Facto перевод на английский
161 параллельный перевод
tarafımızdan başka bir işlem yapılmasına gerek yoktur, burada, önemsenmeye değmeyecek durumlar farklı, tabii ki, alıntı, alıntı sonu ve tekrar alıntı.
that despite all our precautionary measures, we seem to believe it is hardly necessary for us to proceed unless we receive an ipso facto that is not negligible at this moment. Quotes, unquotes and quotes.
Doğal olarak.
Ipso facto.
"Pek sayılmaz efendim" demekle kastım, gerçek durumun her zaman fiilen, tersi ve sizin algıladığınızın tam karşıtı olabileceği.
I mean by saying "Not really, sire," the true situation is likely to be ipso facto, to the contrary and the exact opposite to that which you perceive.
Aslına bakarsanız, Japonların yenilmesiyle... Manila da dahil olmak üzere... Kuzey Filipinlerin özgürlüğü takviye gerekmeksizin bilfiil gerçekleşecektir.
In fact, with the fall of Japan, the liberation of the northern Philippines, including Manila, will follow de facto, without any need for force of arms.
Sonuç olarak, gizlice yapılan işlerin bazı bölümleri istenen sınırın altında kendiliğinden geçerli oldu.
As a result of this, certain categories of clandestine operation were ruled ipso facto out of bounds.
Gerçek bu ve değiştiremezsiniz.
Ipso facto and change-o.
Bugünden itibaren bu karakolun komutanı benim.
From this moment on, I am the de facto commander of this precinct.
Geriye sadece uzun süredir ikinizin arasındaki fiili durumun resmileştirilip kâğıt üzerine dökülmesi kalıyor.
It's just a simple matter of formalizing what's been the de facto truth... between the two of you for some time now.
"Mağdur buna itirazını belirtirken..." ".. ve şirket ile mağdur, geçmişte çatışma içindeyken... " ".. amaca özgü ve fiilen... "
" Whereas the victim contests this... and whereas network and victim have in past been combatants... ad hoc de facto... the parties herein have agreed to disagree.
Daha insani yöntem olan, zehirli iğneye geçişten önce de, devletce gaz odası acımasız bir ölüm şekli olarak tanınıyordu.
By changing to lethal injection the state admitted de facto that the gas chamber is a cruel execution.
Demek ki söz konusu hayvan tehlikeli düşünülürse... gerçekten de tehlikeli olur!
So, if creatures are thought to be fierce... they are, ipso facto, fierce!
Bu yöntemin fiili ve yasal haklarına biz sahibiz.
We have both the de facto and the de jure copyright of that process.
Hava yollarının diğerlerinden ayrı tutulduğunun itiraf edilmesi ortada açık bir ayrımcılık olduğunu gösterir.
That's de facto discrimination.
Her grup bu ince ayrıntıyı kaçırıyor. Yüksek Mahkemede görülmüş davaları burada kullanamazsınız.
Each group was apprised to ignore that aspect of this matter... and focus instead on the idea of de facto segregation.
Peru ordusunun fiili lideri, Bolivya ile mevcut kanlı... sınır savaşındaki genişlemeye şiddetli desteği ile... son zamanlarda gündemdeydi.
( TV Announcer : ) The de facto head of Peru's military had been in the spotlight recently due to his vehement support for a widening of the already bloody border war with Bolivia.
Muadil gerçeği ;
Res ipso de facto, quid pro quo, e pluribus penis.
Yani eğer güzelsem, ilginç birisi olamaz mıyım?
So, ipso facto, I can't be interesting?
O davaya göre, bir aile isteyerek vesayete son verirse, ki terk etme isteyerek vesayete son verme eylemlerinden biridir, diğer ailenin hakları elinden alınamaz.
Youmans vs. Ramos. Basically, it says when a parent voluntarily terminates guardianship - - and abandonment equals voluntary termination - - the de facto parent, which Elaine is, can't have her rights taken away. What?
Elliot'ın gerçek ailesi sensin.
You're Elliot's de facto parent right now.
Yani on dört saat çalışma saati talebinin bile tek başına cinsiyet ayırımcılığı olduğunu söylüyorsunuz.
You say the requirement of a 1 4-hour day is a form of gender bias? Absolutely. It's de facto discrimination.
Ve yıldız tanığımız Bayan Camaro on dört saatlik çalışma saatinin kadınlara karşı bir ayırımcılık olduğunu söyledi.
That's why their star witness concludes that the 1 4-hour day is a de facto discrimination against women.
Kısıtlama pratikte cezalandırıcıdır.
The restriction is de facto punitive.
New York'un da desteğiyle senin capo'larını, casuslarını John Sacrimoni aracılığıyla fiilen kontrolünde tuttuğunu.
That he, de facto, controlled your capos with the backing of New York...
Seni bu işten uzak tutmaya çalıştım ama bu gecikmiş ağabeylik güdüsü seni sardı.
I tried to keep you out... ... but you insisted on this post facto big-brother thing.
Şöyle desem, ben ve arkadaşlarım arabanı çalacağız, ve böylece sigorta şirketin yeni bir tane almak zorunda kalacak.
I'm just sayin'that me and my associates will steal your car, and ipso facto your insurance company'll buy you another one.
Kayıtlara geçmesini istiyorum. Müvekkilim, temyiz davasında taraf tutuluyormuş gibi görünecek temelsiz bir iddiayla tutulmaktadır.
- I want to note that my client is being held under a de facto nul indictment, which in an appeal could seem biased.
Corrado Soprano sağlık sebepleriyle tahliye edildiyse de Savcılık kaynakları Kuzey Jersey mafyasının patronluğunu Anthony Soprano'nun yürüttüğünü belirtiyorlar.
Despite Corrado Soprano's medical furlough from jail sources in the Attorney's Office say nephew Anthony Soprano remains the de facto boss of the North Jersey mob.
Fiili ihzar emri azat ilanı doluyum.
I am full of de facto... habeas corpus emancipation proclamation.
Eski polis, aynı zamanda Myers'ın aile yaşamının da, eski karısı ve O'nun yeni kocası düşünülürse ahlaken sorgulanabilir olduğunu ifade etti.
The former policeman also said that Mr. Myers'domestic arrangements involving his ex-wife and her de-facto husband were morally questionable,
O kişi şüpheli olur.
De facto suspect.
Evet, Habious Corpus ve İpso Facto hakkında.
Yeah, habeas corpus. And ipso facto and Phi Beta Kappa.
Eşyanın tabiatı gereği, güven telkin edildi...
Ipso facto.
Evet ama bu arabayı ancak bir çelik bloğu böyle durdurabilir. Bu sebeple de, dün akşam arabanın karşısına çıkan, bir insan olamaz.
Yes, but if nothing less than a block of steel could stop this car, then, ipso facto, it could not have been a man standing in the street last night.
Hellsing Organizasyonu'nun olay sonrası araştırma yaptığını bilmiyordum.
I didn't know the Hellsing organization did post facto investigations.
Sayın başkan, şu anda Rusya'yla fiilen savaş durumundayız.
Mr President, we are now at a de facto state of war with the Russians.
- "İşte kapı, işte sapı."
- "Ipso facto et manu militari".
Sanırım sizin... Bu imkansız.
Which your piece implies is ipso facto impossible.
Sırrınızı iki kişinin daha öğrenmesini istemiyorsanız gidin.
Yes, a blackmailer is not, ipso facto, a murderer.
- Benimkini gördün mü? - Devam edelim. - Evet.
He may not be ipso facto, a murderer.
Bu yüzden, haklı olarak, kesinlikle falan filan, sonuç olarak buradayım.
Ipso facto, q.E.D., Blah, blah, blabbedy, blah, so there.
Bundan kaynaklı lâik hümanizmin sonu.
The end of ipso facto secular humanism.
Durum değişmezse Eisenhower fiilen başta olsun.
If things remain as they are let Eisenhower be the de facto figurehead.
Benim sağ kolum olacaksın, önemli kararlara dahil olacaksın.
You will be my de facto right hand, involved in all major decisions.
- Mecburi terapistim.
- De facto therapist.
Ama jürinin öfkeyle hareket edip hükmü şişirerek telafi yükümlülüğü... yerine ceza verebileceğinden korktuk, bu yüzden davayı iki kola ayırmayı seçtik.
But our fear was the jury could be so outraged, they might artificially... inflate compensatories as a de facto puni, so we opted to bifurcate.
İzini sürdüğümüz herkesin MAD veri tabanında kaydı vardır.
DMV is the de facto conduit for all humanity, and every human being that we track down has a record in the DMV database.
Çünkü esrar fiilen kafeinsiz afyondur.
Because it's kind of decaffeinated opium, de facto.
Fiili danışmanın olarak tavsiyem, burayı acilen kapatman.
As your de facto consigliere my advice to you is to shut this down immediately.
Ahır'da iplerin kendi elinde olduğunu düşündürmeye çalışıyor galiba.
He just wants to shove it in my face that he's de facto running the Barn.
Bu grubun gerçek lideri olduğunu biliyorum bunu sana vererek, beni geri kabul ettiğin için şükranlarımı sunuyorum.
I know you're the de facto leader of this crew, so I want to give you this as a show of my appreciation for letting me come out.
Özellikle komiserlik unvanını kullanarak bir tekel yaratıyorsan hele?
Especially when you use your position as acting captain to create a de facto monopoly?