'nın nüfuzu altında yaşamanın avantajının bir örneği daha.
Yet another example of the advantages of living under Rome's influence.
Oğluma yapabileceğim en iyi açıklama dürüstçe kalbimin sesine kulak verdiğim ve onun beni sana getirdiği.
The best example I can set to my son is to live truthfully... to follow my heart... to you.
Bu, çocuklara pes etmekten daha iyi bir örnek olmaz mı?
Isn't that a better example for the boys than quitting?
Örnek olarak, Bahsettiğimiz enerji aylarca gemilerimizin denizde kalmasını sağlayacak.
As an example : We are talking about an energy which will enable our ships to be at sea for many months.
Örneğin Astrid'in kocası.
Astrids man, for example,
İyice hırpalarım.
I'd have to make an example out of him... take my time.