Exciting перевод на английский
8,851 параллельный перевод
heyecan verici haberlerimiz var.
have exciting news.
Heyecan verici haberlerimiz var.
We have some really exciting news.
Çok heyecan verici.
This is really exciting.
Tüm o arkadaşlarının başına gelen eğlenceli ve heyecanlı şeyleri görüp de... kıskanmamak elde değil.
But it's... it's a little hard, seeing all these fun, exciting things happening to your friends and not getting a little jealous.
- Bu inanılmaz.
- That's so exciting!
Heyecanlı tuş basma kısmına geçelim mi?
Shall we start the exciting buzzer round'?
- Aslında George'un önüne heyecan verici yeni fırsatlar geldi.
- Um, actually, George has had some exciting new career opportunities.
Çok heyecanlı.
How exciting! Hear, hear.
- Sadece yeni bir liste yaparak daha heyecanlı şeyler seçmeni önerdim.
I merely suggested that revisiting the list Would reveal some more exciting choices.
- Her neyse, çok heyecan verici bir haberimiz var.
[Laughter] Anyway, we have some exciting news.
İtiraf etmeliyim, bu oldukça heyecan verici.
Well, I got to admit, this is pretty exciting.
Söz. - Bu en heyecanlı gece değil mi ya?
Isn't this the most exciting night ever?
- Çarpıcı haberler var mı?
Anything exciting?
Korkutucu, heyecan verici, sıkıcı.
Scary, exciting, boring.
Sizin adınıza çok sevindim.
Mm-hmm! Oh! That's so exciting!
Eminim hayatında bir sürü heyecan verici şey olmuştur.
I'm sure a lot of exciting things happened in your life.
- İnanmıyorum ya, çok heyecanlı.
Oh, my God, this is so exciting.
O kadar kötü değil, ben de Jenifer'a bu çok heyecanlı olacak diyordum....
It's not so bad. I was telling Jennifer earlier, how exciting.
Evet, korkunç ama korkunç heyecanlı olacak.
Yes, it's terribly, terribly exciting.
Pek iştah açıcı değil!
Not too exciting.
Tamam, çok enteresan hayatın, gerçekten.
Your exciting life. Coffee?
Bu çok heyecan verici.
That's pretty exciting stuff.
Harika.
That's exciting.
Bu çok heyecan verici.
It's very exciting.
- Eskiden ne heyecanlıydı işler ama!
Boy, it was exciting back then.
Heyecan vericiydi.
Exciting.
- Evet, çok heyecanlıydı baba.
Yeah, that was exciting, Dad.
Hatırlarsınız, en son Michael ve Nadine'i heyecan verici bir pozisyonda bırakmıştık.
You'll recall we last left Michael and Nadine in a rather exciting position.
- Heyecanlı bir gün.
- Exciting day.
Central Şehri'nde heyecanlı bir maceranın daha sonuna geldik.
And another end to another exciting adventure in Central City.
Tehlikeli, heyecan verici hem de ziyafet var.
It's dangerous, it's exciting, and it's dinner.
Robert'ın bilmesi biraz heyecan verici değil mi ama?
But isn't it a little bit exciting that Robert knows?
Onlar bir şey gördüler, ama ne olduğunu bilmiyorlar.
[growls ] [ exciting music] They saw something, but they don't know what.
- Sevilesi biriyim çünkü.
I'm exciting.
- Heyecan verici bir şey yoktu.
Nothing exciting.
Heyecan verici.
That's exciting.
Heyecan verici değil mi?
I know. Exciting, isn't it?
Hayatta yeni bir amacım var artık, heyecan verici.
I've got a whole new purpose in life. It's exciting.
Ardından doğruca heyecan verici yeni çağın kitlesel medyasıyla evlerimizdeki televizyonlara geliyor.
Then directly onto the television screens in all our homes in this exciting new age of mass media.
Baya bir heyecanlı.
It's pretty exciting.
Normal satrançtan daha mı heyecanlı?
More exciting than regular chess? !
Of adamım, ikimiz için de ne kadar heyecanlı bir an.
Oh! Man, what an exciting time for both of us.
- Oldukça heyecanlı.
- That's pretty exciting.
- Çok heyecanlıyım.
It's exciting. Oh.
Heyecanlı bir şey mi?
Anything exciting?
Trash Bar'da seks ve uyuşturucudan yakalanmış birinden öğrenmek heyecanlıdır.
It must be exciting to learn from the guy who captured sex, drugs, and rock'n'roll at the Trash Bar.
Çok heyecanlı.
Very exciting.
Sana heyecanlı geldiği için oraya geri dönmek istiyorsun.
You just want to go back there because it's exciting for you.
Hayatın benimkinden çok daha heyecanlı.
Here's to having a life way more exciting than mine.
Çocuklar!
Very exciting. - Hi guys.
Muckman?
[exciting music] Muckman?